kişisel ileti
birkaç satır birşeyler yazabilmek için kaç gündür beklediğimi tahmin bile edemezsiniz. içimde birşeylerin öldüğünü hissedebiliyorum. kendimle ilgili birçok şeyin üstüne kalın örtüler örttüm. şimdi o örtünün altındakiler onun altında çıkamıyorlar. yaptıkları tekşey denemek. hiç bitmeyen bir umutla gün ışına ulaşmaya çalışıyorlar. çünkü içerde artık hava kalmadı yaşamak için son çabaları tüm güçleriyle tekrar o yaşam dolu nefesi tadabilmek. bense sadece izliyorum. zaten ben hep izledim ya da kenardan fikir verdim.
taksimde dün gece önümden biri geçti elindekine dikkat etmedim. meşale gibi birşeydi sanırım tek bildiğim tam da kafamın yanından geçti nerdeyse saçımı yakıyodu. birkaç adım sonra o adamı alevler içinde gördüğümde biraz önceki alevin molotof kokteyli olduğunun farkına vardığımda adam bağırıp çağırıyor kendini söndürmek için yerde yuvarlanıyordu. elindeki bomba da olabilrdi ya da ben birkaç adım daha yavaş da atabilirdim ve bunalıma sürüklediğim bu hayatım sona da erebilirdi. son nefesimi verdiğim anı düşünmek garip birşey. ölümden korkmuyorum ben. kendi yokoluşumun benim üzerimdeki değil, geride bıraktıklarımın üstündeki etkisi içimde bir şeyleri düğümlüyor bazen. hep hayal kırıklığı yaratmak beni kendimle çatışır hale getirdi.
ne zaman içimde birşeyler uyansa heryer kararıyor. bunca karanlık bazen çok fazla geliyor. umutsuzluk karanlıkla birleşiyor ve uyanan herşeyi kendi içinde yokediyor. tecrübe denen şey yaşanmadan olmuyor. sobanın sıcak olduğunu elimi değdirmeden anlayamıyorum. şimdi yanık bir elle, onun acısına ağlıyorum. aklımdan geçirdiğim tüm düşüncelerin veya yazdığım tüm hayata karşı durabilmekle ilgili yazılara ihanet ediyorum. kendi kendime ihanetim bu. ben bu acıların hepsini kendim yarattım. biliyorum ki kendim bitirebilirim ama geceleri dışarı bakarken karanlıkta tek otururken neden bu karanlık diyorum. dışarının karanlığını değiştiremem ama içimdeki ışığı da kendim söndürüyorum. inanın bazen zor nefes alıyorum. hasta olduğum için değil. yaşam içimden çekildiği için. ne oluyor böyle desem de ne olduğunu biliyorum. elimdeki herşeyi kaybediyorum. kaybettiğimi düşünmek daha kolay geliyor. hepsi bitiyor. kalıp savaşmak zor geliyor di mi? umutsuzluğun içinde kalıp öylece hiçbirşey yapamamak benim için çok zor herşey şu an. ama biran baktığımda herşeyin düzelebileceğini görüyorum. birkaç deneme daha ve sonra o kalın örtü kalkacak ve temiz havayı tekrar tadıcam. son bir deneme için burdaki pis havayı olabildiğince içime çekmeliyim bu kirli havadan alabildiğim tüm nefesi bana vereceği güç için kullanmalıyım, bundan göreceğim zarar kazandığım zaferin bir bedeli olacak. ve biten de bu karanlık olacak. yaşam hariç hiçbirşey sonsuza kadar sürmez.
taksimde dün gece önümden biri geçti elindekine dikkat etmedim. meşale gibi birşeydi sanırım tek bildiğim tam da kafamın yanından geçti nerdeyse saçımı yakıyodu. birkaç adım sonra o adamı alevler içinde gördüğümde biraz önceki alevin molotof kokteyli olduğunun farkına vardığımda adam bağırıp çağırıyor kendini söndürmek için yerde yuvarlanıyordu. elindeki bomba da olabilrdi ya da ben birkaç adım daha yavaş da atabilirdim ve bunalıma sürüklediğim bu hayatım sona da erebilirdi. son nefesimi verdiğim anı düşünmek garip birşey. ölümden korkmuyorum ben. kendi yokoluşumun benim üzerimdeki değil, geride bıraktıklarımın üstündeki etkisi içimde bir şeyleri düğümlüyor bazen. hep hayal kırıklığı yaratmak beni kendimle çatışır hale getirdi.
