end scene

sonunda başardım. kurduğum herşeyi yıktım. içimdeki herşeyi öldürdüm. şehri yağmayalan barbarlar gibi heryeri yakıp yıktılar, geriye hiçbirşey kalmadı. ben de. buna sevinmek hakları. geriye ilerde turistlerin yıkık dökük sütunlar arasında gezerken ne güzel bir yermiş diyeceği bir harabe kaldı. kaçıp kurtulanların yok olup silinmesi ya da herşeyi yeniden kurması arasında gidip gelen bir kader çizgisi var. gerçi kadere de inanmıyorum gibi aslında. ama bilmiyorum. hiçbirşey bilmiyorum ben. aslında bilmemek değil, karar verememek. ve neyse sonunda hep filmlerde görmeye alışık olduğumuz dibe vurma sahnesi gerçek oldu. bravo. and the oscar goes to.. me.

günaydın..

son birkaç haftadır gördüğüm bu kaçıncı gündoğuşu bilmiyorum. ama her sabah hayat yeniden başlıyor. bir önceki günden gelenlerle, gece rüyalarımızı süsleyenler ya da en büyük kabuslarımız bize birşeyler katıyor. uykusuz geçen zamanlarda saatin tiktakları daha bir yavaş vuruyor. piyano tuşlarına, uyanan kuşların ve rüzgarın sesi eşlik ediyor. sabahın serinliği içimi titretiyor. vücudumu saran bu irkilme zihnimde hayallere ilham veriyor, hatıraları canlandırıyor. gün doğuyor.. aydınlanan sadece sokaklar olmuyor bazen de içine doğuyor güneş. en karanlık noktalarına vuran ışık herşeyi olduğu gibi gösteriyor.

gün doğarken, sigaranın içini kemiren o dumanı, alkolün gözlerinin önüne getirdiği o perde gölgeleyemiyor hiçbirşeyi. seni her sabah uyandırmak için gelen bir melek, her sabah yeni bir umutla geliyor sana.. öperek uyandırıp seni herşeyden korumak için kanatlarının ardına gizliyor ruhunu. biliyor ki tanrının verdiği ışık kadar temiz şu an. hala..

1. Gün: Başlangıcın başında

uyandığımda sanki konuşmamız yeni bitmiş gibiydi. uyuyabildiğim zaten 1-2 saat oluyordu onda da sanki başka bir hayat yaşıyormuş gibiydim. bedenim dinlenmeye çalışırken zihnim de savaşmaya devam ediyordu. eski sevgilimle konuşmadım eğer dip not olarak düşmek gerekirse. herkesten farklı biriyle muhtemelen diğer konuşmamızı bundan uzun bir süre sonra yapmayı umduğum biriydi. birbirimize bakarken gözlerinin siyahında beni alevlere atmış gibiydi çoktan, bundan zevk alacağına dair bir hisse kapılmıştım. karşımdakinin gücünü kolay kabul etmem ama beni çoktan ele geçirmişti. konuşurken her cümlede beni başka birşey bekliyordu. sözlerinin keskinliği zihnime saplanan oklar gibiydi. kalbime çarpanları o anda nefesimi kesiyordu zaten bir yandan da düşünmeme bile izin vermiyordu. ya kabul edersin ya da sonuçlarına katlanırsın. seçimlerimin sonuçları kesindi.

istediğim de buydu aslında. sınırları belli bir yoldan gitmek. bir süre için. cama kafanı yaslayıp yolu seyredip düşünmek.. yolculuğun tadını çıkaralım şimdi..

the beginning

tam 45 gün. son gün tekrar görüştüğümüzde sorduklarıma cevap verebileceğini, yapmanı istediklerimi yapabileceğini umuyorum.. sonunda bir amaç için, neden olduğunu anlamak için. başarısız olursan artık bizi göremeyeceksin bir daha. aldığın nefesler gereksiz, söylediklerin anlamsız olacak. kum taneleri akmaya başladıktan sonra geçen geceler ve onları kovalayan gündüzleri saymaya başlıyoruz.

"Live 4 it! Around The Universe in 45 Days" tanrılar hepimizi korusun..

dawn after dark

en zor an. her bitti. zaman durmuş. sen durmuşsun. aklından geçen düşünceler bile olduğu yerde kalakalmış. umut yok. hislerin yok. isteğin yok. kimse yok. ışık yok. kapkaranlık. kendi nefes alışını bile arasında geçen zamanlarda unutuyorsun. son nefes. derinden. kalbini söküyor yerinden. parçaları havada uçuşan sonbaharda ağacından ayrılmış yapraklar kadar üzücü ve mutsuz uçuşuyor havada gözyaşlarının eşliğinde. dudakların aralanıyor. nefes alırken boğazının düğümü acıtıyor canını. sonrasında herşey parlak. ışık delip geçiyor vücudunu. seni kendinden ayırıyor. sesi çığlığını bastırıyor. herşeyi alıp götürüyor. herşey yeniden başlıyor. yeniden. herşeye.

...

