kaymakamlık



şimdi siz bu iki fotoğrafa bakıp " eroy yine halı saha ile ilgili macera anlatıcak " diyebilirsiniz. ama bu sefer öyle değil. bu tamamen eskiye ait şeylerin bir anda dönüp baktığınızda ne kadar da değişmiş olabileceğini anlatan bir yazı.
burası bayrampaşa kaymakamlığının arka tarafındaki beton basket sahalarının üstüne yapılmış olan okan buruk tesisleri. bu olamazdı! kaymakamlık sahamız gitmişti. yerinde koca bir halısaha vardı! ben ve ilkokul 5. sınıftan sonrasındaki 7 yılı birlikte okuduğum tüm arkadaşlarımın 6 yılı burada geçmişti ( çünkü ilk yıl başka bir yerdeydik, onu da başka bir yazıya anlatayım :) ) burasının üzerinde yanyana 3 tane karşılıklı pota bulunan beton bir saha vardı. ve biz her öğle tenefüsünde - ki bu yaklaşık 1 saat civarıydı uzun bir süre - gelir burada maç yapardık. ama ne maçlar! öğle tenefüs zili çalar çalmaz eline topu alan en hızlı arkadaş uçarak giderdi oraya yemeğimizi bir tenefüs önceden yerdik ki top oynamaya zaman kalsın. koşarak gidenler, elinde yemek yiyerek gidenler, yakında lokantada hemen yemeğini yiyip de maça yetişmek için çabalayanlar olarak farklı gruplara ayrılırdık ama hepimiz aynı yol üzerinde farklı hızlarda yürürdük ama hepimizin amacı ortaktı. gider gitmez en iyi oynayan iki kişi kadroları kurardı. iyi oynayanlar forvete, kötü oynayanlar defansa. kaleye geçecek olanlara da binbir rica minnet ve " tamam on dakka sonra ben geçicem kaleye " diye yalanlar :P
her hava şartı altında oynardık. kar, yağmur, çamur, dolu, sulu sepken, ... sağanak yağmur altında oynayıp da sudan çıkmış balıktan bile daha ıslak bir halde geri döndük okula, sonra kalorifere sarılıp da kurumaya çalıştık kaç defa :)
birkaç yıl sadece biz vardık orda, sonra fabrikada öğle arasını değerlendirmek için oraya gelen işçilerle paylaştık uzunca bir süre. o zamanlar okula spor ayakkabı ile gelmek yasaktı bir süre biz çantamızda getirirdik ayakkabılarımız onlar da poşette getirirlerdi ayakkabılarını hep düşünmüştüm " acaba iş yerinde de mi yasak spor ayakkabı giymek? " diye. kendimizden yaşça büyük; konuşmalarından anlaşıldığı üzere hepsi doğudan göç ederek burda iş peşine düşmüş bu insanlarla bir topun peşinden koştuk.
bir zaman okulda öğle tenefüslerinde bahçe dışına çıkmak yasaklandı. o zamanlarda en çok kaymakamlığımızı özledik. çünkü orası bizim ders ve testlerden dolayı zorlanan aramızdaki bağları sağlamlaştırdığımız yerdi. bizi birbirimize en çok orası bağladı. eğer ki sınıfımızdaki erkek nüfusundan biriysen, oraya gelmeye mecbursun :) kocaman ötesi bir yerdi. en çok aklımda kalan birgün o kocaman sahanın ortasından karşı kaleye ( kale olmadığını söylemem lazım, iki direk arasını kale yapardık ) gol atmıştım. hissettiğim sevinci birkez daha hissettim şimdi yazarken.
bir süre sonra basketbol ortaya çıktı. bir kısım basket oynarken diğerleri futbol oynamaya başladı. saha o kadar büyüktü ki bizim için hiç yer sıkıntısı olmuyordu, rahattık. her maç aramızda sürtüşme olsa da sınıfa dönerken hepimiz neşe içinde olurduk. yapılan hatalar, yenilen hatalı gollerden sorumlu defanslara kızılır, kaçan gollerden dolayı forvetler uyarılır. illa ki biri en son kalır ve orada kendi başına şut filan atardı, tabii ki sonra da zaman az kaldığı için en arkadan koşa koşa gelirdi. biz de illa ki zilin çalmasına 1 dakika kala bitirirdik maçı sonra kan ter içinde koşa koşa dönerdik okula. zilin çalmasına 5 dakika kaldığı andan itibaren gitmek isteyenler ortaya çıkardı. takımlardan eksilenler olduğu halde top peşinde koşmaktan asla vazgeçmezdik :)
eskiden sarı-yeşil-gri kıyafetlerimiz vardı pek kir tutmuyordu pantolonlarımız, sonra mavi-beyaz kıyafete döndük, üstümüz başımızı her zamanki kadar kirlenmensine rağmen 3-5 kat daha kirli görünmeye başladı. evde " oğlum üstün başın toz olmuş " sözü de o zaman karşımıza çıkmaya başladı. iki üç günde bir top alırdık. plastik top olmazdı, çok uçuyordu. illa ki futbol olmalıydı. " para çıkarın top alıcaz " lafı hepimizin belleğinde yer etmiştir. özellikle sevgili ersin' e derdik. " ersin para çıkar top alıcaz " her topumuzda emeği vardır. bugün her görüşmemizde ersin, top, para kelimeleri biraraya gelir :)
tüm çocukluğumuzu geçirdiğimiz bir yerdi orası, bugün en sağlam dostluklarımızın temelinde orası var, nostalji muhabbetlerimizin değişmez bir parçası. isterse üzerine 500 katlı gökdelen yapılsın. orası bizim için hep kaymakamlık olarak kalacak. ve hep orda top peşinde koşan küçük çocukların hayali gelecek aklıma.

