tanıştığımıza memnun oldum. da bu bardak nerde çıktı şimdi? hem nereye gidiyosun ki?

- meraba ben eray, tanıştığımıza memnun oldum.
- meraba ben ...
- hangi okuldansın?
- .... . sen nerde okuyosun?
- yıldız teknik' teyim. elektrik ve makine okuyorum. çift lisans yapıyorum.
- zor olmuyo mu?
- ehehe.. evet biraz zor :) ama alıştım artık.
- kaçıncı sınıf?
- 4
- ooo.. iyi bayağı büyükmüşsün sen :)
- saol :)
- uzuyo mu okul?
- evet. 1-1,5 sene uzuyo.
- olsun yav o kadar da uzasın artık.
- saol :)
...

şimdi yukarıdaki satırların oluşturduğu tek sütun benim standart tanışma prosedürümü oluşturuyor sanırım. bigün aklıma geldi ve dönüp baktığımda bu konuşmanın neredeyse aynı olduğunu görüyorum. sadece isimler ve okullar değişik. profilimi güncelleyip üsttekileri yazdıktan sonrası için insanlarla konuşmaya başlamak istiyorum. konuşmaya başlamak ama nereden başlamak sorusuna bi düzgün cevap verebilseydim bugün nerde olurdum bilmiyorum ama bu yazıyı yazıyo olmazdım herhalde.
hergün bir sürü insanla karşılaşıyoruz ve çok farklı birçok hayattan olayları dinliyoruz. hepsi ayrı bir film gibi sanki. hani youtube' u aç izle aynı şey ama bu sefer görüntü yok. sadece sesli anlatım var. görüntüyü ve olayın ambiansını sana karşındaki sağlamak zorunda. el-kol, jest-mimik gibi ayrılmaz ikililerin oluşturduğu sanat ile sana yaşananları sanki sen de yaşamışsın gibi anlatmaya çalışacak. ve şunu bil ki bunu tam olarak başarabilen çok az insan var şimdiden uyarayım da sonra hayal kırıklığı yaşama. zaten yaşadın bile belki de ben bunları söylerken ama en azından kırığın boyutları küçük veya kırılan hayal sayın az. içinde tutmakta zorlandığın o heyecanla kurduğun hayallerin bir cümleyle kırılması ne kadar kötüdür di mi. zaten hepimizin yaşadığı herşey neredeyse birer hayal kırıklığı. bi sadece bardağın kırılmamış veya çatlamamış tarafına bakarak yaşamak istiyoruz. üst tarafı bir yerlerimizi kesebilir. çatlaklarından su sızdırsa bile bir bardağımız olsun di mi. yarısı da dolu olabilir dörtte üçü de ya da dibinde bir yudumluk su kalmış da olabilir. ama önce içine su doldurabileceğimiz bir bardağımız olsun.
dağılmaması için sıkıca tuttuğumuz bir bardaktır belki de elimizi kesiyor, canımızı acıtıyor ama bırakırsak da tamamen dağılacak. ne kadar dayanabiliriz bu acıya? suyun yerini bardağın içine sızan kanımız alırsa bunu görmeye dayanabilir misin? düşünsene iki elimle tuttuğum bu bardağı nasıl doldurabilirim? içine tükürerek mi? bu sizce hoş olur mu? işte kişilik farklılıklarının ortaya çıktığı bir nokta. içine ellerinden sızan kan bardağı dolduruyor belki ama senin içini boşaltıyor, gücün bir yerden sonra seni taşıyamayacak kadar azalacak. sonra ne olacak? bardağı ayaktayken tutamayacaksın, bir yerlere oturmak isteyeceksin hem dinlenip hem bardağını korumak isteyeceksin. bardağın bir yerlerden dolacak ama diğer çatlaklardan da sızdıracak. ne? niye kızıyosun ki? ben sadece aklıma gelenleri söylüyorum. bunu başka kimle paylaşabilirim?
oturunca, bu sefer eski günlere bakıcaz bardağımızı ilk aldığımız günlere belki de onu bize biri verdi. ilk zamanlar sımsıkı tuttuk hiç bırakmadık. sonra bir gün ya çok sıkı tuttuğumuz için artık dayanamadı ve çatladı. olabilir tabii heyecanını anlıyorum ama gevşek tuttuğun için düşürüp kırmış olabilir misin? pişman olduysan bunu da anlayabilirim. iyi veya kötü olayın her iki yönüne de bakarak değerlendiriyorum merak etme ;)
düşürüp kırdığın bir bardaksa bunun için ağlmaya değmez. ama kırdığın bir kalpse bunun için belki de ağlaman gerek. yaptıklarımızdan dolayı bazen pişman olmalıyız, biraz acı çekmeli ve ağlamalıyız. sürekli gülmek çok güzel tabii ama hep gülersek bunu değerini giderek unutucaz sıradan olacak bizim için. yaranın iyileşmesinin ve eskisi gibi herşeyin düzelmiş olmasını görmenin o mutluluğunu tatmak için önce yaralanmamız gerek di mi. ama geri dönülemeyecek şekilde yaralanırsak? ya asla eskisi gibi olamayacaksak? o zaman yaşamak için verdiğimiz savaşı bırakmak istemeyi anlıyorum. herşeye bir son vermek istemek herşeye yeniden başlamak istemek kadar doğal. birinin bittiği yerden diğeri başlıyor nasıl olsa. amaçsızca yaşamak yerine sonrasında ne olduğunu görmek istiyosun.. mantıklı aslında. bazen fazlasıyla sabırsız olan biri olarak seni yine anlıyorum. seni aslında çok insan anlıyor ama içindekileri söylemek senin yaptığını yapmak gibi..

