nedir şu trafikten çektiğim(iz) :)

hergün yollarda geçirdiğim zamanı insanlığın iyiliği için çalışarak geçirseydim dünya çok daha güzel bir yer olurdu :P
ehehe şaka bir yana hergün yollara düşmek çok şey öğretiyor diye başlayan bilmem kaçıncı cümlem bu ama öğretiyor işte, naapayım. aslında trafik çalışma verimini inanılmaz derecede düşürüyor sabahları binbir zorlukla işe ve ya okula giden bir insandan işte veya okulda verim beklemek çok anlamsız. çünkü ben daha okula varana kadar yorgun bitap düşüyorum o şekilde 5 dakika bile dinlenmeden derse girmek zorunda kalıyorum o zaman da hiçbirşeyi öğrenemiyorum ki doğru dürüst. ( belki çok kişisel bir yorum oldu fakat yol yorgunluğu bir başka) çok kez otobüs veya tramvayda uyuya kalıyorum ( ki en büyük korkum bi gün uyandığımda hiç alakasız biyerde olucam. geri de dönemem ki ben :P ) hep bu yol yorgunluğu sebep. verimi %100 düşürüyor bence. trafiği bi çare bulunmadığı sürece işten ve okuldan verim çok yüksek olmaz bence..

milli bayram mesajı :)

milli bayramlar başlığı altındaki bayramlarımızı çok seviyorum ( tabii ki sabah zorla okuldaki törene gidilenleri değil, zaten hep bildiğimiz iyi şiir okuyan arkadaşlarımız her bayramda çıkıp şiir okurlardı. zaten bikaç tane şiir vardı onları aralarında rotasyona koyup okurlardı. ) ama sabah kalkıp vatan caddesine gidip orda tank, top, askeri araç gibi tv den görmeye alışkın olduğum şeyleri orda yakından görmeye bayılıyorum. zati çevre yolu eve yakın yerden geçiyor hiç vatan caddesine gitmeden evin çok yakınından da izleyebilirim. ama bu bayram ( 30 ağustos da dahil ) geç kalktım gidemedim ( tıpkı bu yazıyı yazmakta geç kaldığım gibi :) ) bu bayram sadece camdan gördüğüm birkaç helikopterle yatinmek zorunda kaldım :) son zamanlarda uykuyu çok sevmeye başlamışım ben onu farkettim :)

mutfak röportajı

aslında aylar önce yapmam gereken bişeydi ama iki kere yazıp yanlışlıkla silince üçüncü kere yazmaya üşenmedim değil bunu da ancak aylar sonra üstümden attım :P oky beni affet bak sen ebeledin ama ben yeni anladım ( jeton yavaş yavaş düştü belki de :P )

ilk mutfak maceran hakkında neler hatırlıyorsun?
küçük yaştan beri evde tek kalmaya alışık bir insanın ( anne baba çalışınca bana da evde kalmak düştü :) gerçi anneannemlerle aynı apartmandaydık o yüzden beni onlara bırakıyolardı ama ben hemen evime kaçıyodum :) ) o yüzden kendin pişir kendin ye durumları küçük yaşta tattım :) ilk hatıra olarak da mutfak perdesini yaktığımı hatırlıyorum. o gün evde kendin pişir kendin ye takılırken, birden mutfak perdesi alev aldı ne yapacağımı şaşırdım ellerimle attığım sular yetmiyodu alevleri söndürmeye, aklıma banyoda gördüğüm hortum geldi onu almaya gittiğimde acı bir gerçekle karşılaştım horum benim kadar bişeydi onu asla taşıyamazdım, taşısam bile mutfağa yetişene kadar iki mahalle dolusu ev yanardı :P ve orda onu gördüm o da bana bakıyordu " sana ancak ben yardım edebilirim " diyordu. maşrapa denilen aletin ne kadar ulvi bişey olduğunu ilk o zaman anladım. maşrapanın yangın söndürma kapasitesini ilk o zaman keşfettim :) olayın sonunda yukarıdan anneannem "ne oluyor bu koku? " ne diye seslenmişti. ve ben de "yok birşey yemeği yaktım biraz o kadar" demiştim. hatırladığım ilk yalanım da bu :)

yemek yapma stilini en çok etkileyen kimdi?

