unforeseen consequences

uyandığımda saat 6:30' du. anneme özellikle söylemiştim uyanınca beni de uyandır diye. ama bir an uyanamadım işte kalkamadım. annecim biraz daha uyuyayım sen en iyisi beni evden çıkarken uyandır dedim. o sırada gece yatmadan önce kardeşimi gıdıklarken masayı devirip de yere saçılan bir sürü kağıdı toplamaya çalışıyodu kadıncağız. her şey vardı yerde. ders notları, sınava çalışırken hazırladığım not kağıtları, kardeşimin testleri, bir sürü kredi kartı faturası, çizildiğim resimler de vardı belki, kahve altlıkları, kulaklık, bilgisayarın faturası, cd zarfları,.. bir sürü ama bir sürü saçma sapan şey vardı yerde. gece toplamak istemedim. üşendim çünkü. yatmadan önce de camı açık bırakmıştım. babama da aman takılma bak bi sürü şey var yerde, laptopun kabloları da var bak takılır düşersin hem bi yerine bişey olur hem de laptop düşerken beraberinde bir sürü şeyi de yanında götürür bak maddi manevi zarara yol açma gece gece diye.. annem de sabah onları yerde görünce dayanamamış kadın toplamaya çalışıyodu yerdekileri bir yandan da işe yetişmek için hazırlanıyordu. ben de uyanmamak için kafama yastığı örtüyordum. gece yatmadan önce her şeyi sakladığım kutuma bakmıştım çünkü içine koyucam diyip de kaybettiğim bir sürü şey olduğunu gördüm. ama yine de çok fazla hatıra vardı içinde. o kadar unutmaya çalıştığım şeye rağmen içi hala doluydu. ilk kez beraber gittiğimiz sinemanın biletinden, dudak koruyucusuna kadar her şey vardı. bira altlıkları, garip bi melek figürü, kuğular, biriktirdiğim ve hediyesini almadığım kahve kuponları, yine çokça bilet. bilekliklerimi kaybettiğimi gördüm, üzüldüm bakarken, sonra saçma salak bir sürü anı işte. ilerde bakıp hatırlamak için çokça eşya, kağıt parçası.. hiç fotoğraf yoktu ama. hepsi bilgisayarda, dvdlerde saklı bir sürü fotoğraf ama hiçbiri burada değildi. evden çıkarken yine geldi annem, babam çıkarken uyandırsın dedim. biliyorum ki alt tarafı beş ya da on dakika sürecekti bu yarım yamalak uykum. ama uyandığımda heryeri topladığını görünce üzüldüm.. annem yaa.. aslında ben de bu halimden memnun değilim cidden. çok uğraşıyorlar eski ben için ama ben çoktan kopup gittim ki kendimden. söylesem neler hissettiği oturup günlerce ağlar. biliyorum ağlar. şu an 3 kişilik bir aile gibiler ben yokum sanki. ben kendimi ailesiz bıraktım herkesten kaçarken onlardan da kaçtım işte.
gece yatmadan önce bi paket sigara buldum çekmecede. kardeşimindi biliyorum. o benden de zor zamanlar yaşadı ve ben yine onu anlamamıştım. içmesine kızdım, sanki ben farklı bir şey yapıyormuşum gibi. çıkarken o pakedi de aldım yanıma. o içmesin istedim. sanki başka bi paket alamazdı. ama iki tanesini sakladım. akşam beraber buna bir son vermek için.
okula geldiğimde her şeyi yeniden düzeltebileceğimi gördüm. hocaya gidip ben kalıcam bu dersten sınava da gelmiycem. lütfen aramayın beni telafi için dedim. telefon numaramı vermiştim yapamadığım deneyler için. geride bi ders bırakıp her şeye yeniden başlayacaktım. derslerin hepsini geçersem sistem otomatik olarak kapanıyor çünkü ve ben mezun oluyorum ister istemez. ben hep birilerinin arkasından koşarken kendi yolumdan çokça uzaklaşmıştım. aslında kendi seçimimdi ama ben bundan pişmanlık duydum. bu sefer yaptığım seçim tamamen kendim içindi ve bu sefer asla bir pişmanlığa yer olmayacaktı.
