barışarock, eroy, oky, gazoz, kola kapağı, ver coşkuyu...

ben aslında pazar günü sabah erkenden kalkıp poğaçalı standart kahvaltımı ettikten sonra elime bi fincan kahve alıp kendimi dünyevi işlerle meşgul etmeyi planlamıştım. evet çok güzel olacaktı. ciddi ciddi çalışacaktım kendimi bilgiye boğacaktım. sonra dayım playstation ve yengeme yaptırdığı böreklerle gelecek ve formula 1 türkiye grand prix' ini izleyecektik. sonra da akşam fenerin maçı vardı zaten. mükemmel bir plan eksik yok. biri bitip ötekisi başlayan televizyon programları gibi kendime bi yayın akışı belirlemiştim :) taa ki cumartesi gecesi oky' den gelen mesajı okuyana kadar..
barışarock mı? hmm ismini televizyonlarda duymuştum sadece :P gitmedim ve giden biriyle barışarock nasıldı? güzel mi? güzelse ben gideyim filan diye de konuşmamıştım. cehalet mutluluktur :P
sabah buluşmak için sözleştik. ve tam anlaştığımız saati 3 dakika geçe ben ordaydım. 10:30 çok da geç sayılmazdı gitmek için. ama ondan sonra yarım saat otobüs bekleyince. bir sonraki sene ya 10:20 de ya da 11:00 de buluşalım diye sözleştik. çünkü aradaki zaman dilimi sadece beklemekle geçecekti. ve ben 4. levent metro' nun ordaki büfeden günün ilk, ve kuvvetli ihtimalle son kolasını içtim :) ya orda pepsi yok mudur? diye de düşündüm. belki vardır diye bi umut vardı :P festivale varana kadar bunları yaşadık çok da uzun tutmayalım ki okuyanlar sıkılmasın. sadece sizi düşündüğüm için kısa kesiyorum :)
işte barışarock burdan başlıyor..
girişte üstümüzde kola mı araycaklar diye kola geyiğini sürdüredurayım girişte üstümüzü ararlarken çantamdan 4 tane cocacola kapağı çıkması da enstante oldu :P bi yakalasalar sanki linç edecekler korkusu oluyor :P içeceğe düşman olmak biraz saçma sanki.
içeri girince onca çadır ve eğlenceli genci görünce keşke biz de geleydik dedik. bu gibi durumlar hep pişmanlıklarla geçer. neyse herşeyin ilkine tecrübedir ders çıkaralım gözüyle bakmayı öğrendik, biz büyüdük artık.
konser alanına girdikten itibaren hemen bir gölge bulmamız gerek. yoksa güneş çarpması, beyin erimesi gibi problemlerle karşılaşmak da çok olası. (seneye not: şemsiye al yanına adamın birinde gördük çok takdir ettik :) ) orda ulu bi ağaç ve gölgesinde onlarca genç vardı. etrafta top oynayanlar, eğlenenler,.. aman allahım gençlik çok güzel şey! somurtmak, kendini cezalandırmak, üzülmek,.. bunları yapmaktan vazgeçmek gerek hemen. eğlenen insanları görünce sen de eğlenmek istiyosun. ulu ağacın altında gölgede rahattık ama konser vakti yaklaştıça artık güneşin altına geçmemiz gerekti. önde olalım ve tadını çıkaralım.
ama ben şunu söyleyeyim, utanarak itiraf edeyim :P ben burda çalan nerdeyse hiç bi grup veya sanatçının şarkısını bi kere bile dinlemişliğim yoktu :) ver cehaleti! ver cehaleti!.. :P demir demirkandan iki şarkı bi de içinde kedicikler kelimesi geçen bi şarkı o kadar :) kendimden utandım :) ama türkçe müzikle barıştım ben dün daha çok dinliycem.
ilk grup çıkana kadar beynimize güneş geçerse, ikimizden birine bişey olursa diğeri ne yapmalı gibi acil durum senaryolarını tartıştık. ama ben biliyorum ki bu gibi durumlar için feci bi dayanıklılığım var benim. ben airrace' den sağ kurtuldum. bu mu beni etkileyecek :P su alsak mı almasak mı yerimiz iyi, kaybetmeyelim diye 45 dakika düşündük :P neyse konser başlıyor sessizlik :)
ilk çıkanlar pinhani (öyle mi yazılıyodu bi google' dan bakıp geleyim) herkesin istanbulda dediği benim ise ismini kedicikler koyduğum şarkıya eşlik ederken konser olayının aslında çok güzel bişey olduğunu farkettim :) güzel söylüyorlar. oky ben daha önce bunun hakkında yazı yazdım sen hatırlamıyo musun? nasıl okuyosun blogumu? soruları karşısında sıcağında etkisiyle terledim tabii :P ama sonra hatırladığımı anlattım ortam sakinleşti :P (not:tekmetokatı boş bi zamanda baştan sona tekrar oku) en önde olmak, solistle gözgöze gelmek güzel. ama o söylerken ve sen de tepkisiz ööle bön bön bakarsan biraz utanıyosun :P en iyisi tempoya kafamızla hafifçe eşlik etmek. bi de tebessüm de konulabilir araya.
yemek arası!.. animayı beklemeye başladık. ne bileydik bu kadar bekleyeceğimizi. yemek için onca alternatif arasından öğrencilik günlerimizden kalma alışkanlığımız döneri tercih ettik. ama onu seçene kadar da ne yesek diye topu birbirimize atmakla geçen zamanda açlıktan ölecektik. işte ben burda festival hakkında olumsuz düşüncelerime bir bir kapıldım. neydi bunlar?

