barışarock, eroy, oky, gazoz, kola kapağı, ver coşkuyu...
ben aslında pazar günü sabah erkenden kalkıp poğaçalı standart kahvaltımı ettikten sonra elime bi fincan kahve alıp kendimi dünyevi işlerle meşgul etmeyi planlamıştım. evet çok güzel olacaktı. ciddi ciddi çalışacaktım kendimi bilgiye boğacaktım. sonra dayım playstation ve yengeme yaptırdığı böreklerle gelecek ve formula 1 türkiye grand prix' ini izleyecektik. sonra da akşam fenerin maçı vardı zaten. mükemmel bir plan eksik yok. biri bitip ötekisi başlayan televizyon programları gibi kendime bi yayın akışı belirlemiştim :) taa ki cumartesi gecesi oky' den gelen mesajı okuyana kadar..
barışarock mı? hmm ismini televizyonlarda duymuştum sadece :P gitmedim ve giden biriyle barışarock nasıldı? güzel mi? güzelse ben gideyim filan diye de konuşmamıştım. cehalet mutluluktur :P
sabah buluşmak için sözleştik. ve tam anlaştığımız saati 3 dakika geçe ben ordaydım. 10:30 çok da geç sayılmazdı gitmek için. ama ondan sonra yarım saat otobüs bekleyince. bir sonraki sene ya 10:20 de ya da 11:00 de buluşalım diye sözleştik. çünkü aradaki zaman dilimi sadece beklemekle geçecekti. ve ben 4. levent metro' nun ordaki büfeden günün ilk, ve kuvvetli ihtimalle son kolasını içtim :) ya orda pepsi yok mudur? diye de düşündüm. belki vardır diye bi umut vardı :P festivale varana kadar bunları yaşadık çok da uzun tutmayalım ki okuyanlar sıkılmasın. sadece sizi düşündüğüm için kısa kesiyorum :)
işte barışarock burdan başlıyor..
girişte üstümüzde kola mı araycaklar diye kola geyiğini sürdüredurayım girişte üstümüzü ararlarken çantamdan 4 tane cocacola kapağı çıkması da enstante oldu :P bi yakalasalar sanki linç edecekler korkusu oluyor :P içeceğe düşman olmak biraz saçma sanki.
içeri girince onca çadır ve eğlenceli genci görünce keşke biz de geleydik dedik. bu gibi durumlar hep pişmanlıklarla geçer. neyse herşeyin ilkine tecrübedir ders çıkaralım gözüyle bakmayı öğrendik, biz büyüdük artık.
konser alanına girdikten itibaren hemen bir gölge bulmamız gerek. yoksa güneş çarpması, beyin erimesi gibi problemlerle karşılaşmak da çok olası. (seneye not: şemsiye al yanına adamın birinde gördük çok takdir ettik :) ) orda ulu bi ağaç ve gölgesinde onlarca genç vardı. etrafta top oynayanlar, eğlenenler,.. aman allahım gençlik çok güzel şey! somurtmak, kendini cezalandırmak, üzülmek,.. bunları yapmaktan vazgeçmek gerek hemen. eğlenen insanları görünce sen de eğlenmek istiyosun. ulu ağacın altında gölgede rahattık ama konser vakti yaklaştıça artık güneşin altına geçmemiz gerekti. önde olalım ve tadını çıkaralım.
ama ben şunu söyleyeyim, utanarak itiraf edeyim :P ben burda çalan nerdeyse hiç bi grup veya sanatçının şarkısını bi kere bile dinlemişliğim yoktu :) ver cehaleti! ver cehaleti!.. :P demir demirkandan iki şarkı bi de içinde kedicikler kelimesi geçen bi şarkı o kadar :) kendimden utandım :) ama türkçe müzikle barıştım ben dün daha çok dinliycem.
ilk grup çıkana kadar beynimize güneş geçerse, ikimizden birine bişey olursa diğeri ne yapmalı gibi acil durum senaryolarını tartıştık. ama ben biliyorum ki bu gibi durumlar için feci bi dayanıklılığım var benim. ben airrace' den sağ kurtuldum. bu mu beni etkileyecek :P su alsak mı almasak mı yerimiz iyi, kaybetmeyelim diye 45 dakika düşündük :P neyse konser başlıyor sessizlik :)
ilk çıkanlar pinhani (öyle mi yazılıyodu bi google' dan bakıp geleyim) herkesin istanbulda dediği benim ise ismini kedicikler koyduğum şarkıya eşlik ederken konser olayının aslında çok güzel bişey olduğunu farkettim :) güzel söylüyorlar. oky ben daha önce bunun hakkında yazı yazdım sen hatırlamıyo musun? nasıl okuyosun blogumu? soruları karşısında sıcağında etkisiyle terledim tabii :P ama sonra hatırladığımı anlattım ortam sakinleşti :P (not:tekmetokatı boş bi zamanda baştan sona tekrar oku) en önde olmak, solistle gözgöze gelmek güzel. ama o söylerken ve sen de tepkisiz ööle bön bön bakarsan biraz utanıyosun :P en iyisi tempoya kafamızla hafifçe eşlik etmek. bi de tebessüm de konulabilir araya.
