Beni Benden Alanlar No.2

Beni benden alan o kadar çok şey var ki. Hani Penguen'de yayın hayatına devam eden "Çocuğunu Dürbünle İzleyen Adam" benim babam olsa her hafta bana demediği şey, etmediği küfür kalmaz gibi geliyor bana.. Mesela saat 10'da (iki noktadan sonrasındaki mesela ile başlayan cümleyi sırf kendimi güldüreyim diye koyup Limewire'a dadanıp hey gidi bir rakı sofrasında dinlenecek oniki şarkıdan mutlaka biri olması gereken "şu güzeller güzeli" şarkısına atıfta bulundum ki olsa da içsek dinlesek)

Gotik bir mimarın elinden babam çıksa yerim ben. İyi ki bulunmuş diyebileceğim ondört akımdan biridir gotik mimari. Hani biraz daha derinlemesine inersek ilk üçte yeri garanti belki de birincidir. Mimar olsaydım keşke diye çok düşündüm ama bir yere varamadım. Hayatta olmak isteyip de olamadığım 37 şeyden birisi de budur. Mimariye karşı önüne geçilemez bir eğilimim var. İlerde karım mimar olsa ne güzel olur. Modern sanatla gotik mimariyi birleştirip ilerde kurmak için yanıp tutuştuğum şirketin merkezlerini dizayn etsek beraber. Gerçi bir de inşaat mühendisi olsam da ne güzel olurdu düşüncesi var. Discovery'de extreme engineering programının her bölümde yer almak istiyorum suç mu bu? Yakında discovery'ye çıkabilirim şaka bir yana işte o zaman çocuğunu dürbünle izleyen adam misali çocuğunu ekrandan izleyen adam olur babam. İyi de olur. yüzüme söylesin hele diyeceğini :) Aselsan mühendisleri gibi şüpheli bir intihara kurban gidersem diye de geride Eroy da Vinci Şifresi gibi birşeyler bırakırım bloga, hem o zaman öldükten sonra ressamın tablolarının değerlenmesi misali iyi bir de miras bırakmış olurum geriye. Ne diyordum ben en son? İşte bak gotik mimari beni benden alıyor derken şaka yapmıyordum.
Böyle, "Allah var kardeşim!" dedirten yapılar bunlar. İnsana "bak sen değersizsin bu ihtişamın yanında" mesajını en iyi şekilde verirken bu yapıların da insan elinden çıktığını unutmayalım, unutturmayalım.

Taş yapılara karşı içimde karşı konulamaz bir hayranlık bir birşey var tam anlatamıyorum. Görünce yüreğim küt küt ediyor. Reenkarnasyon gerçekse ben kesin ilk zamanlar firavun, sonraları da mimar, taş ustası, mason locası başkanı (höylöylöy gidiyor.. ) gibi mesleklerde bulunup bugünlere geldiğimi düşünürüm. Piramitler gibi bir taş yapı manyaklığını isterdim kesin. Antik şehirleri gezerken görmediğiniz için beni böyle havada kalıyor bu dediklerim. Her taşa böyle bön bön bakarım. Hoşuma gidiyor işte. Floransa'ya yerleşeceğim olay bitecek. En güzel kahve ve en güzel mimari yapılar.. Hayattan daha ne isteyeyim ki ben. Güzel sanatlara en az pozitif bilimler kadar ilgi duyduğumdandır İtalya sevdam. Güney Amerika'ya da ondan sonra yerleşsem daha iyi olur.

Şu da var ki türban ft. gotik takılan gençlik kadar da saçma birşey yok ama neyse velev ki siyasetten durayım.

Beni benden alan en büyük şahsiyetlerin başında (Tesla'dan bahsetmeyeceğim o çok büyük bir şahsiyet zira tarihte yaşamış en büyük insan sıralamasında Atatürk'le beraber 1. lik için yarışabilecek tek kişidir gözümde. Kötü anlamda beni benden alan birinden bahsedeceğim) yıldız tilbe gelir. Çok az insandan onun kadar az hoşlanırım hatta nefret boyutuna varır hoşnutsuzluğum. Görmeye bile dayanamıyorum arkadaşım yahu.. Böyle sokak aralarında kiralık beyaz şahinlerle dolaşan gençler yüksek sesle dinliyor ya işte onlar ki kesinlikle bizden değildir. Ben senin varya.. Yahu aklı başında birilerinin peşinden gidin ey gençlik diye haykırasım gelmiyorsa ben de ben değilim. Duymaya bile dayanamıyorum. Neyse canım herkes birbirini sevemez ya. Bu yazıdan sonra beni tanısa da sevmez zaten.

