aklından bi bilye tut ama mavi olsun sonra da kırmızılarla bir torbaya koy


fotoğrafı görünce birden garip hissettim :) bu fotoyu daha önce koyduğumu hatırlıyorum siteye hatta yeniden mutlu, neşeli, sevgi seli, konfeti yağmuru gibi bir başlık vardı sanırım. ne kadar hızlı geçiyor zaman ve ne kadar çok şeyi değiştiriyor. aslında değiştiren biziz sanırım. iyi yönde olunca ben değiştim ve herşeyi düzelttim. kötü olunca zaman beni nasıl da değiştirdi, alıp götürdü diyoruz. ben de diyorum biliyorum en kötüsü de bile bile hata yapmak zaten. hatalarından ders almayan benim gibi insanlar için zor oluyor tabii. ama şimdi geçmişi düşünemeyecek kadar meşgulüm aslında hiç bişey yapmıyorum sanırım ortasahada boşuna koşturan futbolcular gibiyim. topu dikine oynamadıkça gol atılamaz. ama hazırlık pasları olmadan da olmaz :) tribünde siz sahadayken sakatlanmanızdan korkan biri varsa o zaman daha kontrollü oynuyorsunuz her ikili mücadeleye giremiyorsunuz. sakatlanmaktan değil onun üzülmesinden korkuyorsunuz. biliyorsunuz ki sizin dayanamadığınız acı fiziksel değil zihinsel. en çok da onlar acıtır zaten. ne geliyorsa başınıza hep çok düşünmekten ya da hiç düşünmemekten geliyor. ortasını bulsanız bile bu sefer herşey sıkıcı gelecek sizin için. ne yapacağınızı bi türlü bilemediğinizi ben biliyorum merak etmeyin yalnız değilsiniz. Live 4 it! size bir mail uzaklıkta. sorunlar paylaştıkça azalır çünkü başkalarının da acı çektiğini görmek hepimizi gizliden gizliye mutlu eder, iğrenç bir tatminkarlık sarar içimizi ama biz bunu kabullenmeyiz aslında bazılarımız bilmez bile bunu ya da bilenlerin bir kısmı da kabullenmek istemez ama kimse inkar etmesin ki sınıfın en güzel kızı veya en karizmatik erkeği herkesin önünde saçma sapan bir hareket yapsa, üstüne bişey dökse hepimiz hiç olmadığımız kadar tatminle dolarız. bunun psikolojide kesin bi karşılığı vardır ama ben şimdi onu bulamıycam aslında hemen bulabilirim sanırım nerde olduğunu biliyorum sadece bir arama motoru uzaklıkta bana cevap. ama bazen bi adım uzakta bile olsa yetişemeyiz istediğimize elimizi uzatmak veya bağırıp ilgiyi üstümüze çekmeye çalışabiliriz ya da kocaman bir adımla hemen yanına gidebiliriz. aslında herşey bir adım mesafede ama çoğumuz sonsuza kadar bile sürse bi türlü o bi adım mesafeyi aşamayacak, aşanlar da belki geri dönmek isteyecek ama geldikleri bir adım dönerken bir uçurum olacak.
içinde insan olan her olayın sonsuz tane karmaşık durumu var. iyi veya kötü hepimiz farklıyız birbirimizden. ve bir torba içinde bulunan 4 mavi 6 kırmızı bilyeden 3 tane bilye çektiğimizde birinin mavi diğerlerinin kırmızı gelme olasılığını hesaplayabiliyoruz ama karşılaştığımız insanlardan kaçtanesinin bizi sevip kaç tanesinin bizden nefret edeceğini ya da hiç aldırış etmeyeceğini bilemiyoruz. bilyeler hep sabittir. maviyse sonsuza kadar mavidir. ama insanı bilyelerden ayıran şey insanın sürekli değiştiğidir. masa etrafında oturacak 10 kişiden yanımıza oturanın sevdiğimiz insan olma olasığını biliyoruz belki ama ertesi gün masa etrafında kaç kişiyi sevdiğimizi veya sevdiğimizin bizi hala sevip sevmediğini bilemiyoruz. bilmeyelim zaten. hayat bir oyun değil mi oynayalım işte :) ama bilgisayar oyunlarından bir farkı var ne yazık ki ordaki gibi sonsuz can hakkımız yok. bir tane var. iyi kullanmak gerek ;) Live 4 it! oyunu kazanmak için yaşa diyebiliriz o zaman. ama sonu ölüm olarak belirlenmiş bir oyun olsa da a şehrinden b şehrine giden 8 farklı yoldan en güzeli seçme olasığımızı da göz önünde bulundurmak gerek. kısa veya uzun ya da mutlu veya hüzünlü ya da çok daha farklı duygular. sanki hiç bitmeyecekmiş gibi geliyor herşey. biteceği de hep geceleri aklımıza gelir zaten.
ama şu an yaşıyorum ve yaşamı hissediyorum. gecenin bir yarısında böyle şeyleri düşünmek normal tabii gece hep kötü şeyler düşündürür bize. ama yine de derinden aldığımız nefesimizin içimize dolmasını hissetmek güzel bişey olsa gerek..