ne zaman içimde birşeyler uyansa heryer kararıyor. bunca karanlık bazen çok fazla geliyor. umutsuzluk karanlıkla birleşiyor ve uyanan herşeyi kendi içinde yokediyor. tecrübe denen şey yaşanmadan olmuyor. sobanın sıcak olduğunu elimi değdirmeden anlayamıyorum. şimdi yanık bir elle, onun acısına ağlıyorum. aklımdan geçirdiğim tüm düşüncelerin veya yazdığım tüm hayata karşı durabilmekle ilgili yazılara ihanet ediyorum. kendi kendime ihanetim bu. ben bu acıların hepsini kendim yarattım. biliyorum ki kendim bitirebilirim ama geceleri dışarı bakarken karanlıkta tek otururken neden bu karanlık diyorum. dışarının karanlığını değiştiremem ama içimdeki ışığı da kendim söndürüyorum. inanın bazen zor nefes alıyorum. hasta olduğum için değil. yaşam içimden çekildiği için. ne oluyor böyle desem de ne olduğunu biliyorum. elimdeki herşeyi kaybediyorum. kaybettiğimi düşünmek daha kolay geliyor. hepsi bitiyor. kalıp savaşmak zor geliyor di mi? umutsuzluğun içinde kalıp öylece hiçbirşey yapamamak benim için çok zor herşey şu an. ama biran baktığımda herşeyin düzelebileceğini görüyorum. birkaç deneme daha ve sonra o kalın örtü kalkacak ve temiz havayı tekrar tadıcam. son bir deneme için burdaki pis havayı olabildiğince içime çekmeliyim bu kirli havadan alabildiğim tüm nefesi bana vereceği güç için kullanmalıyım, bundan göreceğim zarar kazandığım zaferin bir bedeli olacak. ve biten de bu karanlık olacak. yaşam hariç hiçbirşey sonsuza kadar sürmez.
söylediklerimin ve söyleyeceklerimin hepsini sen zaten yazmişsin erayim.. hayat çok boş canım.. mutlu olmaya çalişacaz.. elin de iyileşecek kalbin gibi ama sen izin verirsen.. geçecek ki çogunu atlattik azi kaldi :)
canimsin
cns
aa taksimdemiydin dün.bögh insan bi bronxa bakar dimi.
neyse artık.bu karamsarlık örtüsünü at artık be eroyum.zannederim seni light cola da kesmeyecek artık.
ama halledicez.
mutlululukus yakınus.
muck
denemene sevindim...
hadi seni güldür biraz...
Hayat çok kısa...Hadi derin bir nefes al ve dön aramıza ;)
akısına bırak ama kendini kaptırma derim
Ilk baslarda unutamazsin zamanla alisirsin, sonra zaman gecer arada aklina gelir, sonra cok zaman gecer unutursun...Zaman herseyin ilaci derler...Birde sey derler, civi civiyi söker, ne kadar dogru bilemem.. :))
kişisel ileti degil kişisel illet olmuş bu.
evet.
tekrarlıyorum,mutlulukus yakınus!
belki de dediğin gibi üzerinden o toprağı atabilmen için o toprağın altına bir kere girmiş olmak lazım... hani "dirilmek" için ölmüş olmak gibi..
oeeh.. pek bir bardağın dolu tarafçılığı bakış açısı gibi oldu bu. belki de asıl soru polyanna'ya ilk kimin tecavüz edeceği...
>cns
efes maçına gidelim ;)
>eysean
uzun çalışmalar sonucunda ortaya çıktı tabi :P
>january
evet sanırım coca cola light'tan daha sert bişeyler gerek. mesela absolut vodka ;) ki onun küçük şişeleri her an yanınızda taşıyabileceğiniz gayet şirinsel bi olgu ;P
sen istanbul' a bi gelsen bak o zaman herşey değişecek ;)
>misterio
teşekkürler :)
doğumgününü de geç kutladım boynum bükük sana cevap yazarken ;P
>tilsim
hayat o kadar kısa ki ancak bittikten sonra anlayabiliyoruz kısa olduğunu çünkü çok çabuk geçmiş ve yaşanmış oluyor herşey.
>deniz
etrafımdakileri değiştirebildiğim sürece yaşadığımı hissedebilirim aksi halde bi hayaletten farkım kalmaz gibi geliyor.
>sunny
göz görmeyince gönül alışır. bana en son bunu söylemişti. ben de ona daha çıkmaya başlamadan söylemiştim. platonik aşklardan konuşurken. bana da oky söylemişti, kendimi avutmam için. yaşam zinciri.. ne diyebilirim ki.
çivi çiviyi söker. evet haklısın. onun bana verdiği bu acı başka birinin bana verdiği sevgiyle silinir. hem de bir anda. aşk herşeyi iyileştirir. ama bu ilaca çok uzağım sanırım ben ya :(
>january
haklısın kendime kızıyordum ama artık öyle hissetmiyorum ;)
umarım dediğin gibidir mutlulukus yakındadırus ;)
>neo
insan birşeyleri kaybetmedikçe onun değerini anlayamıyor.
bardağın dolu tarafçılığı yapmak lazım ama biraz yoksa bardakta bakacak dolu taraf kalmayacak.
polyanna da iyi kız tamam ama biraz fazla dolu tarafçı oda ;P
ya ben hiç birşey diyemiyorum,annemlerle tartıştım gözlerim kan çanağı ve hergün böyle çünkü ümitlerim tükendi gibi bişi ama dedin ya sona kalan enerjimi sadece bunun için harciicam ve zafer benim olacak,senin ve benim buna inanıyorum,benim konumla seninki farklı olabilir ama iiki yazmışsın kriz geçiriyodum