1. madem kola satmıyosunuz. o zaman o cola turca dolabı ne orda kocaman? öyle dolap koyarsan ben de sorarım sana tabii ki cola turca var mı diye. bi de ne kolası diyo adam. te allaam ya..
2. neden sadece çamlıca gazoz var? neden bir yedigün yok? onlar da kola değil. onu da koyun.
3. bu gibi durumlarda madem ideolojik davranıyosunuz tam yapın derim. çünkü öbür türlü olunca. bu işten sadece para kazanma amacı güdülüyo diye düşünürüm :)
4. ya en azından pepsi olaydı :P
5. rc cola filan vardı eskiden hatırlarım. ona bile razıydım :P
6. konser geç başladı. pinhani şarkı söylerken bile hoparlörler konulmaya devam ediyordu.
7. bazı gruplara da süre açısından haksızlık oldu sanki. bazıları da kayırıldı biraz. neyse ben eleştirimi koyayım da organizasyon ekibi duyarsa :P
pinhani' ye ayıp oldu. ama seneye yine aynı saatte çıkacaklarmış ben de onlara destek için aynı saatte orda olucam :)
neyse bolca çamlıca tükettik yemekte mecburen. bi de heryer ülkerdi :) sonra gidip kahve içtik kendimize gelebilmek için :P


demir demirkan' ı çokça dinlemem ama müthiş bir sahne performansı vardı. coştum :) evet ben bu kadar coştuğumu hatırlamıyorum. çünkü çok güzel söylüyordu. insanların bir çember içinde birbirine yaradana sığınarak koşup çarpıştığı ve bir hayli zevkli bir olaya ben de katıldım. tehlikeli bişey ama çok zevkliydi. bi daha olsa yine yaparım :P ama ilk seferlik biraz kısa kestim :)


animayı çok bekledik. bi ara ben, bi ara da oky umudunu kaybetse de aradaki gruplar güzel şarkılar söyleyince zaman güzel geçti. ama 4-5 şarkı bazen az geldi gibi. animayı beklerken diye ayrı bir yazı yazmayı düşündüm :P ama değdi beklediğime. çok beğendim. ceylan bizim okulda okuyormuş acaba bigün karşılaşır mıyız okulda :P neyse ben sevda yazarlığını bırakmıştım di mi. barışarock' a devam edelim.


en son yaşar kurt' u dinleyip. trafiğe takılmamak ve fener maçına yetişebilmek için yollara düştük. insanların yaşadığı ilk yerleşim birimine kadar orman yollarını katettik. allah' tan oky oraları biliyordu bu benim içimi rahat ettirdi. ve 4. levent metroya girer girmez ilk işim makineden kola almak oldu :)
iyi ki gitmişim. kendimi iyi hissettiğim günlerden biriydi. ve ben bu yazıyı yazarken dışarda yağan sağanak ötesi yağmur o kadar güzel ki. bugün hiç bitmesin diyesim geliyor. it' s rainning men!.. açtım bile şarkıyı. ver coşkuyu.. ver yağmuru.. :P

Avril Lavigne - Sk8er Boi

müzmin komik :P

anne ve babam edirne' ye düğüne gittiler ve ben de kardeşime evde bakıcılık yapmak zorunda kaldım. aslında biz alışık değiliz böyle ayrı takılmaya :P ama zamanla çocuklar büyüdükçe demek ki oluyormuş. kardeşim bütünlememiydi neydi öyle bi sınava girecek o yüzden kaldık istanbulda. benim kadar kafa basmıyo canım kardeşimin :P hem yaramaz hem de başarılı olmak zor iş işte anlatamıyom ki :P
ben çok seviyorum yalnız kalmayı evde. ehehe.. bunu buraya 454552156158. kez yazışım biliyorum :P ama demek ki istikrarlıyım :) lakin kardeşim de yanımda olunca bulaşık işleri çığırından çıkıyor. neyse en azından sofrayı topluyor :P
bi saniye ben bu yazıyı yazarken sır dosyası, sırlar dünyası gibi envayi çeşit programa konu olacak bir olay yaşandı. (abarttım sanki :P) bi anda msn karardı ben farkettim kötü bişiyler oldu dedim bi msn e bakayım :P baktım ki msn düşmüş netten. hemen sarıldım tekrar denelere. 12-17. defalar arası bi denemede tekrar yalan dünyaya bağlanmıştım :P ama kimse yoktu online.. (reklamlar :P)
bi an yalnız hissettim kendimi yalan dünya dedim beni yalnız bıraktın. bi kedim bile yok :P gibi ağıtlar arasında gördüm herkes teker teker ya da 3'er 5'er onlinelaşıyor. ve ben de anladım ki genel internet kesintisi yaşanmış. derin bir ohhh.. çektim ki etkileri hala devam ediyor :P
amannes ne yazıyodum ben :P
neyse bu olay çok sarstı beni. daha fazla devam edemem gibi geliyor. çünkü ben bu yazıdan önce kardeşim üstüne o telefonda konuşurken gidip bi şişe su döktüm ehehehe.. hepsi dökülmedi ne yazık ki :P ama kabul edilebilir hatta onun da üstünde bir miktardı nioahahha.. ama intikamı çok kötü olacak gibi görünüyor. benim hazırlık yapmam lazım :P uyumamalıyım annemler gelene kadar. durup dururken dertsiz başıma dert aldım bak bak.
yapmam gereken işler çok var aslında kimse yokken yeniden organize olmam lazım. çünkü bir aydır ha bugün ha yarın ha yarım saat sonra yapıcam dediğim birkaç iş vardı:
>odayı topla
>cd' leri düzenle
>ders notlarını kaldır
>kafanı boşalt
>kendine gel.. :P
bazen anlamsız bi neşe ve mutluluk çöküyor üstüme. şu anda da o anları yaşıyorum. hazır fırsat varken kullanayım biraz dedim :)
çok gülme efekti ve bolca dil çıkarmalı bir yazı oldu galiba. yazının yarısında dilim dışardaydı sanki :P (aha yine yaptım bak)
bi de ben o gülme ve dil çıkarma anlarında gerçekten gülüyorum ve inceden bi dil çıkarma yapıyorum. yazarken yaşıyorum olayı gibi sanki :P
yeni Live 4 it! için güzel bir gün. hepimiz için öyle olsun ;)