nedensiz bi mutluluk kapladı beni okuldan çıkarken. yine sigaraya sarıldım kendime kızarak. ben neden böyle yapıyorum bilmiyordum. ama bunları yazdığım yere gelene kadar hep hayal kurdum. içinde sadece benim olmadığım hayallerdi ve bunlarda umutsuzluğa yer yoktu. olursa bir kez daha pişman olacağımı biliyordum. bu kez farklı olacak diye kurduğum çokça hayal.. pengueni okurken gülüyordum ve bu güzel havada kendimi dumana boğuyordum yine.önümde dolmabahçe sarayından çıkan çocuklar karşıdan karşıya geçerken neşeli çığlıklar atıyordu o anda fark ettim ki yine umutsuzca oturuyordum. kendimle kaldığımda hep oluyordu ve sadece hayaller yetmiyordu bana bu anlarda.
commandante che guavera.. evet benim şarkım çıktı yine.. mutlu olduğum farkına vardım. kendimleyken de mutlu olabiliyorum. ispanyolca öğrenicem birgün kesinlikle..
ne kadar daha sürer bu mutluluk veya onun hemen sonrasındaki bu kötülük bilmiyorum ama bir sıcak bir soğuk havayı yedikçe ufalanıp kum olan kayalar gibi ben de hergün bir parçamı bir yerlerde bırakıyorum. ve çoğu da beşiktaş-karaköy arasında yoldan denize saçılıyordu. bir kısmı da taksimde istiklale. vapurlardan savrulanlar da vardı. işte bir kısmı denizde kum oluyordu sonsuz sayıda kuma karışıp. diğerleri de yerde çamur oluyordu. üstüne hergün basıp da farektmediğimiz küçük parçalar..
off anne yaa.. niye topladın sabah oraları. içinde salem olan küçük bi poşet vardı akşam gördüğümde ne zaman bunu ilk içtiğimi hatırladım. senin, benim bu duruma gelmemde bi hatan yok. canımcım. cidden. o akşam senle konuşmasam belki her şey farklı olurdu. hem de her şey. ben bugün belki burda yalnız olmazdım. ama işte olay bundan ibaretti hep. bi eşik noktasını hiç geçememiştik biz onunla. ve tam da geçmek üzereyken yine kendi kararımdı telefonu açmak. onun kıskanması ve her şeyin sonunu getirecek tartışmamız.. her şeyin bir sebebi var ya ben aslında bunun olmasının sebebini anlayamadım hiç. almam gereken bi ders var ve ben bunu hala anlayamıyorum. suç ve ceza. anlamsızca konuştuğumun ben de farkındayım ama işte her şeyi yazamıyorum. bir sürü kelime gerek bunun için buraya sığmıyor. yok kimseye suç atmadan kendimde arıyorum zaten her şeyi. suç da bana ait ceza da. ama bunun cezasını sadece benim çekmiyor olmam da kötü. hayat da kötü, uyumak da, her şey kötü görünüyor bazen. bilmiyorum ama umutsuzca konuşmaya getirmek istemiyorum. sadece şu an konuşmak için birini arıyorum o yüzden yazıyorum. çokça kullanıyorum yalnız kalmayı ama başka bi seçenek de yok gibi şu an. çokça neşeliyim aslında fırsatım olunca ama şu an değil.
kendini iki kelimeyle ifade et dendiğinde yirmi dört saat neşeliyim.. 4 kelime oldu bu ama dendiğinde kafam iyi her şeyi çift görüyorum derken güldüğüm gibi.. aslında hep böyle gülmek için fırsatların hepsini yok ben almayayım diyerek itiyorum. burada yaptığım gibi kendimle konuşarak geçiriyorum..
aman ya bugün çok güzel birgün yine. ve çayım soğudukça içine bir şeker daha atıyorum. soğuk ve şekerli çay çok güzel. tadı garip ama güzel. her şeye yeniden başladım aslında. sadece bunları düzeltmem için çokça çalışmam gerekecek. biraz daha zaman gerek diyerek zaten akıp gidenlerin biraz daha çoğalmasına izin vermem yanlış biliyorum..
karşıdan karşıya geçen çocukları gördüm yine fotoğraflarını çekmek istiyorum tam da yaşama sevincini anlatan kocaman güzel bi fotoğraf..
ama bunun yerine fikriye' nin bi fotoğrafını koyayım sona. yalnız gitmek, yalnız bırakmak.. her iki tarafın kaybettiği bir fotoğraf. ama o birilerinin gözünde, ona bakan insana doğru gelirken benden de gidiyordu. ama başkaları da bir yerlerden giderken buralara geliyordu. her şey gitmek ve gelmekten ibaret.. ve gelse bile tam da eşikte dururken düşünmek..
hayat bugün güzel. ve beklemekse, umutla veya umutsuzca olmasıyla tam da zıt iki kutuplu garip bir eylem şu an.. ama aslında bunların hepsi sonuç. sebebini bilemediğim olayların
öngörülmemiş sonuçları..

