hayat bir yolsa, trafiğin sıkışması normal
toplantımız vardı Hidra için. önemli gelişmeler ve yapılması gereken bir ton iş var. kulağımda cep telefonumun kulaklıklarından gelen müzik eşliğinde yürüyorum. çok yapıyorum bunu ben etrafımdaki sesleri duymaktansa sevdiğim melodileri duymak daha çok hoşuma gidiyor. aslında bu durum başlı başına 3 yazılık bir blog konusu :P girmeyeyim şimdi buna. mecidiyeköy' den taksim' e giden yolda ve taksim' den mecidiyeköy' e giden yolda berbat bi trafik var. nefret ediyorum ben trafik sıkışıklığından o yüzden bugün onca yolu yürüdüm. (belki biraz da yürümeye ihtiyacım vardı ama zaten hergün onca mesafe katediyorum okul içinde koşturuyorum. ama zevk için yürümekle mecburiyetten yürümek farklı oluyor.)
arkamdan gelen siren sesini duyunca lütfen içindeki insana yardım et tanrım diyorum. hasta insanları görmeye dayanamıyorum ben. ama trafikten zar zor ilerliyor ambulans. ben bile yürüyerek daha hızlı gidiyorum neredeyse.
biraz ilerde karşı yolda da başka bi ambulans ilerlemeye çalışıyor. ama trafik ışıklarının orda zırhlı banka araçlarından biri trafik polisi tarafından durdurulmuş yolu kapatıyor. polis adamı indirmeye çalışıyor gibi ama adam da ambulansı işaret ediyor biraz ileri alalım gibi bişeyler diyor diğer arabalar korna çalıyor ambulansa yol verin diye ama polis de tık yok adam bildiğini okuyor. genç bir polis. bi an yanına gidip arabayı kenara çeksene be adam diyesim gelmedi değil ama bunu yapabilecek bi insan değilim ben :)
ama bi anda orta yaş civarında bi adam yola atılıp polisi çekiyo savuruyor. birbirlerine vuruyorlar. çevreden yetişenler de yardım edip adamı yakalıyorlar. polis kelepçeliyor adamı. adamın akli dengesi de pek yerinde değil ama. bu arada ambulans neredeyse 10 dakika orda bekledikten sonra yoluna devam ediyor ama zaten iki adım ötesi yine trafik sıkışık. polis şimdi adamı kelepçeledi o sırada telsizinden destek çağırıyor. kargaşa var etrafta, insanlar hemen toplanmış zaten.
gideyim artık ben. ilerledikçe olayın çok uzağında kalanlar birbirlerine ne olmuş diye soruyorlar. telefonun müziği kapattığım için duyuyorum artık etraftaki konuşmaları. yanımdan bir yunus (polis olanlardan :) ) koşarak geçiyor. trafik polisinin çağırdığı destek yolda :) o yanımdan geçtikten sonra biraz ilerde bıraktığı motorunun yanında geçerken şimdi bilgisayar oyununda olsak ehehe atla ve git :P nioahaha.. gibi saçma düşüncelere kapıldım sanki bir an.
ama içim rahat değil şu an düşünüyorum da orda benim ailemden biri olsa ambulansta ve bu yüzden kaybetsem birini ya da şu an bu yazıyı okuyan birinin yakını da olabilir ya da ta kendisi. birgün ben de olabilirim o ambulansta. hatta zamanında varamayacağı biryerde de olabilirim, olabiliriz, olabilirler, olabilirsin. düşündükçe düşünceler daha da çoğaşıyor. kafana takma demek de bi işe yaramaz ki. ölümden korkmuyorum ben, yaşamak zor olsa da hayallerim olduğu sürece kabusları az görüceğime inanarak yaşıyorum. hergün yarın için hayaller kuruyorum ki kabusları hiç düşünmeyeyim. ama bu ambulansları görünce de yukarıda yazdıklarımı düşünmeden edemiyorum.
dün gece yağmur yağarken pencere önündeki yatağımdan gökyüzünü görmek için perdeleri sonuna kadar açtım. gecenin tüm karanlığı içeri girdi. arada şimşekler aydınlattı. gece uyurken bir ara annemin gelip perdeleri örttüğünü biliyorum. uyumadan önce boş boş bakarken ne düşündüğümü yazamıyorum. ben de bilmiyorum ya da hatırlayamıyorum. "ne farkeder ki?" dedim şimdi. ben her yağmurda aynı şeyleri düşünüyorum diyerek kendimi kandırıyorum şu an. uykum yok ama hayaller görmek istiyorum şimdi. o yüzden uyuyorum artık ben.
eger sen kimsenin yolunda durmuyorsan, seninde yolun acık olur merak etme sen:=)
sevgiyle
(blogunu sada sık okumaya basladım, sanırım kendini sorguluyorsun son zamanlarda)
http://www.blogcu.com/yansımalar
teşekkürler :)
umarım biraz açık olur. şu sıralar fazlasıyla ihtiyacım var çünkü.
şansa yaşadığımız doğru.. bir de şansı elimizin tersiyle ittiğimiz.. trafiğin hep sıkışacağı da.. hayat en kötüsüne bile alıştırıyor zaten.. ondan belki de çivisinin çıkması..
evet. herşeye alıştırıyor hayat. bi şekilde kanımıza giriyor. sen yaparsın diyor. bugünler de geçer diyor ama hiç geçmeyecek günlere bizi gizliden gizliye alıştırıyor.