Haftanın Klibi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Haftanın Klibi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Live 4 it! Haftanın Klibi



Yaz bitiyor bugün. melankolik, romantik, yeni başlangıçların çokça yaşandığı eylül geliyor. Kocaman bir yaz geride kaldı. Her seferinde daha mı hızlı geçiyor anlamıyorum. Bu gerçek hayat mı yoksa herşey artık fanteziye mi kaçmaya başladı. Daha önce hayır dediklerimize şimdi onsuz asla diyoruz. Çok eğlenceli geçiyor hayat. Benden duymana şaşırdığını biliyorum ama hergün çok güzel. Tadını çıkarırken, oradan çok uzaklardaki düşüncelerden kurtulamıyorsun çoğu zaman orası ayrı olabilir. Neyse yaz bitiyor ve çok çok önemli zamanlar geldi. Live 4 it! Haftanın Klibi'nde Queen - Bohemian Rhapsody ile bizlerle. Onlardan ve bu şarkıdan daha iyisi aklıma gelmiyor.

Çok ilginç olacağına dair söz veriyorum. Gerisinde şarkıyla başbaşa bırakıyorum. İyi haftalar..

Live 4 it! Haftanın Klibi



kişiliğinin ister istemez bir parçası olmuş bir şekilde paketten çıkartılan sigaranın yine eski günlerden kalan bir çakmakla ateşe verilmesi sanki bir ayin gibi bu anlarda. herşey değişir evet. bu da değişecektir birgün. çok fazla felsefeye girmeye de gerek yok çünkü ne sarhoşum ne de birini etkilemeye çalışıyorum şu an. olabildiğince basit olsun herşey. o zaman daha kolay oluyor değişim. daha acısız. eğlenceli kısmı da yok değil aslında.

özcan deniz kısmını atalım çünkü hayatta sevmediğim bi milyon şeyin ilk sıralarında geliyor. sebebini bilmiyorum ama öyle. ama pamela.. bitmeyen bir sevgim var ona karşı. ilk kez ankara'da biryerde çıktığı için ben hep ankaralı diye hatırlıyorum (ki değil ama benim için öyle banane, sanane ve en nihayetinde hepimizene). boş yere ağlama kalbini bağlama ankara kızlarına mı desem kendi kendime. ki ankarayı severim. tekrardan kalbim atar şekilde gidecek miyim acaba birgün..

Pamela-Fuat (Özcan Deniz'i saymıyorum bile çünkü ilk dinlediğimde onun da olacağını yeminle bilmiyordum.neyse) - Herşey Değişir ile bizlerle. Aslında ben bu şarkıyı ilk dinlediğimde 19 Temmuz'u kutluyordum. Çok ilginç birgün gerçekten.

Rock'n Coke'a gidişimi ilk planlarkenki benle o gün orda duran ben değişmişti. Yanımızda olacaklarla o gün olanlar da değişmişti tabii ki. O günü nasıl kutlayacaktık ki nasıl geçirdik herşey değişmişti. Bu şarkıyı ilk kez dinlerken orada olan eroy olmak istemezdiniz eminim ama çarklar dönüp beni buna getirmişti. Tanrım benimle böyle oynuyorsun ya elbet birgün ölücem o zaman hesaplaşacağız :) konuşmamızı tüm eski sevgililerimle görüşmekten bile daha çok iple çekiyorum. Aslında o ana bakınca bana tokat gibi ders veriyorsun ya ben anlamak istemiyorum. Ben yüce bir varlık değilim, bilgeliğimin, yeteneklerimin sınırları var.

Birkez daha tebrik ediyorum ki ders güzeldi. O an çalan müzik, yanımda arkadaşlarımızın sevgili olalım diye buluşturduğun kız, aslında bu konuda biraz hayalkırıklığına uğradım ama neyse beni en çok etkileyen kadın pamela ordaydı ya vereceği her ders güzeldi. Hayal değil mi mutlu olmak? Hadi canım sen de.. Ona bir şans tanıyınca. Hayat mutluluğu herkese verir. 3 öğün yemek 5 öğün dayak gibi bir rutinle bazen.

Ben aslında burada duymuştum (Bulduğum en güzel görüntü bu ne yazık ki HD yayına geçemedim henüz. Neyse en azından biri televizyondan da olsa çekmiş sağolsun varolsun. Bir de özcan yok orda dikkatinizi çekerim tekrar ;p).

Çalan müzikle kendimi pamelaya adama hissi, hiç tanımadığım biriyle elele tutuşup aralarından geçtiğimiz insanların arasından tüm engelleri aşıp durduğum güzel yerde müzikle mutlu olmak, kimse ile sonrasının olmasını istemediğini anlamak, hepimize yeter mutluluk. Benim için hayaldi ama. Benim elinden tutup omzumda konseri izlemek istediğim insan pamela'nın diyarlarında uzaklardaydı.

Ben hala o andan almam gereken dersi almadığım için telefona sarılmadım değil. Şarkı sözlerini anlamamışım hala. Gerçi herşeyi bir kenara bırakırsam güzel birgündü sadece aşk hayatı adına kötü birgün. Yoksa eğlenmek dersen her anın tadını çıkarıyorum ben hala :) Linkinpark'ı görmek güzeldi ama ben Cartel için gittim :)

Basit basit basit.. Aklımı başıma alıcam söz. Benim henüz tanışmadığım bir sevgilim var oralarda bir yerlerde şu an. Hadi gidelim mutluluğa.. Ya da lütfen sen gel ben burdayım söz :)

Tatlı sözleriyle mutlu olun. Ben her sözün farkındayım ve söylüyorum içten içe. Hepsini okuyan herkese söylüyorum aslında. Ben yazarken farkında olduğum hayat derslerini düşünürken size iyi bir hafta diliyorum. Yarın görüşürüz.. (Bu kez söz ;) ).

Live 4 it! Haftanın Klibi


Live 4 it! Haftanın Klibi'nde The Cardigans - My Favourite Game ile bizlerle.. Uzun bir aranın ardından aralıksız bir Live 4 it!...

Yarışı da geride bıraktıktan sonra tekrar eve döndüm ve sonunda birkaç günü yalnız geçirme fırsatım oldu. Bunu da insanların arasına karışıp, birazını da uyumakla geçirdim. Herşeye yeniden yeniden ve yine yeniden başlamak için güzel bir zaman.

