eroy ile sıradan bir gün, sıradan gibi olaylar

bayrampaşa belediyesince sokak basketbolu turnuvası düzenleniyor. bu yıl 14. sü düzenleniyor. basketbola ilgisi ve yeteneği yüksek olan kardeşim de ben de katılıyorum dedi ve geçen sene küçüklerde 2. oldular. gerçi şımardıkları için kaybettiler şampiyonluğu ama hepsi birer ders olmalıydı onlara. aslında lise çağındaki tüm gençlerde görülen genel disiplin eksiği diyebiliriz. ama şimdi demeyelim toplumsal tespitlerimi açtırmayın bana şimdi. benim anlatmak istediğim hikaye farklı :)
şimdi bunlar ilk gün yenildiler :) maçın derin teknik analizine de girmeyeyim :P ama takım senkronizasyonunu sağlayamadılar. ( elektrik makineleri dersinde iyice kafama çakıldı şu senkron kelimesi daha atamıyorum kusura bakmayın :) ) ertesi günkü maç için " geçen maçtan önce fazla ısınamadık bu sefer maçtan önce gidelim iyi ısınalım " dediler. beni de çağırdılar ben de biraz mırın kırın yapar gibi görünüp kabul ettim. halbuki geçen akşam o basket oynayanları gördüğümden beri içimdeki basket ateşi yeniden yanmıştı, can atıyordum oynamaya ama şimdiden eğer kötü oynarsam diye altyapı hazırlığı yapmalıydım :P
neyse onlar basket şortu dedikleri neredeyse yere sürtecek kadar uzun, sözde şortlarını giydiler. yav diyorum onlara bunlar zencilere yakışıyo ama size olmuyor ama yok dinlemiyorlar. buraya kadar herşey güzeli tabii ben de kapri eşofman giydim, üstüme Live4it! imi aldım ve çıktık.
tabii onların arasında ben biraz kepaze kaçıyorum :) herkesin farklı özellikleri var diye kendimi avutuyorum :P ama o ana kadar ters giden şeylerin olmamış olması da ben de tedirginlik yaratmıyo değildi. tam olarak artık her akşam geliriz bak ne güzel oynuyoruz kelimesini içimden geçirdikten sonra top, oynadığımız yerden sokağa fırladı. ilk minibüs topu es geçtiğinde ümitlendik. hemen en hızlı ve minik olan topu almak için fırladı. ikinci arabayı da es geçmişti ve giderek yolun kenarına doğru yuvarlanıyordu. ama tam da " oh neyse patlamadı " dediğim anda daha sonraları içimden çok çok küfür ettiğim bir minibüsçü topun üstünden bilerek geçti. ben de o sırada patlamayacağına inandığım için rahatlamış ve yola bakmayı bırakmıştım top gelene kadar bir yere oturayım derken o kulakları tırmalayan, yürekleri acıya boğan sesi duydum. güm! o an darth vader' in padme' yi öldürdüğünü duyduğu andaki gibi acı bir haayyııırrr!.. diyesim geldi. ama ne fayda.


top patladığı için de orda oynayan çocukları da aramıza almak zorunda kaldık çünkü artık topumuz yoktu :) ama orda da aksilik bırakmıyo ki peşimi :P
maç sırasında çok önemli birşey için kendime söz verdim. bir daha asla bacak kadar diye tabir edilen boyu gerçekten bacak kadar olan çocukları oynatma. acıdık aldık oynasınlar diye :) ama insana çarptıklarında boyları küçük olduğundan olmadık yerlerimize tahmin edemeyeceğimiz zararlar verebiliyorlar :) mesela dün akşam çarpan bastıbacak yüzünden sanırım bir süre istesem de çocuğum olamaz :P bir daha asla! :) zaten bu tür olaylar da hep beni buluyor. yeter artık yav evden çıkasım gelmiyor acaba başıma ne gelecek diye korkmaktan :P
ben en iyisi karmaya başlayayım :P en kısa sürede bir liste yapıyorum :)

  1. Comment by Yeditepe İstanbul on 11:52  

    Bayrampaşa'daki turnuvaya 5-6 sene evvel biz de katılmıştık. Emre - Akın - ben şeklinde. Yedekte de Bilal ve Gürcan sanırım vardı. Güzel günlerdi be...

    Eray, çarşamba halı saha maçı var. Kardeşini de al gel. GK maçı. Kurtlarını orda dök ;)