tarihin gölgesi

ve ben biraz daha büyüdüm

herşey bir sınavla başladı. makine elemanları final sınavının sonunda oldu ne olduysa. senin bana teşekkür etmen ederken gözlerinin içi gülmesiydi belki de bana tekrar hayata sarılmam gerektiğini hatırlatan. istediğim zaman neler yapabileceğimi unutmuşum ben. belki size saçma geliyor benim bi sınavdan sonra hayata sarılmam ama newton' un başına elma düşmesi de komikti di mi ama o bundan bi ders çıkardı :)
sanırım bir köşede sadece sana ulaşamadı diye hayata küsmüş birini sevmeni beklemek biraz fazla hayalci bir düşünceydi. evet öyleydi. ama ihtiyacın olduğunda yardımına ihtiyaç duyacağın ya da sorunlardan sıkıldığında yanına gidip seni neşelendirecek birini sevmeni beklemek daha mantıklı.
aslında bu yazıyı ben seni beklerken yazmıştım ama onu buraya yazmadım şimdi hissetiklerimi tekrar yazıyorum. kalemle yazmayı pek sevmiyorum işte yazılanı da ordan bakarak buraya geçirmek olmaz :) yapamam gibi :P o an yazdıysam orda kalsın istiyorum. ah ne çok şey istiyorum hayattan :)
neyse hepsini yapıcak gücüm var artık. deli cesareti midir nedir :) ama herşeye bulaşıp bişeyler yapmak istiyorum. bak hepsi güzel olacak. döndüğünde sen de seviceksin yaptıklarımı. belki de beni.
durakta elimiz yüzümüz dondurma olduğunda gülerken anladım bunun olacağını. ama sanırım zaman gerek. bazen sen de birşeyler söylüyorsun. bazılarını da söyleyemiyorsun belki de. ama kesik kesik konuşuyosun bazen ve ben anlıyorum seni.
sana yapabileceklerimi ve hissettiklerimi tam olarak anlatabildiğimi anladım o yüzden ben kendimi farklı hissediyorum. hep keşke şunu da söyleyebilseydim ya da acaba ne demek istediğimi tam olarak anladı mı diyordum. gördüm ki herşeyi sana anlatmışım. o yüzden keşkelere ve pişmanlıklara bi son verdim mutluyum artık. gerisi kader demek isterdim. ama kendi kaderimizi kendimiz yazarız buna inanıyorum. ve ben artık iyi bir yazarım ;)
sen de sınırlarından kurtulunca bunları sözlere dökebildiğinde o zaman aynı yolda beraber yürüyebilecez. şimdi biraz ayrı kalma vakti ne yazık ki.
döndüğünde görüşmek üzere ;)
ve ben burda kalıp yanlış yaptığım herşeyi düzelticem. hemen başlamalıyım. vakit, artık benim için hiçbir zaman olmadığı kadar önemli.
yaşamımı herkesin önünde yaşamaktan korkmuyorsam. hissettiklerimi herkese korkmadan anlatabiliyorsan. diğer herşey için de bir parça cesaretim olmalı.
hayatımda bir dönemi daha geride bıraktım artık. gerçekten de yaşlanıyoruz artık..

gün doğar, güneş parlar eroy' un üstüne

ve ben bugün tekrar yaşama sarıldım.
şimdi çok uykum var. uyanınca yazarım hepsini :)
kötümser baktığım hayat artık benim önümde çok uzun ve güzel bir yol gibi. uykumu alayım bi herşeye sabah başlıycam.

going under. istemiyorum bunları duymak

Going Under

Now I will tell you what I've done for you

50 thousand tears I've cried
Screaming, deceiving, and bleeding for you
And you still won't hear me
Don't want your hand this time, I'll save myself
Maybe I'll wake up for once
Not tormented...Daily defeated by you
Just when I thought I'd reached the bottom

I'm dying again...

I'm going under
Drowning in you
I'm falling forever
I've got to break through
I'm going under

Blurring and stirring the truth and the lies
So I don't know what's real and what's not
Always confusing the thoughts in my head
So I can't trust myself anymore

I'm dying again

So go on and scream
Scream at me
I'm so far away
I won't be broken again
I've got to breathe
I can't keep going under

Sözleri çok içime dokundu. aslında yaptıklarımı ve hissettiklerimi anlatan birçok şarkıdan biri. çevremdeki insanlar canavar gibi gelmiyor bana belki ama hepsinden de giderek uzaklaştığım bir gerçek. belki de ben onlara artık bir canavar gibi görünüyorum. içinde kötülük barındıran bir insan gibi görüyorlar belki biri için o kötü bi insan denmesi içimi sızlattı şimdi. benim için de diyen var mıdır? benden nefret ettirecek çok mu şey yaptım? özür dilerim hepsi için
affedin beni. ve lütfen gelin yanıma.
ama benim tek istediğim..
sensin.
sadece sen misin? yoksa bu artık diğer şeyleri düşünmediğim için mi bana öyle geliyor.
boşuna yazıyorum biliyorum.
ben göremiyorum şu an onları ama aslında birçok şey var orda benim daha önce hayallerimde olan.
ya da bu sabah karanlıkta hissettiğim gibi gölgede durup da bana bakan şeyler var. ama beni onlardan koruyacak da melek duruyor di mi hala arkamda? yoksa ben kendi kendimi koruyamaz haldeyim miyim artık?
ben kendime güvenemiyorum artık.