Bir kez daha en sevdiğim şeyde başarısız olmak mı yoksa bundan aldığım zevkle vakit geçirirken aklımın başıma dank! diye çarpması mı bilmiyorum. Ama şimdi iyiyim :) çok güzel bir hayatım var ve mutsuzum ama iyiyim. Güzel çünkü.

Her seferinde yeniden başlamaya pek alışkınken şimdi biraz daha farklı kuralların geçerliliğinde gidiyor herşey. Ne aradığımı neyi istediğimi biliyorum. Sağa sola çarpa çarpa gittiğim yolların hepsinin sonunda biryerlere tosladım. Kaybetmek mi hoşuma gidiyor yoksa ya kazanırsam ümidi ile körükörüne koşmak mı tartışılır. Ama yaptıklarımın çok azı bir yerlere varırken ben hala bir yerlere toslamamışım gibi yoluma devam ediyorum. Kaybettikçe daha da güçlenip, çarptıkça daha da hızlanıyorum. Daha da kendimi kaybedip, kendimi daha iyi tanıyorum. Hepsinin sonunda ise ben bundan zevk alıyorum. Şimdi bunu nasıl kullanacağımı biliyorum. Yeni kartlarımla yeni bir oyun. Hehehe :) cidden pis bir gülümseme ile hayatın zevkini çıkarıyorum. Ama mutsuzum. Eksiğim çünkü. Sevişmekten mutlu olmamak gibi. Eureka! Kendimi buluyorum bazen.

Ne olursa olsun sonunda bunu yapacak gücü buluyorsun. Pardon.. Sen bulamazsın ben sana nasıl bulacağını gösterdim aslında. Belki bulabilirsin. Bilmiyorum. Pek de umursamıyorum. Umursadıkça daha da acınıyorum. Ne diyeceğim hakkında bi fikrim yok. Böyle durumlarda en güzeli aklına gelen herşeyi söylemek aslında sonradan pişmanlıkla söylediklerini açıklamak daha zevkli. Başta düşünerek geçireceğim süreyi sonra kendimi açıklayıp olanları düzeltmeye çalışmakla geçirmek daha maceralı oluyor. O yüzden kaybediyorum ya. Bu yüzden zevk alıyorum kendimden. Yine kendimi kaybedip sonra bulunca mutlu oluyorum. Dayanılmaz zevkli bir kısır döngüde yaşamak mutlu ediyor kısa kısa. Ne yapacağımı biliyorum ben. Büyüdüm de geldim yeniden. Her yıl bu zamanlarda büyüyüp, geri kalan zamanı kendimi yiyip bitirmeye adadım.

Küba'ya gitmeden önce yapacağım son şey olan çölü arabayla gidip motorsikletle dönmek. Burdaki gibi sıcak başıma vurmazsa kendimi kaybetmezsem geri kalan zamanımı mutlu geçireceğim gibi bir his var ama bakalım. Yarın görüşürüz..

Live 4 it! Haftanın Klibi



Öncelikle felsefemiz "bugüne kadar yaptığımız herşey yanlıştı." olmalı. geçen haftanın üstüne artık güzel olacak. Kalıp neler olacağını görmek daha eğlenceli olacak. Son zamanların en eğlenceli haftası geçti aslında. Görmem gereken herşeyi gördüm. Filmin hareketli müzik eşliğindeki güzel bölümleri başlıyor. Asla bitmeyen aynı eski hikayelerden başka birşey. Ya ben herkesten farklıysam? Denemeye değecek...

haftanın klibi

tek başına evde kalmak çok tanıdık bir duygu değill kendi evimin dışında kaldığım zaman ya arkadaşlarım ya da sevgilim beni yalnız bırakmazzdı geceleri. karanlıpktan korkan bir çocuk gibi şefkate ihtiyaçc duyduğuma inanıp göğsüme yaslanırdı. ki şua nfarkettim konudan çok uzaklaşmışım. tam da bana göre birşey zaten bu. onun orda olması beni nasıl hisseettirdiğin,i bilirdi. yine uzaklaştım. yalpalayarak yürüyen birinninm yarım yamalak yazması da beklentirleri karşılar nitelikte birşey. bir hafta yalnızım. yaşasın ki bu hissi seviyorum. herşey i seviyorum. aslında herşeyden herkesten nefret ediyorum ama o kadar çok seviyorum ki. satırlar ve sütunlar yetmezmiş gibi sanki. tüm sevdiğim kadınlarla aynı evde yaşsam da hiç ayrılmasam ama sadece sevbsem herksin hayatını paylaşıp sadece kendiminkini yaşasam. ama hayat o kadar kolay ve güzel değil. umrumda da değil aslında.

çok içiyorum çünlkü aklım başında olduğunda zihnim beni öldürüyor. şu an ki gibi hayatı parça parça görüntüler ve anılardan ibaret götürmek en güzeli.

yol ayrımını kendim istedim. önümdeki tabelalara bakıp nereye gidiceğime karar vermeye çalışıyorum. ya herkesi bırakıp uzaklara gidicem ki bunun için önmce ayılmalyım ve evet istesem ben buyum yeteneklerimin bir sınırı yok sadece tasmamı sıkı tutmanız gerek diye uzun zaman sonra görüşürüz diyip defolup gitmeliyim. ya da ertesi güne beni saçma sapan maceralara sürükleyen tek hayalimin peşinden yine en aptalca şeylere atılmalıyım. bir hiç için herşeyi vermek..ç hiç adil değil gibi ama zaten hayat bu kadar adilö ve güzelş olamazdı.ç

heheheee evde tek başıma kalıcam ondan sonra hep her geceyi kendimle sabah kadar konurşark geçiririm belki bifün öğreinmirm nasıl adann olacağomoı ve bişreyler olur mutlu olurum. ya da diğeride iyi aslında. beni seçim yapmak zırunda bırakmayım artık. ne sevdiğim insan ne de diğerlerişnden bri şey göremiyorum. kendim bile beni sevmiyor sanki. her gece yatağa bşakasını atan cool yazar modundayım. ki ben kendime su bile vermem ben olsam. en yisi benim. en birinci ben oldum.1! ya da ne kadar aptalım ben bile bilmiyorum.

bu hissi seviyorum. insanları değil. bende yarattıkları hisleri seviyorum. siz de kendinize dönün ve bakın çok azınız hadi canım sen de!! dersiniz. az olanlar da durumun gfarkında değildir bence. yine de olayımız kendimiziz. mutlu olmak için göze alamayancğımız şey mutsuz edemeyeciğimiz insan yok.
pervasızca ve samimiyetsizce değilim. sadece kendimi ve karşımdakileri görüdlkçe hisettiklerim bunlar.

bi sürü güzel şey var aslıda. alakasız oldu. herşeyi seviyorum hepsinden nefret ediyorum. kadehimi tüm hepimzie kaldırıyorum. şarkı da koymak istiyorum. senin onun benim için. kendim için. sadece bana.olsun. kendim için birşeyler yapmış olmaryı isterdim ama onu bile beceremediöm. süerp birşey. çok eski zamanlardan beri çalıyor sanki kulaklarımda. beni istiyorsan önce bunu dinle.kaçıncı kezdir çalıyor ben de bilmiyorum. hiç susmamış gibi..

