Zaman makinesi

Zamanı iki şekilde düşünebiliriz. Birincisi ilkokulda gördüğümüz başında mağara adamlarının ateş yakmak için sopaları birbirine sürttüğü, duvarlara hayvan resimleri çizmesiyle başlayıp sonunda uydu resimleri gibi şeylerle biten zaman çizelgesi. Bu düz bir çizgi sadece tek yöne giden, sağ tarafta sürekli yeni resimlerin oluşacağı bir tablo.

İkincisi ise bu tabloyu bir çember haline getirdiğimizi düşünelim. Kapalı bir sistem oluşmuş oluyor. Gittikçe daha popüler olan herşey başlangıcına geri döner gibi asimetrik felsefeyi sembolize eder bir duruma gelir. Ama bu kapalı eğri dünya yüzeyi gibi tek başımıza bu çemberin etrafında dolanırken asla bitmeyecekmiş gelir. Sıfırla sonsuz arasında sonsuz tane sayı var fakat 1'le 2 arasında da sonsuz sayı var. Bu çember neredeyse sonsuz büyüklükte. Gittiğimiz yönden sıkılıp geri de dönebiliriz. Böylece zamanda yolculuk yapmış olacağız.

Yaşadıklarımız, karşımıza çıkan olaylar, anılar, sevgiler,sevgililer, nefretler, kızgınlıklar, heyecanlar,... Hepsi bu tür bir zamanda geçiyor. Çemberin üstündeki noktalar hepsi.

Geçmişe bakıyorum. Bu sonsuz çemberin üzerinde yürürken bir şekilde aynı noktaya veya biraz ilerisi ya da gerisinde bir boşluk var. İlkini geçsem bile ikicisine takılıyorum ve bu delik beni çizgifilmlerdeki amerika'da bugsbunny'nin kazdığı çukurun onu avustralya'ya çıkarması gibi tekrar başa dönüş yaşıyorum. Aslında tüm bu karmaşadansa, kendime ait küçük bir zaman çemberim oluşmuş demek daha mantıklı burada bir tam turu atmak sonsuz zaman almıyor.

Sürekli aynı şeylerin tekrarlanması, neredeyse yılın aynı dönemlerinde olması hep. İnanmıyorum ama bir güç var evet. "Tanrıya inanıyorum ama o bana inanmıyor!" demekten alamıyorum artık. Düşünceler içerisinde geçen bir geceden sonra neye inanıp neye inanmadığı artık bilmiyorum. Düşünce balonlarından, oturduğum odada artık yer kalmadı. İçeride beni boğmak üzereler. Verdiğim kararların ve sonuçlarının arkasındayım. Kısır bir döngüyü kırabileceğime inanıyorum. Ama inanılmamayı da anlıyorum. Tanrı gibi sonsuz bir güç bile özgür irade verdiği oyuncaklarına kendini inandıramıyorken. Benim gibi yaratıcı statüsüne baktığında ancak tahtadan bir kukla olan pinokyo'yu yaratabilecek geppetto usta olabilecek birinin inandırıcılık kapasitesi epeyce düşük olsa gerek.

Yağmurlu ve sıkıcı bir gün. Bitmeyen bir geceden sonra gelen bir gün ancak böyle olabilirdi. Çember zamanı kontrol edebilirim ama düz gidenin önüne geçemiyorum. Önceden yazılmış birşeye inanmıyorum, sadece önceden yaptıklarımızın herşeyi etkilediğine inanıyorum. Ne yazık ki değiştiremiyorum önceki davranışları. Ama sonrakileri değiştirmek için fırsatımız var...

  1. Comment by Adsız on 11:55  

    zamanın başlangıcı ve sonu olmadığının bilincindeysek, varolan hiçbir şeyin bir başlangıç ve bir sonu olmadığının da farkına varırız. yani bu düşüncelerin de bir sonu yok aslında, bir başlangıcı olmadığı gibi... düşündükçe var olacak, var oldukça birileri yazacak; birileri okuyacak:)

    güzel bir yazı olmuş, eline sağlık!