uyumak. uyuyamamak ya da korkmak

her gece uyanıyorum sabaha karşı. biraz düşünüyorum dua da ediyorum uyanmamak için, artık kurtulmak ve rahat uyuyabilmek için sonra yatıyorum. geceleri yatakta otururken korkuyorum. sanki izleniyorum gibi hissediyorum her yer karanlık ve içimde korku hissediyorum.
o anda da yanımda beni koruyacak birini istiyorum. ya da hiç uyanmayayım da yaşamayayım bu korkuyu her gece. herkes uyurken seni düşünen kim var ki? sen inanmak istemiyorsun. alışkanlık oldu dediğin şeyi bırakmak istemiyorsun, halbuki boşluğa düşerim dediğinde aşağıda seni tutmak için benim orda beklediğimi sen de biliyorsun.
neyse yazmak istemiyorum ama böyle hergün aynı duygular içinde sıkılmak da beni yok ediyor. sen de hergün sıkılıyorsun. yeter artık diyorsun. ama sanırım sen de benim gibi hiçbirşeyi çözmek istemiyorsun.
alışkanlık.
alışkanlıklar, yerlerine yenilerini bulana kadar bizi oyalamak için var.
ama bir kez kurtulmak için de biraz cesaret gerek. bu ne sende ne de bende yok sanırım. sonu hep kötü bitiyo. hep kötü.
ya beş dakikalığına senaristle konuşabilir miyim acaba?

içindeki sesi dinlemek

- olay aslında cesaret, geçmiş, yetenek, korku, beceriksizlik, mükemmeliyetçilik, başarısızlık ve hayallerden ibaret.
+ ya da bunlarla hiç alakası yok.
- hmm.. ya zaten neyi doğru dürüst ifade edebildim ki bugüne kadar.
+ ya da neye sadece salt çalışarak ulaştın? şans da nereye kadar?
- hep arkamı kollayacak bir melek daha ne kadar olur?
+ sen inanırsan orda olduğuna
- o da beni korur mu?
+ ölmek için sebep yok ki şu an. o zaman yaşamak için olmalı.
- neydi o?
+ bilmiyor musun?
- aklıma en ufak bir fikir bile gelmiyor ki. hatırlayamıyorum hiç bişey.
+ daha önce biliyordun yani?
- tuzak soru mu bu?
+ hayır sadece soru. sen tuzağa düşmek istedikten sonra düz yol ya da bir çukur ne fark eder.
- benimle dalga mı geçiyorsun?
+ farkeder mi?
- umrumda bile değil
+ o zaman devam etmeye gerek yok.
- neden?
+ zaten ne olursa olsun sonu aynı olacak şeylerden bahsediyoruz. burda olman bile şansken, hakettiklerini ya da haketmediklerini sorgularken de gördün. hatta sabah kahvaltıda aklında bu vardı di mi? ya da yatarken. nerde olursa olsun hep kendine aynı soruyu soruyorsun ki artık yapamayacağına inandığın cevabı bilerek soruya cevap vermekten kaçınıyorsun.
- aslında sadece onu düşünmesem belki diğer şeylere tutunabilirim
+ onu sevmen, hep onu düşünmen yapamadıklarını örtmek için bir örtü gibi artık.
- ...
+ zamanı gelince dostum, herşey istediğin gibi olabilir. ama bunlar sana ve bir başkasının seçimlerine kalmış. kendi seçimlerinden pişmanlık duymaya başladığın zaman zaten sen kendinden uzaklaşmaya başlıyorsun.
- ne seçim yaptım ki? o kadar önemli olan?
+ düşüncelerinde kendinden uzaklaşırsan bir süre sonra hayat da senden uzaklaşır. son sözüm bu. yaşamak isteyip istemediğine kalmamalı son düşünce. sanırım bunlar sana yeterli şimdilik. ama ben arkandayım merak etme, çok da boş verme.
- illa ki ben mi yapmalıyım herşeyi?
+ son sözümü yukarda söyledim. şimdilik.
- ufff.. bi gidin hepiniz ya. ya da toplaşın da biriniz yardım edin. hep soru hep istek. bi durayım artık.

selam, eve geldim. kimse yok mu?

gezdim, tozdum, düşündüm arada, toplantıya da katıldım. 180 işi birarada yapabilen bi insanım ben. süper insan :P jedi master desem yeridir hatta. obi wan mı desem yoksa anakin mi? ya da qui-gon olurdum. ama en iyisi tabii ki windu derim ben.
ama anakin gibi sevdiği uğruna hem kendini harcadı hem de jedi' ları. işte ben de anakin olurdum diyorum ya bu yüzden işte.
neyse olayı fantastik boyutlara taşımayalım şimdi. ben bişeyler yapıp da biraz kendim olursam belki herşey daha güzel olur en azından bu kadar acı hissetmem. sevdiğim işleri tekrar yapmaya başlıycam lan. söz bak bu sefer yapıcam.
ama önce odamı toplamalıyım, yerleri süpürmeliyim, sağa sola saçılmış her biri benim tarafımdan özenle kullanılıp bir kenara atılmış bardakları da mutfağ götürmeliyim. cd' lerimi toplamalıyım. makine elemanları çalışmalıyım arada. of aman yarabbi ne kadar işim var daha ya..
neyse şikayet etmeden yapmalıyım. herşeyden zevk almayı bilmeli insan. ah çok mu poliannacı oldum nedir. seviyorum bu iyimser yanımı :P günde düzenli olarak 10 dk iyi hissederim ben. hem de aşırı iyi hissederim. o on dakikada geleceği planlarım, güne genel bakış yaparım, şarkı söylerim, aşık hissederim. geri kalan 23 saat 50 dakikada da bu hayallerimi gerçekleştirmemek için çalışırım. ironik abi ironik bunların hepsi :P
ama yine de güzel şeyler olacak hissediyorum. çok güzel şeyler hem de. yeter ki istemeyi bırakma eroy. yaz ki ilerde ben burdaydım, yaşadım, öğrendim diyesin.