Live 4 it! Haftanın Klibi



yok yok yaz aşkı filan yok. geceleri yalnız gökyüzü altında geçiriyorum. yalnız kalmak da bazen güzel. kendinle geçirecek vaktin oluyor. sonra kendini tanıyorsun filan. hayat ilginç.

Live 4 it! Haftanın Klibi


ilk kez konuştuktan sonra başlayanların üzerinden çok da geçmemişti. bir kez denedik. öylesine kötüydü ki aslında orada bir son verilmeliydi. sonra günler ve mevsimler geçti. ilk kez karşılaştığımızda ben hayatımı temelli değiştirmeye çalışıyordum. o ilk günde karşılaştık. konuşurken, geçen zamanda söylediklerinin, ilerisi için verdiği sözlerin gerçek olduğuna inandım. ilk öpücükte daha sevgili bile değildik ama olmuştu işte. herşey bir anda başlamıştı. ve tıpkı başlangıcı gibi bir anda bitti.

aldatılmış gibi hissediyorum. başka biriyle aldatma değil bu. kendi hayallerim beni aldattı. inandığım herşey aslında kendi uydurmamdan ibaretmiş, kendi kurduğum bir dünyada herşeyden habersiz yaşarken, dışarıdan gelen kehanetleri, işaretleri gözardı etmiştim. yalancı bir peygambere inanıp gitmiştim. muhteşem ben... aslında anlatılanların hepsi birer hikayeymiş. yıkılışım da başlangıcım gibi şatafatlı oldu. geride üzülen olduğunu da sanmıyorum. geriye birkaç yosun tutmuş sütun ve buralarda neler yaşanmış' a götüren belli belirsiz taş yollar kaldı. eski bir uygarlık olarak yok olup gitti kendi felaketiyle.

üzerine konuşmak istemiyorum. biliyorum arada bunu inkar ederek satırlarca ağlayan biri olacak. ama sadece satırların içinde dolaşan biri. asla bu dünyaya tekrar gelmeyecek. yok olmuş bir şehri terkedip yeni bir hayat için yola çıktık.

kalbim müthiş kırıldı ya. inandığım herşeyi kaybettim. güzeldi ama buna değer miydi? beni bu kadar kırmaya gerek var mı? gelecek için ne bekliyorduk? ben bundan sonra ne yapacağım? bittim! demiyorum. biliyorum ki dostça içtiğimiz içkilerin sonunda dostlarımla geçen güzel vakitler silip atmaya çalışacak üstümdekileri. güzel birini görüp kalbim onun için atmaya başlayacak ve sevgi tekrar beni benden alacak. hayat yaşamaya değer. bu şarkıları dinleyip akşamüstü sohbetlerine katılmak da. gece yarılarına kadar süren sarhoş sohbetlerinde ayakta son kalan olup eve yine döneceğim. yarın hep olacak. seviyor sevmiyor diye çiçek falı tekrar bakacağım. devam eden bu hislerin içinde herşey geçmişte kaldığında sabah uyandığımda o aptal gülümsememi görecek biriyle bir yerlerde hep mutlu olmaya devam edicem.

nil'in bu ergen gençlere özgü şarkılarından olsun bu hafta.. ehehe tam da bana göre değil mi ;p görüşmek üzere..

Live 4 it! Haftanın Klibi


Live 4 it! uzunca biraradan sonra tekrar sizlerle. Haftanın Klibi'nde Feridun Düzağaç - Söz ver. Bitmeyen hiçbirşey yok aslında. Bitene kadar onu yaşamaya inanın.

Kendimi bildim bileli hiç güven sorunum olmadı sevmek konusunda. Duyduğum her söze inanmak gibi bir hastalığım var. Aynı şekilde kalbini yerinden oynatacak kadar güzel ya da hiç inanasının gelmediği kadar yapay bile görünse içimde biryerlerden tüm samimiyetiyle geliyor. Küçüklükten beri her zaman saf olmak gibi bir hastalığım daha var aslında. Kandırılması kolay, aklı çelinmesi hiç de zor olmayan, peşinden koşmaya hazır..

Birazcık bir kalp çarpıntısına kendimi kaptırmam iyi mi kötü peki? Sonunda durmayacakmış gibi atan anlara beni götüren alışkanlıklar. Hepsi de ben, ben olduğumdan beridir benimle. Sevmekten daha güzel birşey olmadığına inanırken. Bugüne kadar inandığın şeyin hiçbir anlamı olmadığı düşüncesi aklında bir anda parlarsa ne yapardın? Soracak bir çok sorunun çoğu bir cevabı hakediyor bir kısmı da bir cevaptan fazlasını.

Birçok kez kendini kaptırıp da peşinden sürüklenilen insanlar. Bu son dediğin insanlar, sigaralar, kadehler, geceler.. Birlikte yaşadığın birkaç ayın bir ömürden bile daha çok olduğu hikayeler. Bunların sana getirdiği yorgunluk, merdiven çıkamayan yaşlı bir insan kadar güçsüz düştüğün zamanlar. Sevmeyi bir başkasından öğrenen biri. Kaybetmekten korktuğu kadar hiçbirşeyden korkmazken artık hiçbir korkusu yok.

Sevdiğin insan tamamen, senin olmadığın zamanlarda, başka kadınlar tarafından büyütülmüş, sevilmiş, öğretilmiş, içilmiş, öpülmüş, sevişmiş,.. onu onlar yapmış.

Bakışına bile aldanamadan sevmiş seni, hepsini unutmuş, senin için gelip herşeyiyle sonun ne olacağını görmeye adamış. Son kez gerçek için. Senden geri kalan zaman için söz vermeni isterken. Birlikte ölecek miyiz? gibi birşeye inanmıyor. Ölmenin olmadığına inan.

