deleted scene

hızlı adımlarla arka sokaklarda belamı arıyorum. nerde olduğunu da bulamıyorum. karanlık. ıslak. zaten uzağı da göremem ben. şimdi daha da uzağı göremez haldeyim. eskiden olsa uzun saçlarımdan yüzüme az yağmur damlası düşerdi. artık dökülmüş kısa saçlarımın bi faydası yok. telefonu tekrar arıyorum. cevap yok. cevap yok. cevap yok.. içip içip eski sevgilisini arayan umutsuz insan gibi her bir arama cevapsız olarak yankılanıyor evrende. ki benim alışık olduğum bir durum. hayal kırıklıkları benim için sanki bir atasporu sanki bir genetik hastalık kadar içimde bir varlık. kadın olsam, bebeğim olsa bu kadar yakın olamazdık herhalde. metaforlar.. stop.

bir sonraki sokağı deneyeceğim. tarifine göre burası değilse orasıdır. köşeyi döndüğüm anda yüzyüze geliyoruz zaten. yüzü bir sürreal tablo gibi olmuştu. herşey birbirine girmiş. rimeller, saçlar, gözyaşları hepsi birbirine girmiş. salya sümük ağlamaya devam ederken, ben de ağlarken kendi halimi düşünüyordum. ne olursa olsun ben ağlamaktan hiç çekinmemiştim. insanları ağlatmaktansa kendim ağlarım daha iyi. konudan uzaklaştım. aslında yakın olsam ne olur ki. anlamsızca yaşadığım bir hayatım var benim. umrumda da değil artık. ne kaybedebilirim ki. en azından ben kaybetmiş olurum. başkalarının kayıplarını toplamaktan benim kadar sıkılan biri var mıdır acaba. bence hayatın en güzel kısmı öldüğümüz kısmı. alice harikalar diyarında!.. sonunda.

içkiden bazen nefret ediyorum. dindar değilim. olmam da. bence din de yalan. bunu yazarak eğer varsa diğer taraftaki şansımı kaybediyorum sanırım. başka hayatlarımız olacaksa orda da kaybederim ben. varlığımın bi anlamı var mı acaba diyorum. neyse ergenliğin lüzumu yok şu an. içip kendinden geçtiğinde en azından ben gelebildim. aslında böyle şanslı olmayı istiyorum. kendimi kaybettiğimde tutabilecek biri olsa. benim üstüme gazete serip öldü demelerinden korkuyorum. öldüğüm anı hatırlamazsam iyi mi kötü mü bilemedim şimdi.

yatağına kadar götürdüm. üstünü kuruladım. pijamalarını giydirdim. iyi geceler öpücüğü vermeden çıktım evden. ama çıkmadan mutfakta bi sigara içtim. muhtemelen iki günlük bi kadehi de bitirdim. her an sanki film karesi gibi.. zihnim o kadar garipsiyordu ki. yazmak istedim. söylemek istedim. ama her iki yeteneğim de hayli köreldi. kendi evime dönüp birşeyler izlemeye yetecek kadar gece vardı hala. sabah beni hatırlamaması en güzeliydi.

o kadar garip ki. hayatımın nasıl değiştiğini görmek. sokakta ıslanan pis paçoz kedileri gördüğümde ne kadar gözüm doluyor bilemezsin. kendimle karşılaşıyorum sokakta sanki. hepsini alıp eve götürmek istiyorum. her yazdığımı okudukça kendimden daha fazla nefret ediyorum.