ben çıkıyorum görüşürüz

birazdan evden çıkınca yeni şeyler yapmaya başlamayı deniycem. kendimden emin değilim aslında ne yaparım bilmiyorum. ama denemedim dememek için şimdi çıkıyorum. döndüğümde görüşürüz.

hergün bugün gibi aslında. ama ben bunu yeni anladım

bugün farkettim bunu. kabataşta tramvaya oturup başımı cama yasladığım ilk anda sanki bir anda belirdi bu düşünce.
ben ne kadar duygusuz olmuşum. bir insana o kadar odaklanmışım ki etrafımdaki diğer tüm insanları unutmuşum. umurumda mıydı ki şimdi etrafımdaki insanlar. hepsi birer ikişer biniyordu ben her zamanki gibi cam kenarına oturup yaslandım cama yerim belli nerdeyse hergün aynı yere oturuyorum orası boşsa. araç giderek kalabalıklaşıyor. yanımdakiler birbirleriyle konuşuyor. ama onların hepsi benim için anlamsız birer nesne etrafımda.
araç da inanılmaz kalabalık oldu arıza yüzünden . etrafımdakilere baktım herşey o kadar sıkıcı geldi ki kendimi berbat hissettim. bir an hiç inmeyeyim durağım gelse de oturayım en azından canımın bu sıkıntısı geçene kadar. duraklarda insanlara bakıyorum ya ne hissettiğimi aslında ben de tam anlamadım sanırım o yüzdendir anlatamıyorum belki de. birçok insanla göz göze geliyorum hiçbirine bakmayı ben istemedim birine bakmamak için başka tarafa döndüğümde bir başkasını bana bakıyor buluyorum. en iyisi sadece camdan dışarı bakmak.
ilerleyin diye tartışanlar var. kadının biri niye ilerlemiyorsunuz diye yüksek sesle bağırıyo diğer başka bir ses de karşılık veriyor filan.. of bi susun ya ölücem sizin sesiniz yüzünden diye dönüp söylemek istedim onlara ama boşver ya ben alışığım bunlara di mi ne kadar kötü hissedersen hisset biraz sessizlik biraz camdan dışarıyı izlemek yolculuk edip mutlaka beni rahatlatır.
nedensiz yere düğümleniyor boğazım ya ne hissediyorum ben şu an? neye hüzünlendim ya da neye kızgınım ki? bilmiyorum.
uzun zamandır bastırdığım duygularım dışarı vuruyor kendini bugün yoldayken.
çevremdeki herkesi kendi hayatımdan soyutlamaya çalışırsam sonu bu olur tabii. kimsenin umursamadığı ya da halini hatrını sormak istemediği unutulmuş eski bir dostum ben artık herkes için.
seni düşünmekten sana ulaşmak için koşmaya kendimi o kadar kaptırmışım ki kendimi nereye gittiğime hiç bakmamışım. şimdi uçsuz bucaksız bomboş bir yerdeyim. nerden gelmiştim buraya ben? peki sen nerdesin? en azından sana ulaşmış olmayı isterdim. onu da başaramadım.
-biri bana yardım edebilir mi? hayatım ne tarafta kaldı?
herşey düzelecek diye bekliyorum ben. bazen o kadar umutla doluyorum ki yeni şeylere başlamak için bıraksalar uçucam belki de sevinçle.
ama sonra anlamsızca boyun eğmek, anlamsızca üzülmek, anlamsızca hayatının anlamlı herşeyini yok etmek.
-lanet olsun! bi dur artık be eroy!
bir tatil istiyorum ben. bir ara verin bana. ama öyle denizli, kumsallı bir yeri hayal etmiyorum. sessiz bir yer olsun kafamı dinleyeyim. ama gerçekten dinleyeyim.
ya da artık kafamın içindekileri dinlemeyeyim. hepsini sil. yeni şeyler ara. olabilir aslında.
ama onu nasıl yapıcam ki?
-bildiğiniz ıssız bir ada var mı?
eve geldim en sonunda. birkaç bisküvi yedim. biraz da süt. hatta nutella sürdüm bir parça ekmeğe. sonra oturup bloguma baktım. tek yorum varmış. yorum olmasına şaşırdım aslında. kim yazmış acaba bu yorumu diye düşündüm. bilgisayarı kapatırken de aklımda kim olduğu vardı. o olamazdı di mi?
-yok değildir o sen biraz uyu dinlen canım.
kimse olmayınca evde hoşuma gitti gündüzleri yalnız yaşamak. kendim kendimle başbaşayım gündüzleri. seviyorum kendimle başbaşa kalmayı demek ki.
şimdi uyandım ama yarına berbat bir sınav beni bekliyor. hiç de çalışmadım. çalışır mıyım bilmiyorum. beni hayatta çalışmaya zorlayan herşeyle aramdaki bağlar zayıfladı galiba. onların ben de bir etkisi yok şu an. babam girmeseydi içeri, bana oğlum meyva yer misin demeseydi ve ben de babamı çok sevdiğimi hatırlamasaydım çalışmazdım ki sınava. ama benim yaptıklarımla gurur duyan bir ailem de var geride. bu yazdıklarımı görseler ne derlerdi acaba?
birşeyler yapmayı deneyeyim o zaman şimdi kalkıp. ufff diye istemeye istemeye de olsa oturayım defterin başına. söz vermeyeyim çalışıcam diye ama deniycem en azından.
-ben çok yorgunum. tatile ihtiyacım var. hem de çook uzun bir tatile. sen de gelir miydin benimle? tamam gelmezsin biliyorum ısrar etmiyorum zaten artık. tartışmaktan yoruldum.