Bitmeyen şey kendinsin. Duyguları, anıları, düşünceleri, herşeyi bir kenara bırak. Sadece bana bak geçen zamanı unut, gelecek zaman için de endişelenme, istemesen de gelecek o zaman. Bana bak şu an sadece. Şimdi önemli olan. Çok zor değil inan bana. Birlikte..

Zamanı gelinceye dek..

Live 4 it! Haftanın Klibi



Live 4 it! Haftanın Klibi'nde bu hafta Ane Brun - The Treehouse Song ile bizlerle. Eski günlerin hatrına..

Uzun zaman önceydi. Birbirimize şarkılar atardık. Eski zamanlarda mektuplaşma gibiydi. Ruh hallerimizi anlatan, bazen de anlattığımız o ruh hallerini değiştirmek için. Birşeyler vardı ama birileri yoktu. Kelimelerden, şarkılardan, fotoğraflardan birbirini tanımaya çalışmak. Çok uzun zaman ve hepsi birbirlerinden ayrı geçmiş. Ama sanki hiç de ayrılmamış gibi.

Kurulan güzel hayaller. Unutulan, unutulmaya çalışılan geçmiş zamanlar. Melodisi güzel ve hayal dolu zamanların bitişini hissettiriyor. İçindeki hüzün güzel şeylerin bitmesinden kaynaklanıyor. Hepsi geçmiş zamandan kalan güzel şeyler. Geçmiş zamanlardan kalan kötülerin yanına konuyor. Şu an iyi olan anların biraz sonra sana acı ve hüzün vereceğinden korkmak. Güzel düşlerini tekrar başka biriyle kurmak. Bundan korkmak.

İlk günden beri sürekli gelecek ile ilgili hayaller kurarken aslında her sonda en başta kaybettiğini öğrenmek ve bundan asla ders almamak. Her defasında aynı yerden başlayıp, birgün o dinginliğe ulaşabilir miyim diye düşünmek. Bir ağaç gölgesinde oturmak. Eskiye ait herşeyi yeniden yaşamak. Güzel şeylere hakettiği değeri vermek. Bunları yaşamış olmaktan mutlu olmak. Bir kez olsun o duygulara kapılabildiğin, bunu içinde hissettiğin için mutlu olmak. Yaşanılan zamana yer açıp hepsini geride bırak.

Sonra ağacın gölgesinden ayrılıp çimenlerle kaplı tepeden tatlı rüzgar ve içini ısıtan güneş eşliğinde aşağı inip toprak yoldan evine gitmek, onun yanına..

Live 4 it! Haftanın Klibi


Live 4 it! Haftanın Klibi çok sevdiğim bir insandan gelen çok güzel bir şarkı ile sizlerle birlikte. Hooverphonic - Mad about you. Doğru zaman diye birşey varsa evet tam da böyle birşey olmalı. Her zaman doğru şeyler söyleyen insanlar olur ya gerçekten. Ama işte yolladığı şarkıda dediği gibi biraz aklın yoldan çıkması şeklinde sevmek. Hiç yoluna girmediği bir ben. Beni anladığını biliyorum. Geçmişteki tüm konuşmalarımız için teşekkürler.

Hayatında sevdiğin bir insan için nelerden vazgeçebilirsin? İçindeki o aşk için dışarıda neleri gözden çıkarabilirsin? Arkadaşlar, iş, okul, hatta ailen.. Daha da fazlası, başka bir aşk.. Hiçbirşeyden korkmadan, karşına çıkabilecek herşeyi göze alarak.. Her cümlenin sonunda bitişi gösteren bir nokta yerine belirsizliği ortaya koyan birkaç noktalı kaç tane cümleyi tamamlayabilirsin? Soru işaretlerinin içinde boğulan kaç cümleye "evet!" diyebilirsin? Evet. Seni dinliyorum...

Herşeyden çok sevdiğin insanı bulduğunda kendini kaybetmek nasıl birşey? Kendini kaybetmeden de herşeyinle sevebilir misin? Kendini teslim etmek nasıl birşey başka bir insana? Savaşmıyoruz ki teslim olalım. Sevişmiyoruz ki kendimizi kaybedelim. Ama seni düşünürken herşeyi unutuyorum, mantığımı kaybediyorum, kalbimin her saniye daha da artan atışları beynimin içinde, senin olmadığın düşünce balonlarını patlatıyor. Mantığını tamamen yitiriyorsun ve sonrasında aşk..

Herşeyiyle sana gelmiş birini kaybetmek. Sana gerçek nefretini bile çekinmeden göstermiş birini. Öyle ki, ilk gününden itibaren onu tanıyanların bile bir an için tanıyamaz hale geldikleri. "Mad about you.." evet inanıyorum.

Arkadaşlarına anlatırken onların mantıklı tavsiyelerinin hiçbiri bu yapılanları desteklemeyecektir. Hissettiğin acı, aşk, mutluluk, heyecan, sorumluluk.. hepsini paylaşıyorsun şarkıda yaptığı gibi gözünü karartırsan. Onların hisleri yerine sevdiğin insanın hislerine önem verdiğinde yaşayabileceğin anlar asla bir arkadaşla yaşabileceğin kadar derin olmuyor. Olmuyor çünkü asla bir arkadaş hakkında onun için deliriyorum diyemezsin. Düşündüklerimin doğru olup olmadığını önemsemektense anın değerine baksan. Böylesine bir yoğunluk içinde belki de bir hayal dünyasında yaşıyorsun. Kendini böyle hapsediyorsun ve birgün birileri kapıyı kırıp seni kurtarıyor. Kurtarmak. Kurtulmak isteyen var mı diye sormadan..

Arkadaşlarından vazgeçmek. Onların da önüne koymak sevdiğin insanı. Dışarıdan bakınca ne kadar da mantıksız değil mi? Ama gerçekten buradaki gibi bir evin içindeyken aklınızdan dahi geçmez. O eve girip kapıyı kapatmaktan asla korkmadım ki. İçeriye hiç güneş ışığı bile girmeyen bir yer. Seni korumak için herşeyi göze almış. Sadece ikiniz için bir dünya yaratmış, tanrı rolüne hiç utanmadan bürünerek. Utanmak mı? Korkmak mı? Asla! İçeri girmeye korkmaktan çok, bu evi asla bulamamak daha korkutucu birşey.

