Sepia, Gece, Küller ve İnsanlar

Geceydi. Şehrin tüm sesi kesilmişti artık. Belli ki şehir de yorulmuştu artık. Herkes için dinlenme zamanı.. Sokak kedileri için gece gezmesi vakti. Kötü kediler gece çıkar dışarı. Hava da içimiz gibi soğuk. kalp atışlarımızı hızlandıran birbirimize duyduğumuz aşk ya da nefret değil sadece.. Üşüyoruz. Benim ellerim çok üşür. Titrerim böyle neredeyse. Bazen neredeyse bile fazla. Karanlık değil sokaklar. Sepia renge bürünmüş. Geceleri sokaklara karanlık değil sepia'lık çöküyor. Gülmüştün.. Böyle saçma şeyleri düşünmede üstüme yoktu değil mi.. Artık bu saçmalıklara son verme zamanı gelmişti.

Sigarayı içine çekerken çıkardığı hafif çıtırtı duyduğum tek ses. Alıp verilen nefeslerin arasında bu çok güzel bir tını gibi geliyor kulağa. Sessizliğin verdiği huzur mu yoksa umutsuzluğun acısı mı. Her nefeste değişiyor..

Nasıl olurdu bu? Dün ile bugün arasında sanki yıllar geçmiş gibi. Sevdiğin çocuktan, hakkında yanıldığın adam'a dönüşmüştüm. İki cümle arasında bir nokta vardı ama sanki yıllar geçmiş gibiydi. Sevdiğim kız, nefret dolu bir kadın'a dönüşmüştü. İkimiz de bir anda büyümüştük. Zamana değerini veren de zaten insandı. Biz ise bir anda kendi zaman kavramımızda bir anda bu akışı ileri alıyordu gönlümüzce. Katı fizik kurallarını ikimiz de seviyorduk ama çiğnediğimiz tek kural bu muydu sanki. Sevdiğimiz şeyleri bir anda hiçe saymak... Hatalarım arasında bu yoktu.

Sabaha karşı heryerin sisli havası iç dünyadaki belirsizliği yansıtıyordu. Sanki bugün bizim içindi. Doğmak, büyümek ve ölmek.. Sonundaki belirsizliği sona gelmeden görmekti. Bu belirsizliğin ne olduğunu görmek için sabah siste yürümek yeterliydi ama bunu anlayamayan birine bunu anlatabilmek için herşey bile yetersizdi.

Şu an sen ve ben yok.. Olmasını isteyen de yok. Karşılık fesh etmek gibi bu. Biz büyük insanlarız değil mi bunların üstesinden gelmeyi bilmeliyiz. Geriye bakınca son kez hoşçakal dediklerimiz gözümüzün önüne gelmemeli. Unutmak, hatıralardan silmek aşkın o içimizi yakan ateşi gibi olmalı sonunda kendi kendini yokeden bir yangına dönüşmesi ise bir trajediydi. Geride hiçbirşey kalmadı şimdi. Sadece birkaç yanık izi ve bazen uçuşup gözlerimize kaçan ve yaşartan küller vardı. Küller zamanla uçuşup ortadan kayboldu, Yaralarımız bir başkasının dudaklarıyla iyileşti.

Sepia.. O mavi gözlü, saçları beresinin yanından akıp omuzlarına süzülen, tatlı dudaklarıyla söylediği her kelimeyi kulağından önce kalbinin duyduğu, budapeşte sokaklarında gecenin bi köründe beraber gezdiğin biri değildi. O sadece şu anki yalnızlığın rengiydi. Sepia... Karanlığın siyahından bile daha kederliydin.

  1. Comment by Can on 22:09  

    akıl okumak dedikleri böyle bir şey olsa gerek.

  2. Comment by mayksisman on 23:50  

    anlayamadıkları şeyi anlatmaya çalışmak.

    belirsizlik.

    şu an öyle sinirim bozuk ki...

  3. Comment by deli mine on 03:55  

    kahve mi alip geliyorum kuzum...
    (hemen dönecek :P)


    heh döndüm.. çevrimiçi .. ıykk.. ulennn tamam başlangıçları bitirip ana yemege geçiyorum


    sigaranin yanarken çıkardıgı o ses çok duygusal geliyor bana.. öyle degil mi? sen de duydugunda bi acayip olmuyor musun.. durup dururken çok düşüncelendiriyor insani.. bitmenin sesi ne de olsa..


    dün ile bugün arasında o gün ve gece büyürsen eger, yıllar geçmiş gibi gelir belki insana kuzum.. insan bir gecede büyüyor.. :( zaten insnalar geceleri uyurken büyürmüş ama ruhu uyanikken büyüyor işte..


    düşüncenin karanligi kadar kederli sephia.. unutturma birdahakine sephia için içelim kuzum :D
    canım benim
    baş baş

  4. Comment by Tugc on 00:25  

    Kuzucum sepia aslında o kadar sinir bozucu değil..Sanki zamanın rengi sepia. Yada bana o hissi veriyor mu demeliyim?
    Aslında kimse kimseyi anlamıyor. Yani herkeste olan bir "customize it" tuşu var sanki ve her kelime, davranış buna takılı kalıyor.
    2 en yakın arkadaş bile yapıyor mesela..empati denilse de, aslında o bir customize it özelliği.
    En kısa zamanda, sepia yansımalar ortak "customize it" kişilerini buluşturmalı.