günlük gibi

kardeşim ve annem giresun' a gittiler. annemin memleketi olarak geçiyor orası bende. edirne de babamın memleketi. e ben de arada istanbul' da doğmuşum tam olmuş. birkaç nesil burda yaşarsak ilerde torunlarımın çocukları "biz eski istanbulluyuz benim dedem.. " diye süregidecek cümleler kurmaya çok müsait mahiyete gelirler :P
babamla ben istanbulda kaldık. sınavlarım var gidemedim ben. babam da yalnız bırakmak istemedi. ya sanki minnacık çocuğum ben. halbuki onlar gidince ne güzel planlarım vardı. kendi ev düzenimi kuracaktım 10 günlük de olsa. uzun zamandır kendim eve çıkmak istiyorum ama o kadar param yok ne yazık ki. işe gireyim belki olur :) aah ah pembe hayaller işte ama işe girince de öğrencilik hayatım bitmiş olacak oof off!.. diyesim geldi be :P ama öğrencilik hayatımın bitmesine daha çok var daha o da bi teselli :)
ben öğrenci insanım sanırım seviyorum okul telaşını. sabahları poğaça çay kahvaltılarından aldığım hazzı başka nerde bulurum ben. derse girmeyip de fotokopi telaşı ve nerden nereye kadar soruyomuş abi? ne! oha!. abi nerden kırmış bu kadar puanı? ben bittim!. gibi nidaları duymak güzel ya. güz yarıyılında nerdeyse gece yarısına yakın vakitlerde girdiğim sınavları ben bi daha nerde bulayım di mi :)
öğrenciyken aşk başka esas da neyse oralara girip de kendimi gece gece bunalım havasına sürüklemiyim di mi :) iki satır güzel yazmışım zaten bozma tadımızı eroy diyenler var mıdır acaba :P yoktur aslında ben yazmak istemiyorum bahane uyduruyorum :P
herşey bir yana kardeşim giderken telefonumu ve fotoğraf makinemi de aldı. eski 3310' umla başbaşa kaldık. back to 80' s olduk. acaba seksenler geri mi geldi dedik. telefonumla sarıldık ağladık birbirimize :P (sarılıp ağlama kısmına inanmadınız di mi :P) özlemişim telefonumu aslında her çalışında nostaljiler alemine dönüş yaşıyorum. her olay aslında başka bir olayı anımsatıyor. sanki biri diğerinin uzantısı mıdır nedir? bilinçaltı nerde yaşar?
400. yazım olmuş burdaki. Live 4 it! hep devam etsin..

ben ne olsam :P

hava çok sıcak. hergün aynı derdi çekmekten bıktım sanki.
en güzeli kertenkele olucan, böyle bütün gün güneşin altında yat taşın üstüne. dert yok tasa yok :P arada bi etrafı kolaçan et atmaca şahin var mı diye o kadar :P hayat basitse, güzel olması daha kolay oluyor.

hayat güzel şey aslında

yaşamak güzeldir. hissetmek lazım önce, bunu bilmek gerek. çok derin bir nefes almak gerek bunu düşünerek. hayatın yarın ne getireceğini bilemiyoruz belki ama en azından bugünü biraz mutlu geçirmek gerek. son varsa, mutlu bir günün ardından olsun. mutlu uyumak istiyorum bu gece, tatlı rüya görmek istiyorum. tatlı rüyalar diyorum zaten geceleri vedalaşırken herkese. birşeyler olacak artık ben ertelemeye çalıştım bugüne kadar ama artık önünde durmuyorum olacakalrın. iyi mi kötü mü bilmiyorum ama değişen şeyler var. yoruyor herşey beni artık. güzel bir kahve iyi gelir şu an.

biz gideriz modaya heyyy


eroy, oky, moda
boşuna en iyi dostum değil şu oky. taa ki hatırlarım ortaokulun başıydı 7 yıllık anadolu lisesi maceramızın başında karşılaştık o gün bugündür en iyi dostum belledim :)
dün modadaydık. canımın sıkıntısına iyi geldi oky. blogca benden büyük olduğundan tavsiye ve görüşlerini dikkatle dinledim :)
ya ben dün akşam yazacaktım aslında ama gece salaklaştı bilgisayar sabah da devam etti. kesin bunun format atılası gelmiş :P internet olmayınca ne yapacağımı bilemedim mi nedir öyle avare dolaştım evin içinde. ama nasıl feci derecede çok işim var haddi hesabı yok. ama iş güç uğraşmak istemedim canımın sıkıntısından limonata yaptım kendime :P
ve eroy tanrıya yalvardı..
ve istediğim oldu. ahaha.. gerçekten tanrı var abi kanıtladı bana varlığını. ve keşke başka bişey dileseydim diyeceğimi düşünenler varsa yanıldılar. insan hep fazlasını istiyor di mi ama ben bugün fazlasını istemedim. ne seni istedim ne de başka birşey sadece kendim olmak istiyorum dedim. tıpkı senin dediğin gibi ben kocaman bir çocuğum ve hep bir çocuk kalıcam hiç değişmeyecem :) ne istersen yapıyorum dedim, bunu sen de gördün, kafan karışıktı biliyorum, sonra belki sen de bir an benimle olmak istedin, ama sonra olmadı şimdi ise senle son defa konuştuktan sonra ben gidiyorum kendine iyi bak. aslında sen gidiyorsun ama ben de bir yerlere gidiyorum. heyecanlıyım giderken kimin yanına gittiğimi bilmeden gidiyorum. yolumuz tekrar kesişene kadar... belki hiç kesişmeyecek sevgili olarak ama bilmiyorum işte. yazmak istedim öylesine de olsa. ama ben gidiyorum derken senin de içinde birşeyler hissettiğini gördüm. üzmek istememiştim seni ama gitmemi sen istedin. başka birini sevmem seni üzüyorsa beni de üzüyor ama benim de hayatımın devam etmesi gerek artık. çevremdeki herkesin söylediklerini ben yeni anlıyorum. gidiyorum gerçekten ben ya. sen de gidiyorsun.