Gerçekten seni seven dostların kapının önünde beklerler çıkmanı. Ama bilmiyorum içeride ya kötü haldeyse diye kırıp da girebilir aslında. Gerçekten istersen asla açılamaz o kapı ama gerçek bir dost da ne kapısı olursa olsun kırar. Karmaşık bir durum aslında. Nasıl olacağını hep zaman gösterir.

Sana bu dünyayı kurmuş bir insan için o eve girmek.. Deli olmak lazım aslında. Ama "ben senin için deliriyorum" diyen bir insana o kadar mantıksız gelmiyor.

Live 4 it! Haftanın Klibi


Live 4 it! Haftanın Klibi'nde bu hafta Yasemin Mori - Aslında bir konu var ile bizlerle birlikte. Birilerinin bize çok şey yaptığı bir hayat.

Aslında bir konu olur hakkında konuşamayız. Anlattıklarımız onun tepkisizliğinde dağılır. Ben neden hep suskun kalırım sevdiğim insanın yanında. Neden çoçuğum ben hala? Neden büyüyemiyorum? Neden hep mutsuzum ben? Neden bunları derinden hissediyorum? Herşeyi neden en ufak parçasına kadar düşünüyorum? Neden bekleyemiyorum? Benim gerçekten bir cevabım yok.. Olsa da tatmin etmez ki. Neden? Ve neden?...

Birileri vardı. Hep sarhoştu. Birileri sürekli acı çektirirdi. Birileri ise sadece zevk verirdi. Birileri sadece gündüzdü. Birileri ise sadece gece. Birileri hep tepkisizken birileri herşeye tepkili. Birileri hemen yanıbaşında uyurken aslında o kadar uzaktı ki. Birileri asla terketmedi. Birileri sürekli terketti. Birileri ikisinden birini bile yapamadı. Birileri sürekli pişmandı. Birileri o kadar pervasızdı. Birileri sadece sevdi birileri ise sadece nefret etti. Birileri neden diye asla sormazdı. Birileri sadece gülerdi. Birileri sürekli ağlardı. Birileri asla yüzünü bile dönmedi. Birileri asla arkasını dönmedi. Birileri tüm çığlaklığıyla ortadayken birileri de en derin okyanus dipleri kadar karanlık, sisli dağ zirveleri gibi görünmezdi. Birileri birilerinin birlikte olmasından nefret ederdi, mutlu olurdu. Birileri başka birilerine rağmendi.

Ama Birisi var ki tüm nedenlerine bağlı. Birisi var ki birilerinin hepsinden farklı. Birilerinden uzakta ama aslında tam da içimde. Bana olan nedenlerine nasıl diye düzgün bir cevabı bile veremediğim. Beni bırakıp gitmeyeceğini neden diye sorgulamadığım. İstediğim zaman dokunamadığım, konuşurken gözlerindeki ışıltıyı ya da siniri, korkuyu, üzüntüyü göremediğim. Karşısında durup gözlerinin içine bakamadığımdan değil birilerini ayırmaktan çekinmeyen mesafeler yüzünden. İstediğim zaman yanına gidip öpemediğin aynı şeyleri onun da yapamamasına rağmen büyüyen bir aşk. O birisi sanki ben ama sanki benim hiç olmadığım. Ama o birisi var ve bu herşeye değer...

Heryerde birileri vardı. Birileri hala var. Burası her sokağında birilerinin yaşadığı bir yer. Dudaklarda kalan tatların başkalarına da geçtiği. Yazı-tura attığında ikisinin de doğru cevap olamayacağı hayat.

Çevrende seni bir tarafından çekenler. Sana tutunanları tutup çekmeye çalışan başkaları. Kurtarmak istercesine tüm gücüyle tutup koparmaktan korkmadan. Sevdiğini kurtarmak için. Birbirimizin duygularını öldürüp katil olduğumuz yerler, zamanlar. Tekrar eden aynı şarkılar gibi.. Birileri hep birşeylerle ve birileriyle meşgul.

Aslında bir konu var evet. Sevmek ve sevişmek arasındakine benzer. Tamamen ayrı bir konu belki de. Ama var o konu. Apaçık ya da kapkapalı..

Live 4 it! Haftanın Klibi



Live 4 it! Haftanın Klibi Amy Macdonald - This is the Life. Bazen zaman gelir evden başka nerede olursa olsun diye kendini dışarı atarsın geceyi yaşamak için. Kimlerle nerede ve nasıl karşılaşacağını bilmeden, gelecek zaman kiplerinin olmadığı sadece şimdiki zamanın -yor'ucu ama zevk veren ekleri ve -mış'lı, -dı'lı geçmiş zaman olur ki maceraları ve acılarının olduğu bir zaman aralığıdır burası. Geleceğe dair tek düşünce o gece içindir. Sadece sevişmek için kurulan gelecekten bahseden cümleler. Eğlenceli, kalp kırıcı, yorucu, pervasız, duygusal,.. herşeyin içinde olduğu zamanlar. Kolundan tutulup karanlığın içine çekilmenin korkutmadığı zamanlar. Hayatta olmak böyle birşey dediğin. Hayat aslında bu. Tabii ki bir kısmı. Gündüzleri saymazsak.

Kıyafetlerdeki içki ve sigara kokusunun, vücudundan gelen hoş parfüm kokusuyla karıştığı, kıyafetlerin etrafa saçıldığı, dağılmış saçların, düşüncesizce yaşamanın, şişenin dibinden de ötesini görmenin, otobüs durağında öpüşürken insanların bakışlarına aldırmamanın, nerde olursa olsun hiçbirşeye aldırmamanın, sen'lerin ve ben'lerin sürekli değiştiği, sevgili'den çok seninki'nin kullanıldığı zamanlar.. Hayat bu. Bu sensin, benim. Uyunabilecek en güzel yerin başka bir insanın yanı olduğu bir hayat. Bir sonraki hafta yine aynı yerde karşılaştığında "hayat bu.." dediğin birşey..

Live 4 it! Haftanın Klibi



Live 4 it! Haftanın Klibi'nde bu hafta Linkinpark - Breaking the Habbit bizlerle. Eskiye dair ne varsa plastik torbalara doldurulup atılan zamanlar için ideal şarkılardan biri. Herşeyi raflardan, saklanmış köşelerden indirip, sağa sola saçılan zamanlardan birinde bizlerle. Eski alışkanlıklardan vazgeçip yenilerinin kölesi olmak için ideal bir zaman. Burn baby burn!.. Eskilerden güzel bir vecize veyahut deyim, söz öbeği misali.