  1. Comment by Adsız on 14:16  

    Abi çok iyisin sen ya.Canım da sıkkındı, en azından biraz güldürdün beni.

  2. Comment by eroy on 14:21  

    abi dostlar ne içindir ;)

  3. Comment by deli mine on 18:58  

    elim kanlara bulanmiş o kırık bardagı birakmiyorum.. ama artık birisinin bana yeni bir bardak hediye etmesi lazım çünkü bu bardak bana sadece acı veren bir hediye..

    onu bıraktım artık dagıldı .. parçalandı.. izledim usulca içindeki o bir yudum suyun yere sızışını.. pişman oldum bi an toplamak için almaya çalıştım tekrar elime.. olmadı.. daha çok acıttı .. izledim ve arkamı döndüm .. elim iyileşiyor.. iyiyim sanirim

  4. Comment by Sonne on 21:04  

    ah o bardagi artik sen atsan, desenki yeter artik bu aci....

  5. Comment by Adsız on 14:30  

    Bardağın kırıldığında yenisini alırsın.Ama bu bardak bir öncekinin daha iyiside olabilir daha kötüsüde.Mühim olan daha önce bardağın nasıl kırıldığını unutmaman.Bu arada Paşabahçe'de kampanya varmış.Gideyim çeşit çeşit bardak alayım.(Haydaaaa!Bu da nerden çıktı şimdi)

  6. Comment by mayksisman on 19:21  

    "mutluluğu tatmak için önce yaralanmamız gerek"

    evet bu cümleyi çok beğendim; benim "yakın olmak için önce uzaklaşmak gerek" felsefemle benzerlikler taşıdıından heralde. önce kırmızıyı içimize çekmek gerek, sonra zaten en ufak bi hayat belirtisi ister istemez insana mutluluk katıyor. dibe vurmadan nasıl tepeye ulaşılmazsa, bu da böle bişey...

  7. Comment by Adsız on 01:27  

    normal insanlar yatmadan önce kitap okur.
    bense oturmuş blogunu okuyorum.
    demek ki normal değilim.
    sen de aşmışsın kendini artık hem güldürüp hem düşündürür olmuşsun.
    e demek ki sen de normal değilsin.
    blogdaki yazıları odama faxla eroycum.
    her gece her gece pc basında gözlerim mahvoldu.
    muck.

  8. Comment by eroy on 00:25  

    >cansu
    umarım bir an önce eskisi gibi olursun canım. o kırık bardak eline yakışmıyodu zaten ;)

    >sunny
    bir anda yeter artık diyip yere attım onu zaten şimdi ise çok güzel ve mor renkli bir bardağım var ama bazen karşımdakinin de tutup tutmadığından emin olamıyorum sanki bir anda elimden kayacak gibi hissediyorum halbuki kulpundan sıkıca tutuyorum. birinin gelip elimden zorla çekip düşürmesi gerek bırakmam için. ya da bırak demesi gerek. ama sadece ben tutarsam da bu sefer ağır gelecek diye korkuyorum bir süre sonra.

    >karamba karambita
    sondaki espri hariç aslında güzeldi söylediklerin ;P
    bardağın nasıl kırıldığını unutmaman gerek.. evet sevdim bunu ;)

    >triancula
    en tepeye çıkmak için en dibe inmelisin. newton kanunu, etki=tepki. fiziği seviyorum :)

    >january
    ah ne demek ben sana mektupla da yollarım cnm sen okumak iste yeter ki ;)
    eskiye dönüp bakınca evet açıkça görüyorum ki bi ilerleme var bende ;P
    yazmaktan daha çok zevk alıyorum o yüzden sanırım :)