amerikan filmlerindeki mutfaklarda geçen kovalamaca sahneleriydi. orada yapılan alevli tava hareketleri, elektrikli testere edasıyla maydanoz ve türlü yeşillik doğrama hareketleri, hep aklımda yer edinmiştir. orda ki gidi hareketleri ilk yapmaya çalıştığımda yukarıdaki gibi durumlar ortaya çıkabiliyordu. o yüzden ben de sadece yemek programlarındaki hareketleri yapmaya karar verdim . mühendis olmasam şişman aşçı ustalardan biri olacaktım ama son anda sıyırdım işte :P

yemeğe ve yemek dünyasına olan ilgini kanıtlayan bir resmin var mı?
olmaz mı :)
















yemek fobin var mı? yaparken avuçlarını terleten bir yemek mesela?

evet var, topluluk önünde, veya bir topluluğa yemek yapmak benim için işkence derecesinde baskı oluşturuyor. " ya beğenmezlerse " diye kendi kendimi yiyorum stres oluyorum.

mutfaktaki en büyük yardımcın veya alıp da gereksiz bulduğun nedir?
nasıl ki her türlü kırtasiye ürünü almak benim için bir adrenalin patlaması yaratıyorsa aynı şeyler mutfak aletleri için de geçerli. ben en çok spatula denen cihaza bayılıyorum sanki benim kullanmam için tasarlanmış, nerdeyse çorbayı bile onunla yiyecem :P

senden başka kimsenin sevemeyeceğini düşündüğün bir yemek var mı?
hmmm güzel soru, pas hakkımı kullanmak istiyorum :P ben her yemeğe herşeyi karıştırmayı severim o yüzden nerdeyse tüm yemeklerde aynı şey geçerli o yüzden tyaklaşık tüm yemekler diyelim :)

hangi 3 malzemeden veya yemekten vazgeçemezsin?
üç gün önceden suya bırakılmış ve artık bir göl ekosistemi olmaya yüz tutmuş fasulyeler, geceden terbiyeye bırakılmış ve artık kokmaya başlamış kuşbaşı et, ve bezelye. yemek olarak kıymalı domatesli spagetti ( olsa da yesem şimdi bak gece gece nasıol da canım çekti :) ) bunlarsız ben mutfağa adımımı atmam haberiniz ola :P

en çok sevdiğin dondurma çeşidi hangisi?

1)yağda kızarmamış
2)günü geçmemiş
3)kenarında kıyısında köşesinde herhangi bir başka dondurma çeşidine ait herhangi bir kalıntı olmayan
4)vanilyalı dondurma

asla yemeği düşünmediğin şey nedir?
bir otobüs dolusu sincap ve kanguru, bunları asla düşünmedim çünkü düşünürzem canım çekebilir ve yemek isteyebilirim ama o zaman kanguruyu nerden bulacam? sincabı bulması kolay bi de otobüsün hiçbiyerinin paslı ve pis olmaması lazım )

özel bir spesiyalin var mı?
bu çok özele kaçıyor lütfen daha düzgün sorular sorun :P

seni ebeleyen aşçı kimdi?
oky' di ama bundan çook uzun zaman önce ebelemişti, ben daha yeni farkına vardım ebe olduğumun :)

sen kimi ebeleyeceksin?
ebelencek blog kaldı mı ki Allah aşkına, yukarıyı okumuyo musunuz siz?

saçı nasıl kestirmeli :P

hayır yok anlatamıyorum ya da ben anlatıyorum da bizim berber anlamıyo. saçımın sol tarafı, sağ tarafından hızlı uzuyor. bi türlü ona göre kestiremedim saçımı hep de sol tarafı az kesiyor yakında kafam ağırlığı taşıyamayıp sola yatacak :)

elvis binayı henüz terketmedi :)

ama ne olursa olsun artık girdiğim yolda bir dönüş yok, bana inanan insanları asla hayal kırıklığına uğratamam, aksine artık daha da sorumluluk sahibi olucam. bir anda büyüdüm ben :) aklım başına mı geldi, benim gibi sulu sepken bi insan nasıl ciddi biri olacak ki?