Hatırlıyor musun? Sorusunun cevabında ne kadar gülebiliyorsan bir o kadar da üzülebilmek olması iki tarafında ne kadar birbirinden uzak ve farklı oluşu kafamı karşıtırsa da zaten aklımın ne zaman selim bir halde olduğunu hatırlamak bir hayli zor. 140 farklı şeyle uğraşırken neyi neden yaptığını, nasıl yaptığını iyice karıştırıyor insan. Haklı, haksız, doğru, yanlış, boş, yararlı, güzel, içten, üstünkörü,... ben neden evden çıkıyordum ki?

Bunun farkına varmak için dışarıdan bir gözle bakmak gerek zira içindeyken anlamak zor oluyor bir anda gökten ışık huzmesinin üstünüze doğması misali bir sahneye ihtiyacınız var. Saatlerce birşeyin üstünde birbirimizi yediğimiz birgündü. Sonra neden biz bu durumdayız, ne yapmaya çalışırken, neyi yapamıyoruz? gibi soruların içerisinde boğulurken. Şeytan ayrıntıda gizlidir felsefesinin en derinlerinde nefesimiz yetinceye kadar dalıp boğulmadan dışarı çıkmaya çalışmak gibi. Basit güzeldir aslında. Fazla düşünmeden olmalı, düşündükçe olasılıklar, etkiler, doğrular, yanlışlar,.. ben ne diyordum yahu? Basitçe devam etmeyi, düşünmeyi nasıl unuttum ki ben? Alışkanlıklarımı değiştirmem gerek. Aslında tam da değiştirmenin eşiğindeydim. Ama o kadar dalmışım ki yine ne yaptığımı unutmuşum.

Biraz fazla açık sözlüyüm farkındayım. Ne kaldı ki bilmediğiniz hakkımda. Neden? Sorusunun cevaplarını verebileceğim birçok şeyden sonra şimdi yeni sorular ve yeni cevaplar. Neyi neden yapmam gerektiğinin farkındayım aslında. Neden yazdığımın, neden geceler boyu uykusuz kalmayı, amaçsızca koşturmayı, tükenmeyi, tüketmeyi, farkındayım. Kafam karışık ama hala içine gireceğim savaşları ben seçiyorum. Tekrar soluklandıktan sonra hiç bitmeyen döngüye gireceğimi biliyorum. Başka bir seçeneğim yok. Alışkanlıklarımı değiştirsem de sahibi hep aynı kalıyor. Bu nasıl yaşadığına bağlı aslında. Birgün hepsi bitecek. Ben de.

Bu akşam bittiğinde yeniden sizlerle birlikte olmaya devam edecek.. Haftaya tekrar görüşmek üzere..

Live 4 it! Haftanın Klibi



Bu hafta Live 4 it! Haftanın Klibi'nde Moby - Extreme Ways ile bizlerle. Normal yoldan gitmeyi sevmeyen insanı kendime hep yakın hissederim zaten. Bourne serisinde film sonunda çalıp kalbimizi fethederken, eve dönüp dinlendiğinde uzun düşüncelere kapılmak istendiğinde arka fonun vazgeçilmez müziklerinden birisi.

Farklı birşeyler yapmaya çalışıyorum. Uzun zamandır buna çabalıyorum. Gerçi çabalamak gibi yoğun bir içerik değil belki ama birşeyler var. Çok şey var. Duygusal açıdan çökmüş, herşeyden ümidini kesmiş olarak geçirdiğim gün, gece, hafta sayısı bir hayli fazla. Hata yaptığımı, daha doğrusu hatalar yaptığımı bilip, bunları kabullenince, hah tamam bak bunu ben yanlış yapmışım dediğimde tamam eroy işte buydu artık herşeyi geri alıp kaldığı yerden devam edebilirsin, sana mutluluklar dileriz gibi birşey olmadı hiç. Eroy Harikalar Diyarında diye bir masal olsaydı ancak onun içinde geçebilecek cümleler. Kahramanın ismi aynı ama oynayan oyuncunun değiştiği bir masal.

Değişmek isteyip de herşeyi tamamen farklı kılmaya çalışırken birçok şeyi artık görmezden gelmeliyim derken artık herşeyi görmezden gelmeye başlarken, hatta artık bir körden farksız olup hiçbirşeyi görememek. Hata yapmanın sıradanlaştığı ve doğru birşeyin kar fırtınasının arasında doğan güneş gibi biraz umut vermesi ama bilmeyen şey o güneşin daha çok kar topladığıydı. Her kar tanesinin kocaman buluttan koparak parça parça yere düşmesi gibi giderek azalıyordum. Bulut hiç bitmezken, ben bitiyordum işte. Her kar tanesi farklıyken, benim kopan her tanem neredeyse birbirinin aynısıydı. Yere düşen her tane sonra tekrar buluta geri dönüp tekrar tekrar kopuyordu. Bende de durum farklı değildi aslında.

Gittiğim yolu değiştirme zamanı değiştirme zamanı gelmişti. Biraz olsun uzaklara gidip gelmek iyi olacaktı. Masaldaki gibi arkada küçük küçük birşeyler bırakarak yollar katederken, kuşlar o taneleri yiyip, geldiğim yolu bana unuttururken günler de geçiyordu. Bunun için miydi peki. Geride bıraktığım parçaları bir daha bulamayacağımı biliyordum, bilmemezlikten geldim, gelmek istedim, ya da isteğimin dışında oldu.

Biliyorum ki bunların hiç birinden birşey çıkarılabilir gibi değil. Rengarenk bir dünya, kar fırtınasında griye dönüşmüşken, belki de kar taneleri gibi değil de yağmur damlaları gibi görmek gerekir değil mi birbirinin aynısı damlalar. Bakınca kendini görüyorsun. Kopan her parça sensin. Sonrasında düşen damlaları geri toplayan bir güneş ve çocukça umut veren gökkuşağı. Renk körü olmayı seçenler için birşey değişmiyor umut için.

Ama tüm bunları yapmayı seçtikten sonra artık yolun sonundaki Harikalar Diyarı'na başlayan yolculuğun bitip bitmeyeceğini görmek için daha zaman var.