yemek arası!.. animayı beklemeye başladık. ne bileydik bu kadar bekleyeceğimizi. yemek için onca alternatif arasından öğrencilik günlerimizden kalma alışkanlığımız döneri tercih ettik. ama onu seçene kadar da ne yesek diye topu birbirimize atmakla geçen zamanda açlıktan ölecektik. işte ben burda festival hakkında olumsuz düşüncelerime bir bir kapıldım. neydi bunlar?
1. madem kola satmıyosunuz. o zaman o cola turca dolabı ne orda kocaman? öyle dolap koyarsan ben de sorarım sana tabii ki cola turca var mı diye. bi de ne kolası diyo adam. te allaam ya..
2. neden sadece çamlıca gazoz var? neden bir yedigün yok? onlar da kola değil. onu da koyun.
3. bu gibi durumlarda madem ideolojik davranıyosunuz tam yapın derim. çünkü öbür türlü olunca. bu işten sadece para kazanma amacı güdülüyo diye düşünürüm :)
4. ya en azından pepsi olaydı :P
5. rc cola filan vardı eskiden hatırlarım. ona bile razıydım :P
6. konser geç başladı. pinhani şarkı söylerken bile hoparlörler konulmaya devam ediyordu.
7. bazı gruplara da süre açısından haksızlık oldu sanki. bazıları da kayırıldı biraz. neyse ben eleştirimi koyayım da organizasyon ekibi duyarsa :P
pinhani' ye ayıp oldu. ama seneye yine aynı saatte çıkacaklarmış ben de onlara destek için aynı saatte orda olucam :)
neyse bolca çamlıca tükettik yemekte mecburen. bi de heryer ülkerdi :) sonra gidip kahve içtik kendimize gelebilmek için :P
demir demirkan' ı çokça dinlemem ama müthiş bir sahne performansı vardı. coştum :) evet ben bu kadar coştuğumu hatırlamıyorum. çünkü çok güzel söylüyordu. insanların bir çember içinde birbirine yaradana sığınarak koşup çarpıştığı ve bir hayli zevkli bir olaya ben de katıldım. tehlikeli bişey ama çok zevkliydi. bi daha olsa yine yaparım :P ama ilk seferlik biraz kısa kestim :)
animayı çok bekledik. bi ara ben, bi ara da oky umudunu kaybetse de aradaki gruplar güzel şarkılar söyleyince zaman güzel geçti. ama 4-5 şarkı bazen az geldi gibi. animayı beklerken diye ayrı bir yazı yazmayı düşündüm :P ama değdi beklediğime. çok beğendim. ceylan bizim okulda okuyormuş acaba bigün karşılaşır mıyız okulda :P neyse ben sevda yazarlığını bırakmıştım di mi. barışarock' a devam edelim.
en son yaşar kurt' u dinleyip. trafiğe takılmamak ve fener maçına yetişebilmek için yollara düştük. insanların yaşadığı ilk yerleşim birimine kadar orman yollarını katettik. allah' tan oky oraları biliyordu bu benim içimi rahat ettirdi. ve 4. levent metroya girer girmez ilk işim makineden kola almak oldu :)
iyi ki gitmişim. kendimi iyi hissettiğim günlerden biriydi. ve ben bu yazıyı yazarken dışarda yağan sağanak ötesi yağmur o kadar güzel ki. bugün hiç bitmesin diyesim geliyor. it' s rainning men!.. açtım bile şarkıyı. ver coşkuyu.. ver yağmuru.. :P
Siz güneşten yandınız ben de coke'a gidiyorum orda yağmurdan eriycem heralde çamurların içinde.. (festival günleri hava hep böle olmak zorunda mı yaa?)
:)
ehehehe..
abi en azından kola var orda :P eylül' ün başına koyarlarsa festivali yağmurun olması kaçınılmaz tabii :P
iyi eğlenceler sana da ;)
Barışarock nasıl sömürü ve maddi kazanç aracı olarak kullanıldı?
bkz. http://www.barisarock.go.to