hayvan sevgisi
ya koca köpek geldi önümüze oturdu. bende de fobi var köpeğe karşı. neyse sonra oky köpeğe su vereyim dedi. ve köpeği istemeden de olsa kaçırdı. ama yerinden kalktığında göz göze geldik köpekle ben sonum geldi sanırım diye ağıtlar yakarken :P gitti köpek :)
yanımızdaki cipsi de kuşlarla paylaşalım dedik 2 tane güvercin dadandı ilkten. sonra da yanlarında 85 tane serçe :P etrafımız pamuk prenses misali kuş cenneti oluverdi :) sonra 1 karga geldi ve birkaç daha güvercin. oky onları yakalamaya çalıştı ben de video ya çektim. youtube' a koyup meşhur olmayı düşündük :P ama herşeyden öte oky' nin uçabildiğini öğrendik :P


vapurda yolculuk etmeyi seviyorum, fotoğraf çekmeyi de. canım sıkkınken bu ikisini yapmak da çok güzel mi oluyor nedir. neyse ben bugün gördüm, öğrendim, senin yazdıklarını da okudum, kendi yolumu çizmem gerektiğini öğrendim. büyüyoruz ya. olaylardan ders çıkarıyoruz, acı çekiyoruz, hissediyoruz sürekli bişeyler.
yanımda bunları anlatacağım kimse yok ama yazmak işte bu yüzden güzel. günler uzasın benim için alabildiğine uzun olsun. aldığım derin nefesi verirken gözümden yaş gelmesin artık. yaşlanıyorum ama büyüyemiyorum sanırım sorun bu. ya da olmak istediğim insan bu.

hiç vazgeçecemediğim bir fincan kahvesin aslında sen

şu an içtiğim sert kahve gibisin. camların önüne güneşliği arkasına perdeyi onun da arkasına kadife kalın perdelerimi çektim. çektim ki güneşten uzak olayım. içerisi amma sıcak oldu. kapıyı da kapadığımdandır belki de.
elimde yaptığım en sert kahve. içine şeker de atmayacaktım ki tatsız ve acı olsun. bu sıcakta içimi yaksın. beni zorlasın, içmek istemeyeyim. uzaklaşayım. ama biraz şeker attım ki sana hissettiğim tatlı duyguları arada anımsatsın.
şimdi içerken boğazım yanıyor, çok sıcak bu kahve. içmek için çabalıyorum ama zor geliyor. ama vazgeçemiyorum. arada aldığım o şeker ve kahve tadından vazgeçemiyorum. etrafım çok sıcak, kahvem daha da sıcak, içmeye çalışmak acı veriyor ama bazen gözümden de yaş geliyor. ama ben içmekten vazgeçmiyorum.
kendime zarar di mi bu yaptığım? evet ama benim seçimim bu. ne kadar daha ısrar edicem bilmiyorum ama şu an yaptığım seçimin, hayatımın bu berbat gidişatının arkasında bir sorumlu var o da benim kendi kendime yaptığımı başkasına yıkmak istemiyorum. kendi sorunumu kendim çözmek istiyorum. çözemiyorum haklısınız hepiniz. beni tanıyan herkesin cevabını bildiği bir soruyu ben çözemiyorum.
sınav gibi. herkes erkenden yapıp çıkmış ben en sona kalmışım hoca da bana bakıp gülüyor belki de kendi içinden. ama ben habire yazıp siliyorum. bir cevap bulmaya çalışıyorum.
lanet olsun! etrafımda bana kopya verebilcek biri de yok ki!.. herkes gitti ben kaldım. bir cevap bulmam gerek.
güz yarıyılında akşam yapılan 8 de başlayan bir sınav gibi herkes gitti sınav başlayalı nerdeyse iki saat oldu. gece heryerde soğuk ve yağışlı bir günün gecesi cama vuruyor yağmur damlaları ama ben bundan zevkl alamıyorum o an. ya acaba çıkıp da dışarda beni bekleyen var mıdır şimdi? hiç sanmıyorum.
ben hep böyle yapıyorum. sonu hep böyle oluyor. lanet olsun kalemi de bırakıp çıkmak istiyorum. kalayım bu dersten. tekrar alamayacağım bi ders ama. ilk vize mi? final mi? ne olduğu aklımda değil. neresindeyim sorunun? ne kadarını çözdüm? ya da sorunun ne kadarını anladım. bi cevap yazsam da yanlış olacağının fazlasıyla farkındayım.
hoca da saatine bakıyor. sanırım zaman doldu. ya ben hep geç mi kalıcam?
bu düşündüklerimin hepsi sadece kendime duyduğum aptalca kızgınlıktan dolayı hissettiğim yanlış duygular mı? niye kendime kızgınım, en son dargın olmam gerekenle şu an birbirimize düşman gibiyiz sanki. oturup konuşmalıyız sanırım. herşeyi çözmek için birşeylere karar vermeliyiz. kahvem de bitiyor. dibinde kalmış şeker daha da kendini hissettiriyor. bitmesin istiyorum herşeye rağmen. ama bitiyor. sıkıca kavradığım kulpunu bırakayım artık di mi. son kalmış yudumumu da yutkunduktan sonra tadı unutmam mı gerek? gidip biraz su içmeliyim. içtiğimde gözlerimi acıtacak kadar soğuk, mideme inerken içimden geçtiğini hissettirecek kadar soğuk hem de. o zaman belki de unuturum.
yazdıktan sonra istemedim yayınlamayı. beğenmedim sanırım. sanırım diyorum çünkü okumadım hepsini yazdıktan sonra. ya da nasıl yazdıysam bölük pörçük de olsa burda kalsın. bigün bakıp da gülerim belki kendi halime. gece yayınlıyorum yazıyı. yazdıktan sonra draft olarak kaydetmiştim. istemedim ben yazıyı hiç. ama şimdi istemediğim için koyuyorum buraya. yapmaktan hoşlanmadığım herşeyi yaparsam belki de bigün artık yapmak istediklerimi yapcak cesareti kazanırım.
yeni başlayan hergün yeni olan herşeyi de beraberinde getirebiliyor. gelecek için karamsar hissetmiyorum asla. ben sadece bugün için karamsarım. yarın yeni bir gün.