Live 4 it! Haftanın Klibi



Live 4 it! Haftanın Klibi’nden merhaba derken artık yeni bir yayın dönemini açıyoruz (sanki 36 kişi çalışıyor Live 4 it! için. Yok öyle birşey tabii ki). Önce okur kitlesini yeniden biraraya toplamak gibi bir mission impossible’a girişmek gerek. Kocaman bir yaz geçti ve geçmiş yıllara oranla hiç de blog buluşmasıfriendly bir yaz olmadı açık konuşmak gerekirse. Geçmişin zaman olur ki’nin bir tahlilini yapalım önce değil mi? Haftanın klibinde de dediği gibi yarın bekleyebilir.

David Guetta – Tomorrow can wait ile bu hafta haftanın klibi tahtına oturuyor. Her yaptığı şarkıyı sevmemin bunda bir katkısı yok değil ama verdiği mesaj da güzel. (Böyle bir şarkıdan da mesaj çıkarabilen kendimi kutluyorum. Çok kendimfriendly’im aslında.) Gece güzel şey. Zor ama güzel.

Hergün bir öncekinden farklı değilse, yarın biraz beklesin ve onu nasıl değiştirebiliriz diye bir düşünelim. Hayatta herkes bir düzene oturup yarın için endişe etmemenin hesaplarını yaparken, tüm düşünceler yarın içinken dün kaçırdığımız ve bugün kaçırıyor olduklarımızın farkında olmaktan uzağız. Biraz durup düşünmek iyidir. Zaman yavaşlar yarın beklemese bile biraz aheste gelir.

David Guetta’nın her klibinde karşımıza çıkan, büyük ihtimalle CERN’de parçacık hızlandırıcıyı yapan mühendislerce hayata getirildiğine inandığım güzelimiz burada da karşımızda. Eroy! Desin sevinçten ağlarım. İnanın ağlarım.

Sonsuzluk teoride mümkünken, yarın iki dakika geç gelsin. Ama gelicek ve haftaya yeniden Live 4 it! Haftanın Klibi’nde görüşeceğiz. Herkese iyi bir hafta diliyorum.

Live 4 it! Haftanın Klibi

Bugün 1 Eylül. İnsanları vapur, arabalı vapur gibi seyahat sırasında denizi rahat görebildikleri taşıtlarda durdukları yere göre 3'e ayıran biri olarak bunlardan 3. sü olan arka tarafta geride bırakılan izi ve de suda kayboluşunu izleyen kesimden olduğumdan mıdır nedir. Bunu da yazı tarihini geçtikten sonra yazıyorum.

Sonunda İstanbul'a kesin olarak döndüm. Geçen 3 aya yakın sürede çok şey yaşadım, çok şey gördüm, öğrendim,... vs. vs. Hiç birşey bıraktığım gibi değil. Live 4 it! bile kaybolmuş. Bir amaç için yaşamayı savunurken Live 4 it! ile birlikte hepsi kayboldu.. Dün bekliyor hala bugünü yaşarken, yarın ise hiç yok sanki. Geri gelecek hepsi. Biliyorum.

Sonbahar başladı. Ben geri geldim. Sonbaharla geri geldim. Üzmek ya da üzülmek için, kazanmak ya da herşeyi kaybetmek için, herşey ya da hiçbirşey için. Bir kez kalbin durduğunda sonraki her atışın ne kadar değerli olduğunu anlamak gibi.

Neşe, heyecan ve macera dolu olarak geri döndüm. Büyüdüm de geldim. Uzun bir yolculuk sonrasında biraz dinlenmek mi? Hadi beni dışarı çıkar.. Live 4 it! Haftanın Klibi geri döndü..

Live 4 it! Haftanın Klibi


Live 4 The Greatest Vol.1 Metallica - Mama Said ile açılıyor. Uzakta olmanın verdiği o dayanılmaz kendini ve hayatı sorgulama dürtüsüne uygun bir şarkı seçmek istedim.

Ciddi ciddi kız-erkek ilişkilerini sorgularken aslında ilişkilerin ne kadar temelsiz ve boş olmalarını görmekten sıkılsam da bunu değiştirmek gibi bir şansım olmadığından diğer örnekler hakkında, toplumsal tespitten bir adım öteye gidemeyen yazılı ve sözlü eserler bırakıyorum sadece geriye. Bunun sebebi de tabii ki burada bulunduğum ortamdan kaynaklanıyor. İlginç geldiği için bunlar üzerine düşünmek, bir kenarda insanları izliyorum bazen, bir yandan yanımdakilerin benim deli olduğunu sanmamaları için birkaç kelime ederken. Üzülüyorum aslında düşünürken. Çok mu fazla düşünüyorum, çok fazla romantizme kapılıyorum kendi içimde sanırım. Bunları bir kenara bırakıp tekrar normal hayat dönerken, normalden farklı şeylerle karşılaşıyorsun.

Ben küçükken, nasıl desem çok böyle bön, salak, aptal ve birçok türevi sıfatı barındıran biriyken, ha şimdi çok mu değiştim hayır ama daha duygusal zayıflığın dışında pek bir problemim yok sanırım, şimdi giderek büyümek, sonrasında bu dur durak bilmeyen büyümeye kendini kaptırmak, doğal sınırların ölüm olduğu bir hayatta doğal sınırlarına ulaşana kadar büyümek, hergün yeni bir günken, eskileri de beraberinde getirmek, eskilerin yenilere, yenilerin eskilere karışması, sürekli hata, sürekli ders almak ya da almamak belki de alamamak veya almak istememek, sonsuz bir döngüde kaybolup gitmek, bazen o döngüye dahi giremeden kaybolup gitmek.. Hepsi ayrı ayrı ve bir bütün olarak garip.. Daha sayamadığım ve saymak istemediğim belki de garipliklerin de olması var tabii..

Küçük bir çocuğa bakarken, kendinizi onun yerine koyduğunuz zamanlar olur bazen. Düşünsene, hiçbirşey bilmeden dünyaya geliyorsun, elin ayağın tutmuyor, ne yemeğini yiyebiliyor ne de tuvaletini kendi başına yapamıyor. Geldiği dünyada tamamen bağımlı bir varlık olarak doğuyorsun ama geldiğin dünya kendi etrafında birkaç kez 365 tur döndükten sonra onun hakimi belki de sen olabilirsin. Taa ki birkaç 365 tur sonra "bu dünyanın bir de öteki tarafı var" denilen zamana kadar. Ben de bilmiyorum var mı. Var diyolar inanıyorum. Bakalım sonucuna.