böyle olmamalı

öyle bişey düşünün ki şu an tüm hayatınızı on adamışsınız ve sizinle hiç alakası olmayan biri sırf kendi işini doğru yapmıyor diye ona ulaşmanızı engelliyor.
şu an hissettiğim hayal kırıklığının tarifini yapamıyorum. ama kahrolası bir dünya bu hiç kimse kendinden başkasını zerre kadar umursamıyor. bu yüzden insanlar zarar görüyor, geleceğiyle oynanıyor. şu an bana düşen tek şey yaptığım şeylerden kendimi sorumlu tutmak, hatamı telafi etmeye çalışmak, ama olmuyor bi türlü kabul edemiyorum...

yazıdaki alamet :)

siteni logosu olan fotoğraftaki yazı gerçekten tişörtün arkasında var, sonradan photoshop'la koymadım. zaten sitenin ismini de yazının öyle çıkmasından doğan bir gazla verdik :) işte bu da sitemin kuruluşunun gizli kalmış yönlerinden biri. arşivlerimi açıyorum artık saklı, gizli birşey kalmasın :P

başlık bulamadım :)

big in japan'nin klibine birazdan kavuşacam. çok heyecanlıyım yerimde duramıyorum. bi de ders çalışmaya gidecektim onu da arada unutmuşum.
ama nerden aklıma geldi bilmiyorum ama adsl 512kb 'a çıkıyormuş oleeyyy..! ( gecenin bi vakti bak ne kadar da sevindim durup dururken :) )
bi de her yazıya başlık bulamıyorum, başlık bulamadım diye yazamadıklarımdan bi sitelik daha yazı çıkar ( yok artık :P )

mecburen, meecburen

adsl kullandığım sürece rapidshare kullanmak mecburi, kaçış yok.

uykum yok :)

oruçtan dolayı okulda gündüzleri kahve içemiyorum, sırf kahve içmek için de orucu tutmamazlık yapmayayım diyorum ama gündüzleri kahve içmemek kafeine olan bağışıklığımı ortadan mı kaldırdı bilmiyorum ama akşamları kahve içince artık gece uykum gelmiyo bi türlü, bu süreyi ders çalışarak geçirmek aslında çok mantıklı olur... hatta şu an bu yazıyı yazacağıma gidip ders çalışmaya başlasam bence en iyisi :)

oky, sen dedin ve ben de yaptım :)

oky word verification koydum, bak haberin ola :)

doom geliyor. oleeyy



Allah'ım o güne kadar bekleyemiyorum gelsin artık doom ( gerçi hiç doom oynamadım ama birden bi istek, bi şehvet bi merak, bir kızgın kumlardan serin sulara atlama hissi doğdu içimde :) )
ama yakın vakitte çok güzel filmler var sinemalara gelecek olan, sinemada izlenmiş güzel bir filmin tadı başka hiçbirşeyde yok ( vardır da ben hala alamamışımdır o tadı :P )

ne olacak bu insanların hali

artık yediğimiz herşey yapay katkı maddeli, doğal yiyecek kalmadı gibi bişey. sebzeler bile yapay olacak, tamamen katkı maddelerinden yapılacak. gofretinden bisküvisine kolasından meyve suyuna kadar hepsi yapay maddeler içeriyor. hepsi de kanser yapan maddeler, yediğimiz herşey bizim ömrümüzden bir parçayı götürüyor. nasıl olur da buna bu kadar müsade edildi, artık bunun bir geri dönüşü yok. ben böyle konuşuyorum da sanki yemiyorum da protesto mu ediyorum, yok öyle bişey :) zaten etrafımızda doğadan pek bi eser yok, soluduğumuz hava, içtiğimiz su, yediğmiz yemekler bunların hepsini yaşamak için yapıyoruz ama her yaptığımızda aslında yaşamımızdan biraz daha kaybediyoruz.
zaten yaşadığımız dünyayı da telef ediyoruz. matrix de ajan smith insanları virüse benzetiyorum demişti senariste veya o repliği yazan arkadaşı tebrik ediyorum iyi demiş.
akşam akşam içim karardı, acaba bu kadar karamsar olmaya gerek var mı bilmiyorum, ama böyle okul iş aile derdi filan olmasa gidip böyle kutuplarda filan çevreci araştırmalara katılmayı, ne bileyim bi yerdeki kuşları kurtarmayı çok isterdim.

the beginning of a new era

yarın benim için yeni bir döneme başlangıç olacak, may the force be with me.

grip misin? -aspirin al biraz yat geçer

kuş gribi yerine kuş vebası olsaymış hastalığın adı o zaman insanlar daha bi ciddi yaklaşırdı hastalığa öbür türlü griptir geçer mantığı geçerli oluyor

