şebnem ferah, şarkılar, hatıralar, kahvaltı, hatta bencillik
kendimi bildim bileli şebnem ferah' tan ve şarkılarından hoşlanmışımdır. hoşlanmaktan da öte bir şey bu şebnem ferah aşığıyım desem yeridir :P geçmişe dönüp bakarsak, aynı okulda olduğumuz bir kıza da şebnem yüzünden aşıktım :) ona çok benziyordu, ne zaman yanına gitsem, veya bir şekilde görsem heyecanlanırdım, hani kalp birden hızlı hızlı çarpar ya, ondan da öte birşeydi. aynı okulu bırak bir de aynı dersaneye gidiyorduk. haftasonlarını iple çekerdim :) onunla okulda fazla görüşemiyorduk. neden bilmiyorum ama olmuyordu. sadece arada birkaç karşılaşma o kadar :) en sevdiğim şey haftasonları beraber kahvaltı yapmaktı. ilk kez beraber sabahları beraber kahvaltı teklif ettiğimde evet demesi beni de şaşırtmıştı :) konuşacak fazla ortak konumuz yoktu, zaten ben onu yakından görsem yetiyordu bana, biraz onu güldürmek, gözlerinin içine bakmak yeterliydi. hatta birkaç kez beraber dersaneyi de asmıştık :) taksime kaçmıştık. ilk gittiğimiz yere bugün de giderim oky ile risk kapışmalarımız ilk orada başladı.
sevgili olmasak da o hissi yaşatırdı bana, kendi de bunun farkındaydı. ama garip birşeydi işte. sonra yavaş yavaş uzaklaşmaya başladık birbirimizden. zaten onların sınıfla aramız iyi değildi :) biz ayrı bir sınıftık zaten okulda en zekiler, en haylazlar bir sınıfta birleşmişler. hepimizin içinde fazlasıyla çocukluk vardı :) hiç unutmam ki dersanede etüdler yapılırdı hafta içinde. haftasonu derslerine ek olarak o zamanlar onu daha fazla görebileceğim için sevinirdim. şebnem ferah dinledikçe o aklıma gelirdi. onu gördükçe de şebnem ferah :) kısır döngüye girmişim. bir süre öncesine kadar bile içim kötü olduğunda düşünürdüm onu, hele ki sting - desert rose dinledikçe içimin kötülüğü dibe vururdu yav. hala cd' si bende bi türlü geri veremedim. işte o kadar çabuk çıkmış hayatımdan. halbuki ben bunun yavaş yavaş uzaklaşarak olduğunu düşünmüştüm yukarıda. yazarken kendi içimde yanıldığımı ilk kez farkettim. zaten eskişehir' i kazanıp gitti oraya o zaman onu bir daha göremeyeceğimi anlamıştım. ama zaten şebnem ferah değil miydi onda gördüğüm? işte burda kendimi şebnem ferah ile kandırdığımı anlamıştım. lakin vakit geçti :) olsa da pek yürümez gibi geliyordu, ama bu benden kaynaklanmazdı :P aşırı uyumlu bir insanımdır. bir süre sonra insan bundan bıkabiliyor :) hatta şimdi hatırladım , sırf o beğeniyor diye tazmanya canavarı çizerdim. iyi çizerdim ben eskiden, sonra bıraktım zaten kimseye de göstermiyordum. belki birgün tekrar başlarım.
ben bunları yazdıkça aslında bunları hakkettiğimi düşünüyorum. çok fazla şey bekliyorum dışarıdan, aynı şekilde bekleyen insanlar olduğunu düşünmeyecek kadar da bencilce bir düşünce bu. hayat sana kötü davranıyor olabilir ama sen de karşılık vermezsen, hep böyle yazarsın işte :) karşına engel çıktığında yılmak veya ders çıkarmak hatta gaza gelmek :) yerine kaderci bir kaplumbağa gibi çevresinden yavaş yavaş dolaşmayı tercih ediyorum. bu da bazen iyi bazen kötü, zaten mutlak iyilik var mı? yoktur herhalde :)
tüm bu olayları başlatan iyi - kötü şarkısı oldu. üstüne desert rose' u da nerden duyduysam. şebnem ferah damarım kabardı artık bir süre içim kötü :) sınavlar da var, proje desen daha bir satır bile yazmadım, ödevler dağ gibi olmuş tepesine karlar yağmış :P mecbur olmasam yerimden bile kalkmak istemiyorum, birkaç yıl uyusam da öyle uyansam herşey değişmiş olsa ama sorumluluklar da elimden tutup kalk! diyor. hep arada kaldım zaten hiçbir zaman bir yere ait olamadım. bir kere bir seçim yapsam gerisi gelir,... gibi bir sürü düşünceye rağmen yine de her zaman olduğu gibi harekete geçmek için arkadan birinin itmesini ya da biriniz elini uzatmasını bekliyorum. ama zaten " sorumluluklar elini uzatmış " dedin ya? bencillik edip yardım uzatan eli de kendin seçmek istiyorsan. uzun bir süre daha köşede oturursun eroycum ;)
yıllaar yıllar önceydi. umut taksi vardı. orda da yılmaz erdogan henüz mükremin abi olmamıştı. nasıl severdim kendilerini. lisede sakal uzatmak yasaktı o yuzden benim ona benzeyen arkadaslarım yoktu. tabi öğretmenler için de sakal yasaktı. etraftaki sakallılar hacı hoca falandı. onlara da asık olunmazdı. bir dergide fotografını bulup pvc kaplatmıştım. yıpranmasın yazık diye. o derece yani hayranlık. sonra bir gece rüyamda gördum. benim odamda yatağın usrunde oturuyor. nasıl saskınım, nasıl mutluyum ama konuşamıyorum. konusacak konu bulamıyorum. uyandımkendime geldim. sanki o ruyaya kadar onunla sevgili olacakmısım da ruyadan sonra ayrı dünyaların insanı oldugumuzu anlamış gibi oldum. şimdi düşünüyorum acaba iyi mi yaptım, yoksa ilişkimize devam etsemiydim. gündüz niyetine deyip rüyayı baska turlu mu yorumlasaydım. amaan. gülben ergenle de elti olunmaz ki
olunmaz valla :P
gerçeğe çok yakın rüya görmek bi dert ondan sonrası başka bi dert. işte bazen elin ayağına dolaşıyor. yattığın yerde başka bir dünyaya gidip geliyorsun. acaba şunu yapsaydım ne olurdu diyorsun.
ulaşmak isteyip de ulaşamadığımız insanlar olduğunda ve bu rüyalarımıza bir şekilde takıldıklarında hissettiklerin farklı oluyor tabii ki. konusu apayrı gerçeğe yakın rüyalar görüyorum şu sıralar kafa karışıklığıyla orantılı birşey de olabilir. herkese tatlı rüyalar :)