5 yaşımdan beri okula gidiyorum. İlkokul 3. sınıftan lise 3. sınıfa kadar aralıksız hem de aynı dershanede okuyup sonra dershane kariyerime son verdim.Burdan sonrası işte ikili ilişkiler başlarken, benim gibi konsantrasyonu çabuk dağılan biri nasıl olur da üniversitede 2 bölüm okur, yüksek lisans yapar, tenis oynuyorum, atlıyorum, zıplıyorum, fotoğraf, araba yapıyorum, yarışlar, çılgınım, manyağım, romantiğim falan filan.. işte sadece karşı cinsi etkilemeye çalışmak için birkaç şey gibi saçını iki dakika daha uğraşıp biraz düzgün tarasan aynı durum gibi ki aynı durum. Anlatınca komik geliyor.

Bana, mezara kadar götüreceğim yokluğunu verdin de nasıl bir sözdür ki insanı düşünmeye iter, canını sıkar. Yanında götüreceğin şeyler o kadar çoğalmaya başlar ki bir süre sonra taşıyamazsın onları ve bir yerde çöker kalırsın gitmek istediğin yere gidemeden yol bitmiş olur. geride bıraktıkların da seni bulmak isteyenlere bir iz kalır. Hansel ve Gratel'de küçük ekmek parçalarını kuşların yemesi gibi ya da çöldeki ayak izlerinin bir rüzgarda silinmesi gibi kaybolur gider. Bazen de milyonlarca yıl sonra bulunan fosil ayak izleri gibi baki kalır. Ama bunca garipliğin içinde en garip olanı da aile kavramı olsa gerek. Belki de sevgili ama sonunda o da aileye katılacağından aslında bir alt küme belki de. Matematiksel ispatı bana düşmez.

Hiç öfke ile "Kendi yolumu çizmeye karar verdim ben!" diye birçok kez tekrarlanan bu anlamsız ya da en anlamlı sözün verdiği garip düşüncelere dalarken, kendi dağınıklığımı taşıdığım otel odasında, tatil mi yapıyorum yoksa çalışıyor muyum diye yorgun ve kararsız kaldığım günler geçerken, aileni 200 çarpı bilmemkaç çözünürlükte bir pencereden görmenin verdiği gariplik bir de kalbinin kırıklığıyla ne de güzel gider değil mi uyku.. Demek istediğim de buydu yoksa, o sarışın kız gerçekten bana bakıyordu.

Herkese iyi bir hafta diliyorum..

Live 4 it! Haftanın Klibi



Live 4 it! Haftanın Klibi'nde bu hafta.. Christina Aguilera ( İmla klavuzuna bakmadan yazdım umarım doğru yazıyorumdur.) Fighter ile bizlerle birlikte. Savaşçı yapıyor hayat eninde sonunda ayakta kalabilmek için ona uyum sağlamalısın.

Ben Rohirrim'i toplayıp kuzeye cephesine gidiyorum. Dönebilirsem, yarın akşam güzel bir sohbet yapabiliriz. Christina'nın da dediği gibi. Thanks for making me fighter..

Herkese iyi bir hafta diliyorum..

Live 4 it! Haftanın Klibi


Live 4 it! Haftanın Klibi yayın hayatına devam etmeye çalışırken, blogun sadece klipten, arada bir çocukluk hatıralarından başka birşeyden ibaret olmamaya başladığını göreli çok olmuştu. Neyse, hiçbir şey sonsuza kadar sürmez zaten. Nightwish - Bye Bye Beautiful ile bizlerle beraber bu hafta.

Sana söylediklerimi duydun mu? Sana yazdıklarımı da okumadın. Beni görmedin bile. Seçmediğin yolun sonunda uzunca bir süre beklediğimi de bilmiyorsun zaten.. Bye bye beautiful... Die die beautiful.. Böylesine bir şeyi duymak için ne yapmış olmak gerek ki? Kaybedecek çok şeyi olmasına rağmen sevmeye devam etmenin bir bedeli olsa gerek. Kumar gibi.. Kendisinin olmayan herşeyi kaybettiği bir kumar. Gerçekten bak aklıma yattı yazarken. Aşk diyelim, karşılıklı sevgi var, sen sevmeye çalışıyorsun başta ne karşılık olacağını bilmeden, ona karşı onun sevgisini ortaya koyuyorsun. Kaybettiğin zaman senin olmayan birşeyi kaybettiğin için üzülüyorsun. Bunu göremeyecek kadar da körsün.. Kör değilsin biliyorum. Görmek istemiyorsun.

Bye bye beautiful.. Die die beautiful.. İşte başlıyor.. How blind can't you see?.. Aynı anda atıyoruz. Büyük atan başlasın..

Herkese iyi haftalar..

Live 4 it! Haftanın Klibi


Aranıyor.. Sahibi ruhumun. Ruhunu başka birine teslim etmek isteyen birinin de aklı selim biri olması beklenemez herhalde. Beklenir mi? Ben beklemezdim. Ben, benden birçok şeyi beklemezdim de..

Bir Eurovizyon'u daha geride bıraktık millet olarak. Avrupa'da bu işe bizden daha çok değer veren kaç ülke var bilmiyorum ama oylama sırasında verilen puanlara yorumları dinledikten sonra eline bayrağı meydanlara çıkarak, "Kahrolsun Avrupa! Türkün Türk'ten başka dostu yok! bizi AB'ye almazlar arkadaş!.. Santrayla beraber omuz omuza!.." moduna girebilir insan. Her oy bir stres kardeşim. Neyse politik olaylardan sıyrılalım. Müziğin evrensel birleştiriciliğine dönelim. Mor ve Ötesi - Deli ile bizlerle birlikte.

Beni büyütüyor zaten. Sahte bile olsa düşler güzel. Ne hata yapıyorsam bu faili meçhul tutkumdan. Herkes akıllı bir ben deli.. Hala ama hala ruhuma bir sahip arıyor olmak da bunu gösteriyor. Ders almaz, uslanmaz. Ben buraya kadar nasıl geldim. O da benim sırrım aslında. Delilik ve dahilik arasındaki ince çizginin diğer tarafına da geçmiyor değilim orda ne var diye bakmak için arada. Ama aranırken ne bulacağını tahmin etmek güç bazen.

Klipteki gibi kuklalara hapsolmaktansa deli kalmak daha iyi. Kalıplaşıp öylece kalakalmak. "Sen delisin" dediğiniz sürece hala yaşamak güzel.. Sahibi ruhumun..

Herkese iyi bir hafta diliyorum. Mor ve Ötesi 12 puan!.. ;p