Live 4 it! hayatın anlamını aramaya kaldığımız yerden devam ediyoruz..
dün mezarlıkları ziyaret ettik. bir bayram geleneğidir. tıpkı ömrüm yeterse benim de annemle babama gideceğim gibi şu an babam da anne ve babasını her bayram ziyaret eder. babamın babası yani büyükbaba diyeyim ki bana çok uzak bi kavram gibi geliyor çünkü hiç beni görememiş. aslında çocukları da onu görememiş fazla. babam 4 yaşındayken kaybetmiş babasını. daha 31 yaşındaymış büyükbabam öldüğünde. büyükannem de ben 1 yaşıma girdikten bikaç gün sonra ölmüş. bunları düşününce anne ve babamın bigün uyandığımda yanımda olmaması fikri içimi boğuyor. ama zamanla herşeye alışıyor insan. ne kadar üzülsek de zaman herşeyi bazen yavaş da olsa unutturuyor. herşeyi geride bırakabilmek çok zor da olsa imkansız değil.
bir uğurböceği buldum orda. yeniden herşey için isteğimin uzaktan bir fotoğrafı gibi mezarlıkta bir uğurböceğiyle karşılaşmak. ne kadar yaşarım bunu zaman gösterir ama hayatta geçirdiğimiz hergün güzel bir hediye. bu hediyeyi de herkesle paylaşmayı seviyorum. o yüzden herşeyi yazmak istiyorum. ilerde tekrar okurum diye belki. belki çocuklarım okur :P
aslında son zamanlarda yaşadıklarımın hiçbirini yaşamamış olmayı çok isterdim ama sanırım insan için önüne geçilemeyecek tek sorun ölüm. şimdi ise aslında bazen bunu da yapmadım demeyeyim hadi dediğim için böyle oldu diyorum. neyse artık bahsetmek istemediklerimden daha bahsetmenin bir anlamı yok :)
hmm şimdi çoğunuz der ki artık ondan nefret ettiğin için öyle konuşuyorsun. öyle olmadığını Live 4 it! 'i düzenli okuyan herkes anlamıştır ;) ee ne yapacaksın şimdi eroy? ne için yazacaksın? diye sorar di mi insan? ehehe bakalım ne için yazıcam :) içinde bir başka sen olan yazılar mı?
zamirlerin en güzel özelliği ifade ettikleri insan değişse de onlar hep aynı kalır. hiç değişmezler.
hep seni seviyorum deriz. ama o "sen" bazen o kadar çok değişir ki o zamir asla isimleşemez. ya da bazen hiç değişmez ve artık o "sen" sensindir başka bir sen' e yer olmaz hayatta.
yere yatıp biraz dinleniyorum ama kocaman bir gökyüzüne bakarak. o kadar çok yıldız var ki kayan bir yıldız görmek ve arkasından dilek dilemek çok da zor değil. melekler de gökyüzünde dolaşır hem. bazen bir tanesi karşınıza çıkar ve yardım eder. ve onu gerçek kılıp yanınızda olmasını istersiniz. ama tanrı meleklerinden bir tanesinin insanların yanına inmesine izin verir mi? ya da o melek insan olmayı kabul eder mi? insan olunca biliyor ki üzülebilir kırılabilir. o zaman benim oraya çıkmam gerek. ama ne kadar iyi olursam olayım benim kanatlarım yok. ölmem mi gerek? ya da onun inmesi için beklemem mi? sanırım yardım etmesinden fazlasını beklemek de insanlara özgü bencilliğin ta kendisi olur. ama city of angels filmini biliyorsanız belki anlarsınız.
omzunda iki melek var zaten seni koruyan kollayan.
bi üçüncü meleğin de olurum ben sen yorma kafanı.
sen yeterki yaşama sevincini kaybetme,bizi de güzel yazılarından mahrum etme.
toprak kokusunu aldım, oksijen içimi yaktı, gülümsedim.. bir yazıyla oldu işte :)) belki ben de aynen bunları yaptım diyedir.. Ölümü düşününce insan, boş bir kağıtta hayatı da görür.. hiç çıkarmamalı mı aklından mutlu olmak için, bilmemki.. çok baktım, yine göremedim kayanından bir yıldız.. sanırım dileklerim çok uçuk, hiç dilememem daha iyi.. o hala sen gibi olsa da, hayatının merkezinden çekebil artık.. o gücü kendin de hissettin de var demekki hala eksik birşeyler ;) cansu'nun bir önceki yazıya yorumuna şiddetle katılıyorum :)) son olarak da bir merak konusu; saçlaar :)çıkınız ortaya eroy bey, gülcemalinizi görelim :)
>january
teşekkürler january sana güveniyorum ama bak koru beni ;)
>misterio
teşekkürler misterio :)
şu an zaten hayatımdaki herşeyin yerini değiştiriyorum ve aslında en önemli nokta bu sefer yeni bir merkez belirlemek belki de.
dilek konusunda katılıyorum sana çok uçuk şeyler istediğim için mi olmuyor yoksa bişeyi eksik mi yapıyorum.
foto konusunda da korkuyorum ehehe :P şimdi bu halimi görüp de bir anda okuyucuların beni reddetmesinden korkuyorum :)