farklı olmaya çalışmayı anlıyorum. kurallardan, önyargılardan, bağımlılıklardan,.. uzak yaşama isteğini. farklı ve özgür olma isteğinin altında ergen özenti tohumlarının ve onun getirdiği ilüzyonların olmadığını da görüyorum. tüm bunlar için artık yaşlı sayılırız. 15 yaşındaki birinin hayata duyduğu nefret acınacak bir duygu gibi görünürken 10 yıl sonraki nefret korkutucu bir hal alıyor. aynı duyguların başındaki etiketler gördüğü saygıyı etkiliyor. duygunun güvenilirliği yaşanılan zamanla daha artar teorisine katılmamak elde değil. ama zamana değil sürece inanan bir insan olarak aslında geçen zamanın ötesinde tecrübe edilen olayların sayısı daha önemli aslında. içinde bulunduğun çevrenin etkisi de azımsanacak birşey değil. çevrendekilerin de aynı süreçleri tamamlamış olmaları sağlıklı duygular ve olgun fikirler üretirken yanı başından ayırmayacağın ağrı kesicilerin olacaktır. beni ilgilendiren kısmı aslında yaşlara göre duygu ve fikir üstüne aforizmalar saçmak değildi. benim derdim senle aslında. seni seviyorum, senden nefret ediyorum, senle vakit geçirmekten hoşlanıyorum, seni görmeye tahammül edemiyorum, seninle sevişiyorum, seni terkediyorum, sana kur yapıyorum, seni aldatıyorum ama seni anlıyorum.. sen asla ilk anladığın sen değilsin.
hayata karşı nefret duymak belki de farklı olmak için ilk adım. hangisi ilk olarak ortaya çıkıyorum bilemiyorum ama kesin olan şey hep yanyana oldukları. birden hayat anlamsızlaşıyor. kendi kurallarını koymak istiyorum. toplumun kuralları yerine kendi kurallarını koyarak yeni bir düzen yaratmaya çalışıyorsun. başarılı olamadığın zaman yeni bir toplum seçiyorsun. yeni arkadaşlar üzerindeki baskını kuramadığında yeni yerler keşfetmek, yeni egemenlikler kurmak için kaçmayı seçiyorsun. aslında kaçtığının toplumun saçmalığı, insanların berabatlığı ya da hayatın anlamsızlığı değil.. sen kendinden kaçıyorsun. kendinden kaçarak olmak istediğin o yeni kendinin kollarına koşuyorsun, biliyorsun ki onun kollarında da mutlu olamayacaksın kaçmaya devam ettikçe hiçbirşey düzelmeyecek. kalıp savaşırsan da erdemli bir hareket sergilemiş olacaksın, öğrendiklerin seni daha farklı biri haline getirecek.. ne kadar asil.. anlamsız aynı zamanda. kaçmak, kalmak, savaşmak,.. anlamsız. hayatın kendi değeri olabilir. müthiş bir gücün eseri, mükemmel bir mühendislik çalışması ya da harika bir rastlantı olarak ortaya çıkmış olsa da anlamsız.. üzerine bu kadar farklı anlam yüklenebiliyorsa o zaman bütün anlamlar kendisini yitirir. kararsızlık, anlaşılmazlığa dönüşür.. yüklenilen anlamların hepsi ortaya saçıldığında meydana gelen kaos içinde boğulmaktan, hepsini biraraya getirmeye çalışmaktansa bunu karmaşayı ve anlamsızlığı kabul etmek gerek..
mutsuz, amaçsız, depresif, saçma hareketlerin mazereti olamaz bu. hayata bir süreç olarak bakarsın, amaçların olur. birinden diğerine atlarsın ve biter.. gerisinde süper anlamlar yüklemenin her duyguyu binlerce parçaya ayırıp son düşünce balonuna kadar incelemenin bir anlamı yok. yüzeysellik içerisinde de boğulma. bu da çok saçma olur. evrimin geldiğimiz aşamasında sonraki basamakların geriye dönüp tekrar maymun olmalarının benim için bir önem taşımaması öyle olmasını istediğimi göstermez.
bırak... içindeki nefretin seni kendinden alıp götürmek istediği yerler, insanlar, sana yaptırmaya çalıştıkları senin istediklerin değil. farklı benliklerin üstünde kurmaya çalıştığı hegamonyaların ilüzyonu. farkında olmak daha da can acıtıyor. daha fazla içki, daha fazla sigara, daha fazla uyku ya da daha fazla uykusuz gece, ilaç bağımlılığı.. bunca acı başka nasıl örtbas edilebilir. uykusuzluğun etkisinde yazıyla kurulmaya çalışan dünyanın rüyada kurulmaya çalışılan dünyadan bir farkı yok aslında.
herkes korkak, herkes aptal.. kimse ne yaşadığın farkında değil. boşvermişliğin dibinde olan da hayata dört elle sarılan da ne yaptığın farkında değil.. sonuçların ne olduğunu göremeyecek kadar körler. tanrım.. bu nefretin verdiği gücü hissederken, seninki gibi bir güce sahip olmak için ne kadar nefretle dolu olmak gerektiğini düşünüyorum. nefretini hissediyorum.. onca gücü bir anda savurmak için neler vermezdim.. o boşalma hissinin tek bir kum tanesi kadarı için her gece sevişiyoruz..
ama sen tüm hayatını bir hiç için geçiriyorsun. bir hiç için acınacak haldesin. aynaya her baktığında kendinde bunu görürken göz bebeklerinin içinde ben varım. bahsettiğin amaç, anlamsızlık,.. herşey yaptıklarınla ve söylediklerinle çelişiyor. bir an önceki senle bir an sonraki arasındaki farka sen de şaşırıyorsun. herşeyin farkında olup değiştirmemek sana acı veriyor. her karar anında kaçıyorsun. sonunda bir köşede yakalandığında yeni bir köşe buluyorsun. tüm bunların bir rüya olduğuna inanmaya başlıyorum artık çünkü ancak bir rüyada insan dünyasını bu kadar çabuk değiştirebilir. gerçekliğin ne olduğunu sorgularken senden korkuyorum.
zayıflıklarına yenik düştüğün sürece elinde mükemmel mazeretler olacak.. her seferinde son diyeceksin. ama sonra birden farklı bir şey olacak. en büyük eksiğin, hayatta tanrı olarak bakabildiğin şey ilk kez karşına çıktığında bu sefer gücünün bir anlamı olmadığının farkına varacaksın. yeniden diyeceksin.. başka bir yerde.. başka bir zamanda.. amaçsızca.. acınacak halde..
iyi geceler, iyi şanslar..
Salı, Ağustos 03, 2010
Kategoriler:
Yazan Çizen:
eroy
http://freyju.blogspot.com/2010/08/freyjas-defence-part-i.html