öyle değildi aslında
tam olarak şöyle gibi sanırım. kulak dolusu müziğe eşlik ederken sanki sen söylüyormuşsun gibi gelir. taa ki müzik kesildiğinde herşeyin bir hayalden farksız olduğunu anlarsın. mükemmel sandığın kendinin ne olduğunu tam olarak duyarsın. duyduğun tam olarak sensindir. ama birkaç saniye önce çevrendeki seslerin seni kendine olmadığın biri gibi gösterdiğini farkedebilir miydin. kalabalığın seni eller üstünde taşırken hissettiklerini, verdiğin kararları taşıyan biriyken de verebilir misin? müzik sustu, kalabalık dağıldı ve gece bitti.. konser sonrası boş alanda sadece o kocaman boşluk kaldı.
yalnız kaldığımda kendimle vakit geçirme fırsatım olduğunda yaşadıklarımın hiçbirinin aslında bir önemi olmadığını görmek. her seferinde yeniden sanki ilk öpücük gibi..
sen ben ve aşk.. yeşil çayırlar, ağaçlar, pembe panjurlu ev, pamuk şeker, jelibon, yağmurda yürümek, el ele gezmek filan değil aslında. gece, müzik, alkol, vücudu arzulayan bakışlar, sözler, sevişmek, ayrılmak, düşünmeden, her seferinde farklı kıvrımlarda kaybolmak.. edepli aşk olmaz ki..
uyumadan.. geceleri birlikte geçen zamanları şimdi yalnızken tekrar yaşamak.. üzülmek değil. düşünmemek de değil aslında. bi anlamı var ya da yok. öyle işte. sebepsiz ve amaçsızca.
ilk gördüğün günden beri aşık olduğun her gördüğünde aklını başından alan biri olsa, gökyüzünü ve yıldızları ismini her söylediğinde onda bulsan, yılda bir kez görsen, biraz vakit geçirsen, aklındaki tek şey o ilk öpücük olsa, birşey değişmese. ne kadar zaman geçirdin ki ve nesi seni aşık etti kendine? bilemezsin işte.. sadece o arzunun o ilk anın peşindesindir bilinçaltında hep yürür gider. tek bir amaca futürsuzca sarılırsın. tamamen kendini ortaya döküp bir daha göreremekten korkarsın. belki birgün diye yıllar geçer.. garip işte.. her kendinden geçtiğinde dudaklarına değen alkolün döktüğü kelimelerin, isimlerin içinde geçer.. ama bir tek o bilmez. bazen de bilir. bitik aşk hikayesinden pek bir farkı olmaz aslında. anılar azdır belki de sadece. ama tatminsiz duygular bir o kadar fazla.
kendi içinde yarattığın duyguları ona açarsın birden o da senin platonikliğine kapılır. roller değişir, zaman geçer, anılar birikir, zaman artık geçmez olur, biter, geriye pek bişey kalmaz, bir yerlerde sönene kadar ağır ağır göze çarpar..
hayatta yapmaktan en çok haz aldığım şeydir belki de yıldızlarla dolu gökyüzünün altına yatmak. göğsüne dayadığı başıyla kalp atışlarını dinlerken, yaşadığını hatırlatır. rüzgar eser saçları gözlerini kapatır. açtığında ortadan kaybolmuştur. hayal gibi. yıldızları izlemek, elinde bir fenerden çıkan ışık dolu yolla sanki gökyüzünü sen aydınlatıyormuşçasına. herşeyden uzaklaşıp seni ışıkla ve karanlıkla süslü diyarlara götürür. yalnız kalırsın. tanrı bile yoktur. çocukça ışıkla oynarsın. o çocuk olsam bazen. hiç büyümeden yıldızlarla kaplı tavanımda gökyüzünde gezinsem. birgün orda ben de bir yıldız olucam hayaline yeniden kapılarak. hiçbirşey düşünmeden yine ışığımla yolculuk edebilsem..
LEAVE A COMMENT