veda

karanlıkta cehennemin başlangıç kıvılcımı edasıyla parladı çakmağı alevi.. zifiri karanlığın içinde tüm nefretiyle yanıyordu. ışığın içinde boğulduğu bu karanlık dünyada gölgeler, bitmiş suratımda dans ediyordu. kararlı bi şekilde tütüne kustu alevini. derin bir nefes bu ateşe körükle gitti. her nefes içimde ruhumla sevişiyor sonra da dumanla beraber dışarıya nefret ve şevkimi kusuyordu.
neden ve nasıl oldu, oluyor, olmakta gibi çok sıkıcı ama bütün hikayenin içtenliğini, boşluğunu, azmini, şevkini.. neyse pek de önemsiz artık çünkü karanlıkta çakamayan bir çakmak gibi bir anda kıvılcımlar saçıp sönüyor ya da söndü hayat enerjim. kaynağı hiç umursamadı akmaya çalışan ve bir şelaleden çağlar gibi akmak isteyen ufak su birikintisini. -çok düşük hatta en düşük seviye seviyesiz boş muhabbet olarak görülecek kadar çocukça konuşuyorum.- ama varlığından emin olmadığım tanrı biliyor ya en saf haliydi suyun.
kendim için tasarladığım mükemmel hapishanemin tüm kapıları açıldı bir anda. çıkışta beklediğini sandığım sevgilim yoktu. kurak bir çöle açıldı kapı. saçma bir oyun olan hayatta attığım zar en düşük geldi. diğer yandan ben artık özgürüm. tüm nefretimi harlayıp, patlayacak kadar kızgın bir kazanın cehennem alevine veriyorum. bir adım ötesi kapkaranlık bir dünya. bilinmezliğe her seferinde adım atmaktan hiç kaçmadım. bu sefer gözümü bile kırpmadan giriyorum.
geride eski kendimi bıraktım. en üzgün şeyleri bıraktım. arkama dahi bakmıyorum. nefretimin alevi yolumu aydınlatıyor. ben, kendimi bırakıyorum. en aydınlık yolu gitmek için ruhumu bile vereceğim eşimi tam arkamda, beni en uzakta tuttuğu yerinden, arkamı dönüp gidiyorum.
yalnızlıkla beraber gidiyorum. ve ben artık bittim. hayatımın 10 yılını doldurdum orada. başka bir zamanda biyerlerde belki.. sona geldim.
bitti.

bişey demeye çalışmakla aynı şey

belli bir yerde, gitmekte olduğunuz yolda bir an için kenara çekip yakındaki bir elektrik direğine ya da herhangi bir direğe belki de yakındaki bir yükseltiye hiç birşey bulamazsanız parmaklarınızın ucuna çıkıp geri baktığınızı düşünün... kişisel gelişim zırvalıklarından bahsetmiyorum. düşünün ya da düşün (tekil şahsa seslenmek her zaman daha kolaydır yalnıza hoşlandığınız ya da daha fazlası içinizi fena halde yakan biri olmadıkça yüzyüze mülakatları tercih ederim.)
şimdi ben düşünüyorum. belki de hayatımda ilk defa ciddi düşünüyorum. ciddi deyişimi her yöne çekebilirsin çünkü hepsini barındırıyor. normal bi zaman olsa birkaç kelime oyunu ve engelin etrafından dolaşmayla geçebilmeyi denerken şimdi bunları denemek aklımdan bile geçmiyor.
birbirinden alabildiğine bağımsız ve saçma cümleler topluluğuna ben düşüncelerim diyorum. tamamen rasyonel düşünce saplantısı olan zihnim ve buna tamamen zıt kutupta yaşayan bir kalbim aynı kanepede oturup birbirlerine hiç birşey söyleyemiyorlar.
kendi içerisinde oldukça coşkuyla -belki de olmaması gerekecek kadar coşkuyla- sağa sola koşturan duygu parçacıkları ile boğuşmaktan... pek sıkıldığımı söyleyemem ama oldukça yorucu oluyor.. gibi belki de.. ya da her birkaç kelimeden birkaçı mutlu-kötü-çarpıcı bir son senaryosu üzerinden çalışan zihnimin ve kalbimin yazarlarının bana bir sunduğu bir oyun. bir çok farklı belki de kendi içerisinde güzel oyun bir araya geldiğinde ortaya çıkan kaos yeni bir evren oluşturacak kadar yoğun ve enerji dolu.
neden bilmiyorum ama tüm bu karmaşa ile tanrısal bir bağ kuruyorum bazen kafamda ki varlığı ile yokluğu üzerinde şüphelerimden midir yoksa kendi boşluğum içerisinde patlayan kuantum parçacıklarının küçük zihnimdeki yansımaları ama bilmiyorum.
bilmemek beli öldürüyor sanırım. bir sigara daha içip yatmaya çalışmak en iyi seçenek. ki bugüne kadar gece beklediğim mucizelerin hiçbiri olmadı. son bi sigara içip yattım. ama işte anlatamadığım herhangi birşey değil istediğim. ki, anlatamamaya da devam edicem.
iyi geceler. iyi şanslar.