Meşrubat ilk bardağa doldurulduğunda hani üstüne birşeyler sıçrıyor ya böyle burnunuzu yaklaştırıp küçük baloncukların burnunuza, yüzünüze çarpmasına izin verip bundan hoşlanıyor, içerken de bunların soluk borunuza kaçıp hafif bir nefes darlığı, ama üfüs.. püfüs.. gibi bir bocalamadan zevk alıyorsanız. Beni benden alan bir olayda, beraberiz demektir.

Fast food restoranlarında kolaya buz koydurmazdım bir ara. Sonra (Sen geldin arasından sislerin.. dedin ki ben Juliet.. değil tabi ki.) farkettim ki o kağıt kutunun içinde buz olmayınca ben dışarıda yemek yediğimi anlayamıyorum. Meşrubatın sonuna geldiğinde hani o içinde tıkırtısını duyuyorsunuz ya kalan buzların. Bir müddet sonra eridiğinde %98,437 buz, geri kalanı kola olan karşımdan içip mutlu oluyorum ben. "Anne ben manyak mıyım?" diye sorsam "sen sorunlusun evladım tıpkı eski kız arkadaşının dediği gibi" diyecek diye korkuyorum. Ama ben kendim gibi oluyorum ya işte çok mutluyum..

Kimler ki sokakta heryeri toza bulanacak diye dondurma yerken tedirgin olur. Onları kendime yakın hissederim. Neden benden hoşlanma ihtimalı olan her kadına aşık oluyorum? sözüne de tapıyor gibiyim.

  1. Comment by Emir Bey on 19:35  

    yıldız tilbe demen bana

  2. Comment by Hanife on 23:02  

    vallahi bu yazı da beni benden aldı Eray Bey,pek güldüm Allah da sizi güldürsün.Yıldız Tilbe-size bahsetmiş miydim bilmiyorum- hani hipnotize edip köprüden atıp,intihar süsü verme olayında ilk adayımdır,duyrulur.Hepimize hayırlı olsun:))

  3. Comment by Can on 23:10  

    gotik mimari insanları etkilesin kendilerini böcek gibi hissetsinler diye yapılmış zamanında avrupadaki kilise baskısı döneminin (cadı avı, haçlı seferleri vesaire vesaire..) günümüze bıraktığı yegane güzel şeylerden etkilenmeyen adam adam değildir (insanız kocaman bina böcek miyiz biz? :P )

    o değil de yıldız tilbe nasıl bir insandır insan mıdır eroy, bülent ersoy neredeyse yıldız tilbe onun dişi tarafında ki tahtta oturmaktadir (erkek tarafı şimdilik isimlendirmeyelim -ama gönlüm atilla taşla erol köse arasında gidip gelmekteki cankan ikisini de zorlamakta)

    ben hala buz koydurmuyorum hatalıysam ara:273100413(benjamin istiyorum bu gemiyi bulun bana)

  4. Comment by deli mine on 05:09  

    kesinlikle gotik.. bu bir kültür hatta 16.yya kadar avrupayı kasıp kavuran bir kültür ama insnalara senin gibi birilerinin göstermesi gerekiyor kuzum.. gotik sadece bir müzik türü degil.. yaziktir küfürdür.. hak yemektir.. başka bir şey degildir.. çünkü aklima gelmiyor.. :p

    kuzum benim ebn büyük hayallerimdne biri (ki bir gün gerçekleştirirsem çok mutlu olacagim) edirnede yunanistan yolu boyu uzanan su kemerlerini dolaşmak ve fotolarını çekmek.. bir belgesled egörmüştüm bu su kemerlerini ve hayran kalmiştim.. çogu bakimsizliktan yok olma aşamasinda ve çogu mimar sinanin eserleri.. ama işte.. bir makinem bile yok daha.. ben anca bogaz köprüsünü çekerim zaten :(

    nuket duruyu unutmammali.. nefrettttttt.. >((

    kuzum sen böyle çok güzelsin :)

  5. Comment by Mev on 18:11  

    Sevdim bu yazıyı ve ayrıca yazanıda..eğlenceli