Live 4 it! haftanın klibinden herkese merhaba. Yakında blogun adını Live4it!haftanınklibi.org yapmayı düşünüyorum tek kadrolu yazımız bu olduğundan ve gerisini yazamadığımdan böyle olacak gibi görünüyor ama unutmayalım ki görünüş yanıltıcı olabilir en beklemediğimiz anda aslında dış görünüşün hiç de içerisiyle örtüşmediğini anlarız. Burada da öyle olacak. Yakındır...
Bu hafatnın klibi Sting - Desert Rose. Bu şarkıyı ne kadar çok severim bilirsiniz sanırım. Gerçi onun hakkında yazmayalı çok olmuştu ama bu şarkı hep bana onu hatırlatır. Cevabı hala bilmiyorsanız be sizin için söyleyeyim.. Sema'yı hatırlatır bana hep.. Aaahhh.. ahhh... Liseyi mi özledim ne?
Hep dediğim gibi modern eroy'un yaratıcılarındandır kendisi. Ne bileyim onun için hissettiklerim, ona ulaşmaya çalışmak, onu düşünmek... Değiştirmişti beni. Biraz flashback yapmak istedim bu hafta. Flört etmek, birine açılmaya çalışmak, onun benim için neler düşündüğünü öğrenmeye çalışmak,.. o zamanlar çok mu çocuktuk.. ve ben hiç büyümedim mi nedir?..
Lise 2'de tanışmıştık yanlış hatırlamıyorsam. Gerçi ben onu lise 1'de görmüş ve o zamandan bir Allah'ım ne olur o da benden hoşlansa... diye yalvarımlara girmiştim. Lise 2 ve 3'de aynı dershaneye gitmiştik. Süper!.. onunla aynı dershaneye gidiyoruz! Beraber geçirilebilecek zamanlar. Onu haftada 2 gün neredeyse gün boyu görebilme şansı... daha ne isteyebilirdim ki? Çevresinde pervane olduğumu o da biliyordu, arkadaşlarım da. Ama bilinen birşey daha vardı ki platonik yıllar asla bitmezdi..
Sabahları beraber kahvaltı yapabilmek için lütfen lütfen diye dünyanın çevresinde dönen uydular gibi çevresinde döndüğümü ben bilirim. Neden bu kadar çıldırıyor derecesindeydim ben de bilmiyorum ama biliyoruz ki aşkta mantık aramak başlı başına bir mantıksızlık :) At kuyruğu yaptığı saçları, şebnem ferah'a benzemesi, gülüşü de çok tatlıydı,.. çokça güzel yanı vardı tabii ki... Olmasa da olurdu ben onu çok seviyordum :) İlk kez Taksim'e beraber gidişimizi hiç unutmam ki dershaneden kaçıp gitmiştik. çok güzeldi o zamanlar... O hepsinden güzeldi ama ben değildim... ehehe hala da değilim :)
O zamanlar çağrı atma çılgınlığı had safhadaydı. Eğer hoşlandığınız insan durup dururken size çağrı atıyorsa, "ooo... hadi bak o kesin senden hoşlanıyor" derdik. Senin çağrına cevap atıyorsa "bak yine de hayır demiyor.. ama olmayabilir üzme canını" diye geçerdi günler. Birbirine atılan mesajlarda Da Vinci Şifresi misali anahtar kelimeleri tek tek inceler, cümle bütünlüğü ve güneşin o andaki konumuna göre yorumlar yapardık. (Güneşin o andaki konumu şaka tabii ki pagan değildik herhalde :P) Sema'dan gelen mesajları Amerika'nın el-kaide maillerini okuyan NSA ajanları bile benim kadar dikkatli okumuyorlardır :) sonra da her kelimenin ve cümlenin analizini oky ile beraber yapardık. Benim ne kadar çok sevdiğimi biliyordu ve o zamanlar her akşam bir çağrı atardım ve bir de mesaj. Yani neden daha çok değil ben de bilmiyorum ama bir yere oturur ve mesajı beklerdik. Dershanede etüt çıkışı olduğundan hep beraber olurduk oky ile o zamanlar.
Kızarlardı bazen bana neden bu kadar kaptırıyosun diye kendini ama ben bi açıklama getiremiyordum. İlk kez bu kadar aşık olmuştum. Bazen o da o kadar yakın davranıyordu ki hayal etmek çok zor olmuyordu. Ama sadece o istediği zaman yanında olabiliyordum benim isteğimin bir değeri yoktu. Olsun ben yine de kabulleniyordum. Bugün bile normal karşılıyorum zira ben de onun beğeneceği biri değildim.
Nasıl bir heyecan nasıl bir merak ve bekleyiştir onu görmeye çalışmak... Haftaiçi yapılan etütlere o da gelsin diye nasıl da içimden "lütfen, lütfen, lütfen... diye beklerdim." Onu başkasıyla gördüğümde nasıl da içim acırdı. Ama birgün dershanedeki arkadaşlarla adalara gitmiştik. Dönüşte bizim sınıftaki bir çocuğun yanına oturmuştu başını ona yasladığında tüm dönüş yolculuğu nasıl da eziyetti benim için Ben ki onu o kadar çok seviyordum o çocuk ki sırayla sevgili değiştiriyordu ve sema ki o çocuktan hoşlanıyordu ve başını ona yaslıyordu. o gün anlamıştım. Ne kadar seversen sev farketmiyor. Platonik olmuştum ve sonraki yılların böyle geçeceğinden de haberim yoktu. Ya nasıl desem çok salaktım evet. Ama masumane bir salaklık. Şapşal diyelim gerçi şimdi de öyleyim denebilir. Ama sevdiğim zaman çok zor kopabildiğim gerçeği var yani hep uzakta beklemek onu...
Bu şarkıyı dinlerken hep o aklıma gelir. Bana Sting'in cd'sini vermişti. Hala duruyor birgün geri verirken tekrar görme ümidi taşıyarak istemiştim. Çocukluk işte :) Gerçi hala büyümedim ki ben...
Bu haftaki klipte biraz nostalji yapmak istedim. Hayat hep ileri doğru akıyor. Geçmişi sadece zihnimizde yaşabiliyoruz tekrar. Geri dönmenin mümkün olmadığı birşey.. Olmaması daha iyi belki de. Sadece zihnimizde yaşayıp şimdiki zamanı ve geleceği tüketiyoruz zaten fazlasıyla..
Pazartesi, Aralık 17, 2007
Kategoriler:
Haftanın Klibi.
Yazan Çizen:
eroy