  1. Comment by GunO on 21:41  

    Bazı yaralar iyileşirken , işte böyle tatlı talı kaşınır..
    Çok yakında; aşıp bazı şeyleri, toparlanıp yine olman gerektiği gibi, gülücüklere doyacaksın biliyorum...

    Dilerim; sana en yakın zamanda, dost sohbetinde atıcaksın bu yalnızlık zehirini...

    Kendine ii bak..

  2. Comment by Yeditepe İstanbul on 22:05  

    Eray, ocakbaşı mı istersin yoksa Zeytinburnu sahili mi? :)

  3. Comment by Adsız on 22:47  

    eray "kaşınmamanı" diliyorum..
    anladın sen ;=)

  4. Comment by Tugc on 23:45  

    Ocakbasina kizlar gitmezmis ama ben de geleyim ya :) Eysean sen de gel. :D

  5. Comment by Adsız on 00:04  

    Şu andaki yaşamından sıkılıyormusun?Çok daha zor şartlardaki insanların hayatıyla kendini kıyasla bakalım.Bana ne herkes kendi işine baksın diyeceksin.Farklı bir coğrafyada farklı bir hayatın olabilirdi.Ya şimdikinden daha zor olsaydı.Doğum gününü ve ebeveynlerini sen seçmedin .Sana verildi.Sana nice daha güzellikler verilmiştir ama senin farkında olmadığın.Belki de gerçek mucize sabah kendi evinde uyanabilmektir.Belkide gece aynı eve sapasağlam gelip uyuyabilmektir.Sana tavsiyem YOUTUBE yaz.Mustafa Cihad Suskunluğun Bedeli adlı 5:47 dk videoyu sonuna kadar seyret.Ve kendi dertlerinde kıyasla.oradaki insanlardan biri olmadığına şükret.

  6. Comment by deli mine on 02:36  
    Bu yorum yazar tarafından silindi.
  7. Comment by deli mine on 02:39  

    acanım..kuzum benim.. sen geçmişin ugruna gelecegini feda ediyorsun ve bunun farkındasın biliyorum.. her şey kafanda bir noktada dügümleniyor o noktayı bir bulabilsek..
    bisiklet sürerken nereye bakarsan gayri ihtiyari o tarafa gidermişsin.. sen önüne bakmiyorsun yan yollardan, çamurlardan gidiyorsun boşuna harciyorsun gücünü,kendini; oysa önün okadar temiz , hanenede de ay çıkmiş:P bayrakli kapida işin var :P bak sana fal da baktim :D canım benim biraz kafani kaldirip önüne bak.. neden yaşayabilecegin gelecegi reddediyorsun.. kendine geçmişten bir dünya kurup gelecek yine geçmiş olunca onunla ilgileniyorsun.. gelecegi yaşamak daha güzel ve daha eglenceliyken.. hele mutlu olabilmen için ne güzel nedenlerin varken :D geçmişini at bir çöp tenekseine ve tutuştur boşuna yer tutmasin.. :D sen mutlu olacaksin hem de çok ve ben senin mutlulugunu izleyecegim seni mutlu edenlere şükranlar duyarak :) senin resetin gelmiş anlaşildi :D canımsın.. ne kadar kızsam da kırılsam da canımsın
    dikkat et kendine
    öpüyorum kuzum
    baş baş

