Ockham's Razor - Part III The End

Düşünceler içerisinde geçen anlar saniyelere, saniyeler dakikalara, dakikalar saatlere, saatler günlere, haftalara, aylara dönüşüyor.. bu söylerken bile dayanamıyorken geçirdiğin zamana nasıl dayandığını düşünsene.. Ockham'ın usturası bileğinle kalmamış heryerini paramparça etmiştir.. vücudunun her noktasından akan kanla beraber ruhun da seni terk ediyor. kapkaranlık bir geçmiş önlenemez şekilde her yanı karartıyor. Ne yapacağını bilmiyorsun. Nefret, Aşk, Uzaklaşmak, Aşk, Tekrar Nefret, Kararsızlık.. daktiloyla yazılırcasına sesiyle uyutmuyor seni. Her saniye kafanın içinde harflerin darbelerinin yankıları, o harflerin oluşturduğu kelimelerin sayfalarca cümlelerden oluşan yansımaları, paranoyaları, düşünceleri, aşkları.. kendini kaybetmişsindir artık. Doğru bir karar verecek noktayı da çoktan geçmişsindir. Akan ruhunun yerine yenisi de gelmeyecek. Son.. artık kaçınılmaz. Her nefes bir ömür kadar sürüyor her düşüncede bir hayatı baştan sona yaşıyorsun. Geçmişini silmek için kalan tüm ömrünü feda edebilirsin. bundan sonrası için karar verdiğinde geçmişin bu karanlığının seni ele geçireceğini biliyorsun. Sonunu bilerek teninde dolaştırdığın ustura artık seni geri dönülmez bir noktaya getirdi. Son.. söylendiğinde hiç bu kadar bitirmemişti daha önce..


SON

Chronicles: Ockham's Razor - Part II

Ockham'ın usturası bir an bile bileğinden ayrılmıyor. gitgide daha çok tenine girmeye çalışıyor. küçük kan damlacıkları, o soğuk çeliğin üzerinden sonsuz bir boşluğa damlıyor. dipsiz bir kuyuya yolculuğa çıkan ruhunun küçük parçaları karanlıkta kayboluyor. hep hata olarak gördüklerini tekrarlamaktan yorulduğun anlarda geri çeliyor.. biraz olsun nefes alıyorsun. işte evet tek kurtuluş bu diyorsun. aynı şeyleri tekrarlarken kaybolan ruhunun parçaları nerelerdedir? kim bilebilir ki.. arkasında iz bırakmadan kaybolup gittiler karanlık sonsuzlukta. derinlerde bir yerde hatayı sorguluyor düşünceler. hepsi birbirine girmiş.. sonsuz sessizlikte birbirlerine bağırıyorlar. sonsuz karanlıkta birbirlerinin gözlerinin içine bakıyorlar. soğuk çelikten yansıyan ışık sonsuzluğu deliyor.. karar veriyorsun.. evet! aynı hataları tekrar yapmamak için. bu defa ustura kalbine değiyor. soğuk çelik damarlarının içinde dolaşıyor sanki. ockham'ın ikileminde o soğuk çeliğin yansımasında görebiliyorsun bunu kimin yaptığını.. kendi elinin yansıması herşeyi bastırıyor sonsuzluğun içerisinde..

yakalambaç

şimdi bişey yerken boğazıma takılsa bir fındık, direkt harikalar diyarına gideceğim gerçeği hayattan soğutuyor beni. böyle düşününce kalp acısı, eski sevgili, iş hayatı,.. gereksiz lan. bir sigarayla geçiştirdiğim otobüs durağındaki beklemeler kadar gereksiz. vapurlar var hayata anlam katan ama o var. var işte. biyerden yakalıyor seni..

başlangıç

başlangıç

şu ana kadar yaptığım her şey yanlıştı.. iyi bir başlangıç noktası belki ama onca yanlışın bedeli ne olacak? tam da gecenin en kör anında uyanıp da sevgiliniz yanınızda yattığını görüp mutlu olduğunuz anlarda hayat güzeldir. gerisinde hayat boktan. peki.. hayatı güzel kılan o ise senin varlığının ne önemi var ki? tekil ve boktan olabilir ama hayat bazen hiç yaşanmasa daha güzel oluyor. eskisi gibi değilim dediğin anda öleli belki de birkaç yıl oluyor.. ölümden sonra yaşam var mı? diye sorduğunda aslında cevap kendin oluyorsun. içinden akıp giden düşüncelerin içinde ne zaman ne de ölüm durdurabiliyor seni. kendi gözlerinin içine baktığında gördüğün tek kelime seni sürüklüyor.

Chronicles: Ockham's Razor - Part I

Ockham'ın usturası elindedir. Ya bileklerini kesersin ve bitersin ya da kalbini kesip atarsın ve biter.. Sonra.. Sonrasında hayat senin için yeniden başlar..

part IV: epik feyıl

epic-fail

Hayatta elimi neye attıysam ya bok püsür oldu ya da kurudu kaldı.. Artık korkudan otuzbir bile çekemiyorum..