ışık ışıık ışıııkk daha fazla ışııııkkk

sanırım bende bir tür ışık hastalığı var. ne kadar aydınlık olursa olsun odamın daha aydınlık olmasını istiyorum ders çalışırken. halbuki yeterli ışık var, ama olsun daha fazla istiyorum, keşke duvarları sarı lacivert yerine beyaza boyatsaymışız ( yok artık o kadar da değil :) )

the birds episode II: biological strike!



alfred hitchcock bugünleri görseydi ne derdi acaba? bize kuşların gerçek yüzünü gösteren, foyalarını ortaya çıkaran büyük insanı dinlemedik ve önlem almadık. ama hain kuşlar yıllarca planlı çalıştılar, bizi incelediler ve insanlara kas gücüyle saldırmak yerine, biyolojik silahlarla saldırmayı seçtiler (kuş beyinli tabiri de böylece tarih oldu :) )
biz kuşları kafeslere koyduk evlerimize aldık, onlar da bunu fırsat bilip bizi 24 saat inceleme fırsatı buldular, tüm hareketlerimizi analiz ettiler ve en zayıf noktalarımızı öğrendiler.
ve gün geldi saldırıya geçtiler! üstümüze biyolojik silahlarla saldıryorlar, biz ise birkaç hindiden hınç alıyoruz.( yakında sokaklarda linç edilen kuşlar görürseniz şaşırmayın :P ) bu sorun ancak kediler ve insanlar birlikte çalışırsa çözülür :) kedilerin kuşları avlamalarına izin verilmeli (demek ki kediler yıllarca insanları korumak için çalışmış, kedi sevmeyenler görsün de utansın :) )
bu savaş insanlarla kuşlar arasında ve sadece bir kazanan olacak :) nihohahaha

...

bu akşam içimde farklı bir his var, acaba uzun zamandır beklediğim ilham perim mi geldi? sanırım öyle ve bu fırsatı kaçırmamam gerek, birçok şeyden vazgeçmem gerekecek ama savaşın kazanılması için zaiyat verilmek zorunda, ben bunun farkındayım.

klip saati

seksenlerin şarkıları ayrı bi güzel ama kliplerini izleyince gülmekten karnıma ağrılar giriyor bazen o zaman seksenlerin şarkılarına olan saygım sarsılıyor. kliplerini keşke hiç görmez olaydım dediğim şarkılar var ama onlar için yapacak bişey yok artık çünkü klipleri zihnime işledi bi kere geri dönüş yok :) big in japan' nin klibini izlesem mi diye kaç gündür kendi içimde bi savaş var :) ama izlemeye karar verdim gerçeklerle yüzleşmeliyim :P

harfin küçüğü makbuldür :P

siteye yazı yazarken büyük harf kullanmayı hiç sevmiyorum, küçük harfle yazınca daha samimi oluyor sanki yazılar :) büyük harf zaten yazması ayrı bi külfet insana büyük harflerin icadına o kadar da gerek yoktu sanırım ( abarttım ama olsun :) )

aydınlanma süreci :)

az önce babamın siparişim üzerine aldığı yaklaşık 10 ampülden ilkini taktım (gerçi sadece 1 taneye ihtiyaç vardı ama diğerileri yedek :) ) odanın çehresi değişti birden bi aydınlanma oldu odada reform sürecine girdim sanki ikinci bi rönesans oldu ( tamam abarttım sanırım :) ) ama artık görüşüm daha net oldu oda içinde.
sanırım odayı sarı lacivert boyamak biraz kötü oldu zati lacivert kısımlar ışığı çok soğuruyo, o yüzden yazın sadece sarıya boyatma fikri doğdu birden bire, ve o fikirle aynı anda farkına vardım ki 45 dakikadır aynı şarkıyı aralıksız dinliyorum :)

death wish

en büyük korkularımdan biri de salgın bi hastalıktan ölmek, etrafımda filmlerde görmeye alışkın olduğum insanları görmek, diğer insanların benden kaçması benim asla kaldıramayacağım bir durum en kötüsü de çaresiz kalmak

kuş grip olursa

kuş gribi gelmiş türkiyeye artık tüm büyük marketler seçkin kitapçılar ve eczanelerde mevcutmuş :P

