Live 4 it! Haftanın Klibi


Live 4 The Greatest Vol.1 Metallica - Mama Said ile açılıyor. Uzakta olmanın verdiği o dayanılmaz kendini ve hayatı sorgulama dürtüsüne uygun bir şarkı seçmek istedim.

Ciddi ciddi kız-erkek ilişkilerini sorgularken aslında ilişkilerin ne kadar temelsiz ve boş olmalarını görmekten sıkılsam da bunu değiştirmek gibi bir şansım olmadığından diğer örnekler hakkında, toplumsal tespitten bir adım öteye gidemeyen yazılı ve sözlü eserler bırakıyorum sadece geriye. Bunun sebebi de tabii ki burada bulunduğum ortamdan kaynaklanıyor. İlginç geldiği için bunlar üzerine düşünmek, bir kenarda insanları izliyorum bazen, bir yandan yanımdakilerin benim deli olduğunu sanmamaları için birkaç kelime ederken. Üzülüyorum aslında düşünürken. Çok mu fazla düşünüyorum, çok fazla romantizme kapılıyorum kendi içimde sanırım. Bunları bir kenara bırakıp tekrar normal hayat dönerken, normalden farklı şeylerle karşılaşıyorsun.

Ben küçükken, nasıl desem çok böyle bön, salak, aptal ve birçok türevi sıfatı barındıran biriyken, ha şimdi çok mu değiştim hayır ama daha duygusal zayıflığın dışında pek bir problemim yok sanırım, şimdi giderek büyümek, sonrasında bu dur durak bilmeyen büyümeye kendini kaptırmak, doğal sınırların ölüm olduğu bir hayatta doğal sınırlarına ulaşana kadar büyümek, hergün yeni bir günken, eskileri de beraberinde getirmek, eskilerin yenilere, yenilerin eskilere karışması, sürekli hata, sürekli ders almak ya da almamak belki de alamamak veya almak istememek, sonsuz bir döngüde kaybolup gitmek, bazen o döngüye dahi giremeden kaybolup gitmek.. Hepsi ayrı ayrı ve bir bütün olarak garip.. Daha sayamadığım ve saymak istemediğim belki de garipliklerin de olması var tabii..

Küçük bir çocuğa bakarken, kendinizi onun yerine koyduğunuz zamanlar olur bazen. Düşünsene, hiçbirşey bilmeden dünyaya geliyorsun, elin ayağın tutmuyor, ne yemeğini yiyebiliyor ne de tuvaletini kendi başına yapamıyor. Geldiği dünyada tamamen bağımlı bir varlık olarak doğuyorsun ama geldiğin dünya kendi etrafında birkaç kez 365 tur döndükten sonra onun hakimi belki de sen olabilirsin. Taa ki birkaç 365 tur sonra "bu dünyanın bir de öteki tarafı var" denilen zamana kadar. Ben de bilmiyorum var mı. Var diyolar inanıyorum. Bakalım sonucuna.

5 yaşımdan beri okula gidiyorum. İlkokul 3. sınıftan lise 3. sınıfa kadar aralıksız hem de aynı dershanede okuyup sonra dershane kariyerime son verdim.Burdan sonrası işte ikili ilişkiler başlarken, benim gibi konsantrasyonu çabuk dağılan biri nasıl olur da üniversitede 2 bölüm okur, yüksek lisans yapar, tenis oynuyorum, atlıyorum, zıplıyorum, fotoğraf, araba yapıyorum, yarışlar, çılgınım, manyağım, romantiğim falan filan.. işte sadece karşı cinsi etkilemeye çalışmak için birkaç şey gibi saçını iki dakika daha uğraşıp biraz düzgün tarasan aynı durum gibi ki aynı durum. Anlatınca komik geliyor.

Bana, mezara kadar götüreceğim yokluğunu verdin de nasıl bir sözdür ki insanı düşünmeye iter, canını sıkar. Yanında götüreceğin şeyler o kadar çoğalmaya başlar ki bir süre sonra taşıyamazsın onları ve bir yerde çöker kalırsın gitmek istediğin yere gidemeden yol bitmiş olur. geride bıraktıkların da seni bulmak isteyenlere bir iz kalır. Hansel ve Gratel'de küçük ekmek parçalarını kuşların yemesi gibi ya da çöldeki ayak izlerinin bir rüzgarda silinmesi gibi kaybolur gider. Bazen de milyonlarca yıl sonra bulunan fosil ayak izleri gibi baki kalır. Ama bunca garipliğin içinde en garip olanı da aile kavramı olsa gerek. Belki de sevgili ama sonunda o da aileye katılacağından aslında bir alt küme belki de. Matematiksel ispatı bana düşmez.

Hiç öfke ile "Kendi yolumu çizmeye karar verdim ben!" diye birçok kez tekrarlanan bu anlamsız ya da en anlamlı sözün verdiği garip düşüncelere dalarken, kendi dağınıklığımı taşıdığım otel odasında, tatil mi yapıyorum yoksa çalışıyor muyum diye yorgun ve kararsız kaldığım günler geçerken, aileni 200 çarpı bilmemkaç çözünürlükte bir pencereden görmenin verdiği gariplik bir de kalbinin kırıklığıyla ne de güzel gider değil mi uyku.. Demek istediğim de buydu yoksa, o sarışın kız gerçekten bana bakıyordu.

Herkese iyi bir hafta diliyorum..

  1. Comment by Adsız on 03:20  

    2008 ÖSS SORUSU:
    Yukarıdaki yazıya göre yazarın derdi nedir?
    a)Bugüne kadar marjinal kişileri sevmiş,kendisi kadar sevgi dolu biriyle olmamıştır.
    b)Onu gerçekten hakedecek kişiyle henüz tanışmamıştır.
    c)Hayatı çok sorgulamış,çok şeyi kafaya takmıştır.
    d)Hepsi.

  2. Comment by eroy on 00:01  

    bence c şıkkı gibi ama iki şık arasında kaldım :)

  3. Comment by eroy on 00:02  

    bi de e şıkkı da olması gerek değil mi karamba ;)

  4. Comment by Adsız on 19:25  

    e şıkkını özellikle koymadım.O şık sensin.