  1. Comment by mayksisman on 19:02  

    ne güzel bi yazı ya bu;
    okudukça içinde "kaybolunabilitesi" yüksek, akış hızı yüksek, örnek ve benzetme dozu son derece yerinde (: valla bu ara bu tarz kısa yazılar okumaya ihtiyacım vardı, iyi geldi

    ayrıca bunları yazarken hiç permütasyon-kombinasyon-olasılık sorusu çözdün mü çok merak ettim :p

  2. Comment by Yeditepe İstanbul on 19:03  

    Yazının başında futbolla ilişki kurmuşsun; ben de tamamını, hayatla futbol arasında bir benzetme yaparak yorumlayayım:

    Bir oyuncu kötü oynayabilir ama kötü koşamaz...

  3. Comment by Adsız on 13:10  

    Memleket ne hale gelmiş kardeşim.Hümanist bir yazı yazarken bile futbolu işin içine çekmek zorundamısın.Bir sonraki yazında Popstar'dan veya Ajdar'dan bir örnekle anlatırsın olayı.Bu arada resimdeki biranın markasnı elinle kapatarak olası reklam ve telif hakları davasından da sıyırmışsın.Tebrikler...

  4. Comment by deli mine on 01:23  

    hersey tesadüfler zinciri cnm
    hayatımızın bunca tesadüflere baglı olması bazen beni korkutuyor

  5. Comment by joone on 20:26  

    koyun kafa ve ayak - yoksa bacak mıydı- sayısı da derdimizdi bi zamanlar.. bu kadar uzun ve hoş bi yazıda aklıma bu geldi. ve takıldı.. cık ..

  6. Comment by tılsım on 15:39  

    Hayattaki tesadüfleri anlayan bir adım öne çıksın.

  7. Comment by blacklebron on 20:07  

    hocam sen ne büyük cevhermişsin böyle?
    valla okumadan kalkamadım masadan.
    okudukça okuyasım geldi ..
    amanın çok fazla düşünmeyelim böyle şeyleri ben zaten sıyırdım bu aralar bide sen gelme üstüme (:

  8. Comment by Adsız on 22:29  

    şuan öküz gibi bir projem var türkçeye çevrilmesi gereken.
    ve ben oturmuş blogunu okuyorum.
    ne yalan söyliim bana projeden daha çok şey kattığını düşünüyorum.
    ve ne yalan söyliim mutluyum.
    biranın yanına çerez değil.
    çerezin yanına bira.
    senden bi tane daha yok.müzeye konulası insan.
    cuuukk taaak.
    tahtaya vurdum.
    yazılarını yazarken gelen ilham hiç gitmesin nazar degmesin diye.

  9. Comment by eroy on 14:20  

    >triancula
    iyi geldiğine sevindim ;) teşekkürler söylediklerin için :)
    liseden beri çözmedim :P

    >sevda sözleri
    haklısın ama bir oyuncu kötü koşamaz belki ama az koşabilir. ;)

    >karamba karambita
    içinde insan olan herşeyle ilişki kurulabilir bence :)

    >cansu
    biraz şanslı olmak gerek canım haklsın korkmakta.
    ama sun tzu der ki;
    savaşta şans hazırlıklı olanın yanındadır.

    >enteldantel
    teşekkürler ;)

    >23.lebron
    saol dostum :) yazmak iyi geliyor işte :)

    >january
    canım yaa senin okuduğunu görmek çok güzel :) biliyorum okuduğunu zaten ;)
    müze önerisi için de teşekkürler. oyy değişik hissettim birden ;P
    ve elbette çerezin yanına biraaa :)))

    yorumlarınız hepinize teşekkürler ;)