9:00 - 19:00 mesaisi

bugün asla geçmeyecek bi gün gibi 20 dk sonra evden çıkıcam akşam 7'ye kadar ders var. orucu da okulda açacam ( gerçi dışarıda bu şekilde olmak da hoşuma gitmiyo değil ) en son böyle olduğunun üzerinden amma da zaman geçmiş, 1. sınıftaydım matematik sınavı vardı oky de o gün okula beni ziyarete gelmişti, matematikten bugüne kadar aldığım en yüksek notu almıştım ( 97 :) ) oky'ye köpek saldırayazmıştı, orucu ilk defa pizza ile açmıştım ( batılı tarzda ilk iftar :P ) neler neler olmuş ne kadar uzun zaman geçmiş, bu kadar kolay mı geçiyor zaman? geçmemeli bence, çok hızlı geçince çok değerli oluyor zaman. kıymetini de bi türlü bilemiyorum bu işin sonu nereye varacak?

don't you want somebody to love?

yes i do :) ehehehe şaka bi yana bu şarkıyı ne kadar da çok sevdiğimin ve ne kadar uzun zamandır da dinlemediğimin farkına bu akşam dinleyince vardım. belki de şu an ki durumumu iyi açıkladığı için çok sevdim :)

google'da ara "insanlığın en büyük buluşu"

bana gelip sorsalar "insalığın bugüne kadar yaptığı en büyük buluş nedir?" diye, cevabım kesinlikle "internet" olur.

staj biter dert kalır dostlar beni hatırlasın

şu staj defteri yazmak da çok gıcık bişey, uğraş dur başka işin yoksa hayır onu bırak bi de mülakata giriyosun. stajı yaptım bitirdim işte, gerisini daha fazla irdelemeye ne gerek var :)

markete mi gidiyosunuz?

alışverişi işini ya kendin ya da en iyi arkadaşına yaptıracaksın. anne babaya bırakılmayacak kadar önemli bi iş. sanki orman kokulu, ferah nefesli olanlar bitmiş gibi gidip limonlu diş macunu almışlar (aman tanrım o de ne dedim, sonunda yapmışlar ha :) ) sanki her seferinde limonatayla diş fırçalıyomuşum gibi geliyo. (limonataya bayılırım ama sadece içmeyi severim diş fırçalamak için uygun ndeğil :) ) artık alışveriş işinde revizyona gitmenin vakti geldi sanırım.

yol hikayeleri volume 1: taştaki sır :)

her gün en az 2,5 saatim yollarda geçiyor, bundan acayip sıkıntı duyuyorum ama yollarda insan çok şey öğreniyor :) ben de yol hikayelerimi bir diziye çevireyim dedim.
mesela dün metroda eve dönerken iki adamın konuşmasına kulak misafiri oldum (yani gizli gizli dinledim :) )
biri diğerine tavsiyede bulunuyor (sanırım böbrek taşı ile ilgili )
-ben şimdi sana bi tavsiye vereyim, bak sana bi tavsiye benden, git kumkapı'ya ordaki balık haline, orda balıkların kafasında çıkan taşlar var (çok ilginç :) ) o taşlar balıkların içinde yetişiyo nasıl oluyosa (nasıl oluru var mı yav olmaz işte :) )
(diğer adam dikkatle dinliyo, derdine bi çare olacak zannediyo adamın söyledikleri)
balıkçılar bilir onları sen git de onlara, onlar verir sana. sonra o taşı al çay bardağına koy ( illa ki çay bardağı olacak ölçek olarak ) sonra üzerine limon sık, o taş eriyecek içinde o limonun sonra da iç onu.(taşı eriten limonu içtiğin zaman sana neler yapar bi düşün bakalım :) )
adam da şaşkın bi halde dinledi. ama bu sadece ilk tavsiyeydi... to be continued(devam edecek yani :) )

biz geliyoz... :)

şimdi haberde duydum müzakerelere başlayacakmışız ab ile, politikaya çok uzak biriyim politikayı hiç sevmem siyasi, ideolojik düşünceler varsın benden olabildiğince uzak dursun. ama bunu da yazayım dedim zira mühim bi tarihi olay.
umarım ülkemiz için en iyisi olur. öyle ya da böyle muzakereler ülkemize yarar sağlayacaktır( gerçi 15 yıl filan sürer diyolar ama olsun maksat yapamadı demesinler :) )