Bir dağa çıkıp oradaki sessizliği yırtıp, kulak zarlarını yırtan bir fırtana kadar bağırmak istiyorum. ses tellerim kopana kadar. içim dışına çıksın. boşluk yok olsun. içimdeki sesler artık dışarı çıkmak için vücudumu parçalıyor. aklımın içinde geçen düşüncelerin sesine dayanamıyorum. o kadar yüksek sesliler ki başka kimseyi duyamıyorum. birşeyi hissedemiyorum. söyle aşk neredesin?.. en çok ihtiyacım olduğu anda en güvendiğim şey yok..

gün, bugün ve yarın, hatta sonraki gün ve günler..

Bunun böyle olacağını biliyordum. bugünü daha önceden görüp hiçbirşey yapmamıştım. o zaman bunun tadını çıkarmak en iyisi sanırım. arkana yaslan ve kötü giden zamanların tadını çıkar.. çünkü hayat felsefesi olarak neyi benimsemeliyiz?

Gülümse, yarın çok daha kötü birgün olacak..

Hayat böyle ne güzel.. :) komik aslında..

Live 4 it! Haftanın Klibi


ilk kez konuştuktan sonra başlayanların üzerinden çok da geçmemişti. bir kez denedik. öylesine kötüydü ki aslında orada bir son verilmeliydi. sonra günler ve mevsimler geçti. ilk kez karşılaştığımızda ben hayatımı temelli değiştirmeye çalışıyordum. o ilk günde karşılaştık. konuşurken, geçen zamanda söylediklerinin, ilerisi için verdiği sözlerin gerçek olduğuna inandım. ilk öpücükte daha sevgili bile değildik ama olmuştu işte. herşey bir anda başlamıştı. ve tıpkı başlangıcı gibi bir anda bitti.

aldatılmış gibi hissediyorum. başka biriyle aldatma değil bu. kendi hayallerim beni aldattı. inandığım herşey aslında kendi uydurmamdan ibaretmiş, kendi kurduğum bir dünyada herşeyden habersiz yaşarken, dışarıdan gelen kehanetleri, işaretleri gözardı etmiştim. yalancı bir peygambere inanıp gitmiştim. muhteşem ben... aslında anlatılanların hepsi birer hikayeymiş. yıkılışım da başlangıcım gibi şatafatlı oldu. geride üzülen olduğunu da sanmıyorum. geriye birkaç yosun tutmuş sütun ve buralarda neler yaşanmış' a götüren belli belirsiz taş yollar kaldı. eski bir uygarlık olarak yok olup gitti kendi felaketiyle.

üzerine konuşmak istemiyorum. biliyorum arada bunu inkar ederek satırlarca ağlayan biri olacak. ama sadece satırların içinde dolaşan biri. asla bu dünyaya tekrar gelmeyecek. yok olmuş bir şehri terkedip yeni bir hayat için yola çıktık.

kalbim müthiş kırıldı ya. inandığım herşeyi kaybettim. güzeldi ama buna değer miydi? beni bu kadar kırmaya gerek var mı? gelecek için ne bekliyorduk? ben bundan sonra ne yapacağım? bittim! demiyorum. biliyorum ki dostça içtiğimiz içkilerin sonunda dostlarımla geçen güzel vakitler silip atmaya çalışacak üstümdekileri. güzel birini görüp kalbim onun için atmaya başlayacak ve sevgi tekrar beni benden alacak. hayat yaşamaya değer. bu şarkıları dinleyip akşamüstü sohbetlerine katılmak da. gece yarılarına kadar süren sarhoş sohbetlerinde ayakta son kalan olup eve yine döneceğim. yarın hep olacak. seviyor sevmiyor diye çiçek falı tekrar bakacağım. devam eden bu hislerin içinde herşey geçmişte kaldığında sabah uyandığımda o aptal gülümsememi görecek biriyle bir yerlerde hep mutlu olmaya devam edicem.

nil'in bu ergen gençlere özgü şarkılarından olsun bu hafta.. ehehe tam da bana göre değil mi ;p görüşmek üzere..

sana benden bahsediyorsa

eğer her gece yattığında büyülü düşler sana benden bahsediyorsa, hemen tatlı uykundan uyan, çünkü ben hiç uyuyamam, seni düşündüğüm zaman... ben ki sevmekten hiç usanmam...
bu şarkı sözleriyle geçen iki gece vardı. birinde sana tüm benliğimle aşık olmuştum. zamanı durdurmayı başarmıştık. imkansızdı evet ama nasıl olduysa başarmıştık. sana neler yapabileceğimizi kanıtlamıştım. diğerinde, avuçlarımızdan kayan sevgimiz geri gelmişti. üçüncüsü.. üçüncüsü olmayacak. başlangıcı olduğu gibi bitişi de garipti. güzeldi. anlatılmaya değer bir hikayeydi. sonu da ikimize, yaşadıklarımıza, geçen zamana yakışır biçimdeydi. ayrılan iki insanın birbirini son kez göreceği yere elele gidip. severek ayrılması. terkedebilecek kadar seni sevmiş biriyle yaşamak, hepsi güzeldi. yaşamaya, verdiği acıya, akıtılan her damla gözyaşına değerdi. zorluklarına değdi. hiç bıkmadan, hiç düşünmeden... şimdi uzaklık her zamankinden daha fazla. iyi yolculuklar.. artık bitti.