  8. Comment by tılsım on 14:31  

    Yalnız kaldıysan , kalkıp pencerenden bir bak
    Güneş açmış mı , yağmur düşmüş mü
    Dön bak dünyaya

    Herkes gitmişse , sakince arkana dön bir bak
    Dostun kalmış mı , aşkın solmuş mu
    Dön bak dünyaya , dön bak dünyaya

    Bir sonbahar kadar yalnız , bir kış kadar savunmasız
    Ya da ilkbaharsan , yolun başındaysan

    Asla vazgeçme , kalkıp da pencerenden bir bak
    Güneş açmış mı , yağmur düşmüş mü
    Dön bak dünyaya

    Herşeyi geride bırak ve dön bak dünyaya emin ol tüm güzellikler orda seni bekliyor ;).Bak kollarını bile açmış ;)

  9. Comment by Yeditepe İstanbul on 14:38  

    Tuğçe,
    Belki istisnalar olabilir :)

  10. Comment by Emir Bey on 22:47  

    "sınava çalışırken hazırladığım not kağıtları"

    kopya diyoruz biz buna gözümden kaçmadı =)

  11. Comment by Tugc on 09:56  

    olur tabi istisnalar Ozgur, olmazsa doverim hepinizi zaten. :)

  12. Comment by eroy on 10:19  

    yorumlarınız için teşekkürler.
    tugcecim gideriz beraber tabii ki seni alan bir yer bulana kadar dolaşırız tek tek :) olmadı arabada dürüm satan bi yerden alırız artık :P ya da senin için de alır dışarda kaldırımda yeriz ;P
    emir, yok kopya değil onlar abi ben her sınav öncesi yazarım öyle her yere not :) kocaman kağıtlar aslında :) ben kopya çekemeyecek kadar tezcanlıyım :)
    anlıyorum eyseancım ;) tamam susuyorum diyim :)
    şiir için de çok teşekkürler tılsımcım ;)
    cansu lütfen kızma bana kızmasını istediğim son insan sensin belki de ;)
    ben zaten bu dediklerini düşünürüm karamba, ama işte öyle oluyor. insan bencildir ve en önemli sorunu kendi yaşadığı sorunlardır. asla da doğru dürüst şükretmez. insanın davranışı bunlar. o yüzden kabullenmek gerek.
    özgür teşekkürler abi ;) kurtulamayacağımı biliyorum konuşsam da ve saçma salak konuşmaktan başka bişey yapmam ama :)
    bu tatlı bir kaşınma değil ama kaşımaktan artık iyice kana bulandı heryer. ama ne yazık ki hiçbir dost sohbeti de düzeltemiyor. bilmiyorum işte. garip herşey..
    tugcecim hepimizi dövme :) bak dediğim gibi ee nasıl desem tava! :D sadece ben bi de ;P

  13. Comment by Yeditepe İstanbul on 11:20  

    Anlaşıldı, ocakbaşı kesmez seni.
    Hovardalığa çıkmak lazım :$ :)

  14. Comment by Tugc on 15:35  

    Su hovardaliga cikmak nasil oluyor merak ediyorum.. Yani sanki herkes de hovardalaNmak icin mi bekliyor sizi:D
    Yani vardir bekleyenler eminim de, garip bir sey bence.
    Bana da ogretin olmazsa, eglenceli bir seyse bos zamanlarimda ugrasayim:P
    Saka saka :D

  15. Comment by Yeditepe İstanbul on 17:24  

    Sen otur, evinin kadını çocuklarının anası ol :)