Yağmur da yağıyor seller de akıyor..

Bazı günler vardır böyle önceki geceden gelen mutluluk, umut, ..vs gibi şeylerle başlar. Sonra hayal dünyasından bir uyanış başlar. Herşey gittikçe daha gerçekçi bir hal alır. Gerçek kötüdür demiyorum ama "gerçek acıdır" gibi bir tabirin de bulunduğu dünyamızda kurulan hayallerin ardında üstü örtülen, o hayallerin tadı kıvamında pamuk şekerlerin ardında unutlan gerçekler mutluluk bulutun sert rüzgarlarla, şekerlerin de kasvetli yağmurun altında erimesiyle açığa çıkar ki dün çok rüzgarlı ve yağmurlu bir gündü. Birşeyler var ortada iyi, kötü öyle birşey gibi işte..

Hatta okulda hiçbiryerde bir Eray Bozkurt' un izine rastlanamadı. Hiç yokmuşum gibi. Ama bu görmezlikten gelinişim ilk defa olmuyordu zaten.. Bu tür şeyler komik geliyor. Anlatacak anılarım oluyor misali. "Ya, işte bigün okula gittim bi baktım beni silmişler.. Sanki sevgilim benden ayrılmış da bana söylemeyi unutmuş.. gibi" Bir bakmışın, ben yokmuşum diye bir şarkı vardı eğer zihnim beni yamultmuyorsa oturup dinlemesem de varlığını biliyorum sanki.. o buraya güzel olurdu. Telefonum çalsa da kurtulsam diyorum o da Ytü gibi beni unutmuş sanki..

Bugün, hayatımda daha önce içine hiç bu kadar girmediğim bir mücadele başlıyor. Çocukluk etmek için çok geç. Bir değişiklik olmazsa, 7-8 Kasım'da Antalya'dayım. İlginç bir başlangıç olacak. Ama bunların da ötesinde. Herşey öylece gözümün önünde yıkılıyor gibi, hayaller, dakikalar içinde gelişen uzun zaman öncesinden beri varolan aşk.. Hayatta her zaman bunlara yer var değil mi? Bu şarkıyı dinlerken yazmak daha güzel oluyor. Okuması da daha iyi olabilir.

10'ar dakika aralıkla 5 ağrı kesici içip tüm bunların yarattığı sıkıntıların verdiği fani acılardan -ki migren diyebiliriz ama tıp bilgim zayıftır yalan söylemiş olmayayım- kurtulmaya çalıştım. Ama geçmedi bir türlü. Yani hadi ilaçlar geçirmese bile çoktan bir komaya girip "welcome to real world eroy!" diye uyanmaya yaklaşabilirdim. Bu da olmadı, zaten bir güç var. Birşey için hala bunun olmasına izin vermiyor. Ya dünyayı kurtarıcam ya da çekilecek çilem varmış gibi bir durum. Neyse, intihara meyilli ergen profili çizmiş olsam da bunlarla alakası yok inanın. Ama hayatla ilgili yeni ilginç fikirler edindim, okumakta ve araştırmakta fayda var.

Herşeye kendimi kapatıp, bunca zorluktan kaçmayı çok isterdim ama önümüzdeki maceralarda çok daha fazlası olacak bunun için yaşamaya değer.. Her zaman olduğu gibi.. Amaçsızca yaşamayı kendinize amaç edinin gibi tırt bir sözle bitirmektense daha iyisini yapayım. Flashback;

Bu yıl ilk defa girdiğim derste, uzun zamandır derslerden alakam kesildiğinden ve artık içerisinde şöyle bir proje olur, böyle kazandırır, yok bi de dünyayı ele geçiririz gibi şeyler geçmedikçe ilgimi çekmediğinden zor geliyor. Dinlemiyorum pek zaten. Kimim lan ben? Niye okula geliyorum? ;p Zaten sevmediğim İtü'de zaten sevmediğim Gümüşsuyu'nda; çok sevdiğim, aşık olduğum Ytü'nün ihanetiyle karşı karşıya geldiğim günün öğleden sonrasıydı. Ders ingilizceydi ve ilgisizliğimi birkat daha arttırmıştı. Çünkü bana göre bir ders ingilizce olacaksa o ders en azından kuantum fiziği olmalı ya da parçacık fiziğine giriş filan işte. Ölçü aletleri ile ilgili şıdır bıdır.. diye giderken gördüğüm 25 derecedeki bir sıcaklığı 24 derece ölçen aleti hatası.. şöyledir böyledir. 25 dereceyi 24 derece ölçen alete hatalı diyoruz ama onun gerçekten 25 derece olduğuna nasıl emin olabiliyoruz ki? Sonuçta onu ölçenin de bir hatası var. Hatalı bir değeri hatalı ölçüyor diye neden bu yaygara? Mutlak değerden nasıl emin olabiliyoruz ki? Mutlak hata nedir? Aha! süper dersin gerisini de dinlemezken bana meşgale çıktı :) Ders arasına kadar beni götürür bu.. "Where is my mind?" demek istiyor insan..