  1. Comment by onur on 23:48  

    üzüldüm be abi
    bi anlamı yoktu belki ama
    ne biliim işte
    hani cismen olmasa da mezarını ziyaret edersin ya dedenin
    sanki mezarı birileri kaldırmış götürmüş gb oldum
    kaymakamlık top oynamaktan cok öteydi be abi
    çocukluktu bizimdi
    yazık olmuş bari bizim adımızı verseydi ipneler
    kıçı kırık okanın yerine

  2. Comment by Adsız on 10:07  

    sevgili eroy,dikkatimi çekiyor da yazıları kırpıp duruyorsun,az sonra misali:)yaw sen anlat elbet bir hikaye bulunur yarına,olmadı yorumlara sataşırsın,ben olsam oyle yaparım :)tam,kısaltılmamış geniş geniş çocukluk hikayeleri istiyoruz,yoksa topunuzu keserim:)

  3. Comment by Misterio on 13:29  

    Komik bi yüz ifadesiyle okudum Allah'tan kimse görmüyo..bu yüz ifadesi büyüdüğümüzün tam kanıtı..

    Gömleklerimiz çamur içinde kalırdı bizim de voleybol oynamaktan.. Fileyi güç bela izinle alıp oynamalarımız.. Sonra o zor yer bulduğumuz saha tarihe karıştı yeni okul binasıyla.. Şimdiler ise daha fena.. Öyle ki sokak arasında plastik topla kendini Sergen-Alex yerine koyan çocukları görünce mutlu olur oldum.. Kızıp, bağırmasınlar onlara ses yapıyolar diye.. Kalmadı ki oynayacakları, adımla adam alacakları yerler..

  4. Comment by Yeditepe İstanbul on 09:53  

    Bziler aynı okulda öğrenci olan çocuklar değildik kesinlikle!
    7 sene boyunca hayatta en çok birbiriyle görüşen ve "adam olma" dediğimiz zamanı birlikte yaşayan ve yine bu yüzden hepsi birbirine benzeyen bir gruptuk. Teklerin toplamı olmadık hiçbir zaman yine bu yüzden...
    Kaymakamlık!
    Bizim sahamız, diğer takımların deplasmana geldiği yer!
    Şimdi oraya para verip de oynayacağımızı düşününce içim bir kötü oldu. Orası bizim, kim bizden para isteyebilir ki orası için?!
    Her şey değişiyor, yenileniyor.
    Biz ya büyüyoruz yada yaşlanıyoruz. Ben karar veremedim hangisi...

  5. Comment by oky on 22:32  

    birbirimizin neredeyse birer kopyası olduğumuz yıllarda kaldı orası. sonra bizler değiştik, kaymakamlık mı aynı kalacaktı..

  6. Comment by eroy on 09:28  

    değiştik ve değişiyoruz hala ama orası da hepimizin içinde kalan değişmez bir nokta gibi ne olursa olsun orada anıları olan insanları birbirine bağlayan bir yer.
    kaymakamlık gider adı kalır
    dostlar bizi hatırlasın :)
    sözler çok çalıntı oldu ama iyi de uydu buraya :)