Live 4 it! Haftanın Klibi
Live 4 it! Haftanın Klibinden herkese merhaba derken Kral TV'de çalışan VJ'ler gibi hissettiğimi de artık itiraf etmeliyim. Sadece Kral TV'dekiler değil herhangi bir müzik kanalındaki VJ'lerden biri olabilir. Yani kurumsal bir çatışma ortamı doğsun istemiyorum. Şimdi hareketli çalışmalarla karşınızdayım ya da önümüzdeki birkaç haftayı duygusal çalışmalara ayırdım zira melankoliden ölüyorum aman Allah'ım gibi bir sunumla da çıkmadım karşınıza. Neyse canım ne diyordum ben onu bile unuttum. Haftanın klibinde birlikteydik değil mi...
Bu haftanın klibi vefakar Live 4 it! okurları için. Sayıları artık milyonları bulan Live 4 it! severlerden sadece birisi için hem de :) (Milyonlar mı? Yeme bizi eroy :)). Zor zamanlarda karşılaştığınız insanlar size hep özel gelir. Bu güzel birşeydir. Mama Cass Elliot - Make your own kind of music ile bizimle beraber bu hafta. Lost izleyenler bilirler 2. sezonda Swan İstasyonunun Kapısını uçurdukları sırada Desmond aşağıda bu şarkıyı dinliyordu. (Lost manyağı olanlarımız hemen hatırlarlar zaten ben bilmeyenler için söylüyorum.) Bu arada bu istasyonun adının swan yani "kuğu" olması ve benim kağıttan kuğular yapmam da tamamen Lost'taki gibi tesadüfler. Ben Lost'tan önce de kuğu yapıyordum ama böyle olması da "Allah'ım başıma acaba ne gelecek yeni alacağım hattımın numarası yoksa 4 8 15 16 23 42 mi olacak?" sorularına da akıllara getiriyor. Okul numaram da bu olabilir. Her neyse... Güzel tesadüfler bunlar :)
Sözleri bize hayatta her zaman kendi yolumuzu çizmemiz gerektiğini anlatan bir başka şarkı. Ama biz bu nasihatleri ne kadar dinleriz o var tabii ki. Sen gitmek zorundaysan ben bunu anlarım diyor... Hmmm bilmiyorum ama kolay kabullenen bir insan olmadığım kesin.
Gün içinde her anda bulunan müziği aslında hayatla özdeşleştirmek gibi birşey yapsak hatalı olmayız herhalde. Kendi melodimizi yazmalıyız. Kendi senfonimiz olabilir belki de herkesin hayranlıkla dinleyeceği kusursuz bir eser yaratabiliriz. Her dinleyenin kendisinden bir parça bulduğu, ağladığı, sevindiği, heyecanlandığı, yerinden kalkmaya, hayata tutunmaya karar verdiği bir parça da yaratabiliriz. Hergün insanların bir şekilde mırıldandığı birkaç dize olarak hayatlarda yer edebiliriz. Blog yazarak aslında bunu bir şekilde yapıyoruz. Bunu bana gösteren insana da teşekkür etmemek olmazdı... Teşekkürler.
Kendi şarkımı çalıyorum. Kendi yarattığım müziğimle günlük hayatın gürültüsünün oluşturduğu bozuk plaktan çıkarcasına kulakları tırmalayan cızırtıya birkaç nota ve söz de ben katıyorum. Hepimiz katıyoruz. Hayat kocaman upuzun bir senfoni gibi. Aşk, trajedi, dram, savaş, ölüm, heyecan, tutku, entrika, mutluluk, umut,... herşeyi içinde barındıran harika bir çalışma. Herkesi kutlamak gerek bu yüzden. İyi veya kötü hepimiz, kocaman bir şarkı yarışmasını andıran bu hayatta bir şarkı ile katılıyoruz. Kendi şarkınızı söyleyin ve buna katılın...
Herkese iyi bir hafta diliyorum.
Bu haftanın klibi vefakar Live 4 it! okurları için. Sayıları artık milyonları bulan Live 4 it! severlerden sadece birisi için hem de :) (Milyonlar mı? Yeme bizi eroy :)). Zor zamanlarda karşılaştığınız insanlar size hep özel gelir. Bu güzel birşeydir. Mama Cass Elliot - Make your own kind of music ile bizimle beraber bu hafta. Lost izleyenler bilirler 2. sezonda Swan İstasyonunun Kapısını uçurdukları sırada Desmond aşağıda bu şarkıyı dinliyordu. (Lost manyağı olanlarımız hemen hatırlarlar zaten ben bilmeyenler için söylüyorum.) Bu arada bu istasyonun adının swan yani "kuğu" olması ve benim kağıttan kuğular yapmam da tamamen Lost'taki gibi tesadüfler. Ben Lost'tan önce de kuğu yapıyordum ama böyle olması da "Allah'ım başıma acaba ne gelecek yeni alacağım hattımın numarası yoksa 4 8 15 16 23 42 mi olacak?" sorularına da akıllara getiriyor. Okul numaram da bu olabilir. Her neyse... Güzel tesadüfler bunlar :)
Sözleri bize hayatta her zaman kendi yolumuzu çizmemiz gerektiğini anlatan bir başka şarkı. Ama biz bu nasihatleri ne kadar dinleriz o var tabii ki. Sen gitmek zorundaysan ben bunu anlarım diyor... Hmmm bilmiyorum ama kolay kabullenen bir insan olmadığım kesin.
Gün içinde her anda bulunan müziği aslında hayatla özdeşleştirmek gibi birşey yapsak hatalı olmayız herhalde. Kendi melodimizi yazmalıyız. Kendi senfonimiz olabilir belki de herkesin hayranlıkla dinleyeceği kusursuz bir eser yaratabiliriz. Her dinleyenin kendisinden bir parça bulduğu, ağladığı, sevindiği, heyecanlandığı, yerinden kalkmaya, hayata tutunmaya karar verdiği bir parça da yaratabiliriz. Hergün insanların bir şekilde mırıldandığı birkaç dize olarak hayatlarda yer edebiliriz. Blog yazarak aslında bunu bir şekilde yapıyoruz. Bunu bana gösteren insana da teşekkür etmemek olmazdı... Teşekkürler.
Kendi şarkımı çalıyorum. Kendi yarattığım müziğimle günlük hayatın gürültüsünün oluşturduğu bozuk plaktan çıkarcasına kulakları tırmalayan cızırtıya birkaç nota ve söz de ben katıyorum. Hepimiz katıyoruz. Hayat kocaman upuzun bir senfoni gibi. Aşk, trajedi, dram, savaş, ölüm, heyecan, tutku, entrika, mutluluk, umut,... herşeyi içinde barındıran harika bir çalışma. Herkesi kutlamak gerek bu yüzden. İyi veya kötü hepimiz, kocaman bir şarkı yarışmasını andıran bu hayatta bir şarkı ile katılıyoruz. Kendi şarkınızı söyleyin ve buna katılın...
Herkese iyi bir hafta diliyorum.
aa hatırladım, ilk başta unutmuştum. bu arada of ya lost başlasın artık.
>triancula
bu haftanın klibi pek sevilmedi sanırım :)) ama en güzel şarkılardan biriydi :D