bugün evde yalnızım

bugün hiçbişey yapmıycam. herşey benden uzak olsun bugün. dışarının tüm kargaşası, koşuşturması, gürültüsü benden uzakta olsun bugün. düşünmek de istemiyorum hiçbirşeyi bugün. hatta her an aklımda olan seni bile. herşeyden uzak birgün olsun bugün. aslında yatıp tüm gün tavanı izlemek sanırım en güzeli :P
etraf da pek bi dağınık heryer kitap, defter, cd. ya onları da bugün es geçelim. telefonum da çalmasın. zaten arayan da yok. o yüzden boşuna dert etmeye gerek yok çalıp çalmamasını. hmm başka da ekleyecek bişey yok. bugün diğerlerinden farklı bigün. hiç olmadığı kadar miskin ve sakin olsun. hiçbişeyle ilgilenmiyorum. tamam. bitiyorum şimdi yazıyı sonra da gidip ne yapacağıma karar veriyorum.
en zoru ne yapacağına karar vermek aslında. dur dur bişeyler bulacam birazdan.. :)

staj günlükleri: nükleere hayır :P


ahahahaha.. kendime çok güldüm yav. staj hatırası :) alt tarafı bi pil değiştirmek için radyoaktif serpinti kıyafetleri giydim :P nükleer reaktöre yakın biyerde miymiş bu elektrik dolabı usta? diye sadece kendimin duyduğu ve güldüğü espriler yapmıştım. ah bak aklıma geldi kendi kendime gülüyorum :)
lan deja vu oldu bunu yazarken acaba ben daha önce yazmışmıydım bu yazıyı? aha aynı yazıdan iki tane yazsam ne skandal olur di mi :P blog dünyası çalkalanır :P şimdi önceki yazılara bakmaya üşendim. ama bi saniye ben zaten kaç zamandır. sevda blogu konseptinin dışına çıkmamıştım ki.
evet doğru. yazmış olamam
bu yazıdan sonra hidromobil ile ilgili bir yazı yazıcam. ilk defa oluyor bu bi yazıyı yazarken bir sonrakinde ne yazacağımı belirliyorum. hayra alamet değil bu :P yok yok fazla planlı olmamak gerek herşeyi planlıyorum zaten gün içinde yeter burası biraz kaotik kalsın. of ne saçma konuştum bööle ben :P hoşuma gitti saçmalamak en azından okuyunca gülüyorum bak şimdi.
stand up şovlarını vcd den izlemek gibi. ama benimki biraz düşük kaliteli :P sadece kendime hayrım var böyle yazınca neşeli oluyorum bu gibi zamanlarda. neşeli şarkılar dinlemek istiyorum şimdi ne dinlesem? msn de mi kalsam? lan zaten kaç kişiyle oturup geyik yapıyorum ki hayattan kopmuştum. şimdi geri dönmek için çabalamam gerek. tabii bunların hepsi bir anda olmuyor ki zamana ihtiyaç var. herşey için zamana ihtiyacım var. çook zamana ihtiyacım var tabii önce seni düşünmekten vazgeçmem gerek. onun için de zamana ihtiyacım var. hep erteleme hep erteleme..

benim odam karanlık

heryer karanlık bir oda gibi geliyor bana. düşünmekten yoruldum belki de başımı kendi omzuma dayadım. bu odadan bir çıkış var mı? camdan biraz olsun ışık girmese nasıl bi yer olurdu merak ediyorum. çok karanlık, karanlıktan hoşlanırdım ben ya neden istemiyorum şimdi. çok mu fazla durdum o yüzden mi bıktım. ya da sen burda değilsin diye mi çıkmak istiyorum burdan.
bir nefes vermek istiyorum aldığım derin bir nefesin ardından. o zaman herşey bitsin verdiğim nefesin sonunda alacağım yeni hava içimi bambaşka doldursun. doldursun ki ben de aldığım her nefesten zevk alayım artık. yoksa şimdi herşey zorunluluk gibi geliyor. nereye kadar böyle? nereye kadar? insanlar da artık bana farklı bakıyor gibi nasıl baktıklarını anlayamıyorum ama farklı bakıyorlar. bazıları acıyor, bazıları bundan bişey olmaz diyor, bazıları gelip yazık oluyor sana diyor, bazıları ne durumda olduğumdan habersiz oldukları için hiçbişey demiyor, bazıları sadece meraba diyor, bazıları, bazıları, ... gidiyor her insan için bir bazısı kelimesi var. aynı şeyi yapanlar da bazıları oluyor. o zaman hayatımdaki zamirler azalıyor.
sen, ben, bazıları. 3 tane. o, biz, siz, onlar yok. vardı aslında ama hepsi unutuldu gibi.
yok. aslında unutmadım hiçbirini. sadece bugünleri bi şekilde atlatmak için bir süreliğine sildim ama izleri duruyor. günü gelince hepsinin üstünden tükenmez kalemle geçicem bir daha silemeyeyim diye. şimdilik en çok kullandığım kelime "sen" sin.
ama ya bir başka sen olursa? hepimizin hayatına birçok sen girip çıkıyor. ben aslında ne yapacağımı da bilemiyorum tam olarak. sadece yazıyorum ne yazıyorum bazen anlamıyorum. sadece o anı kaydediyorum. ama geri kalan zamanlar? ya ne desem ben de bilmiyorum. şimdilik bitirsem burda daha iyi.