Diplomam önümdeki sırada duruyordu. Sigara külünü yere mi atsam yoksa cam kenarında mı içsem diye kendi içimde dalaşmam bittikten sonraydı birden flashback'lerde kaybolmam.
Beşiktaş kampüsüne ilk geldiğim günü hatırlıyorum. İlk girdiğim sınavdaki romantik komedi tadındaki süprizi, saçmalıkları, sınavları, çift lisansın daha tam olarak ne olduğunu bile bilmeden başlayışımı, bunu da yapmadım demeyeyim diye geçirdiğim günleri, karanlık ve yağmurlu sonbahar gecelerini, akşamın köründe sınavdan çıkar çıkmaz yandaki boş sınıfa kaçıp pervasızca öpüşmeleri, az kalsın sınıfta kilitli kalışımızı ya da karşı binanın bizi izleyişini.. Kahve molalarını, sigara dumanı kaplı koridorlardan önce rahatsız oluşumu sonra buna katkıda bulunuşumu, herşeyi bildiğimden değil de hiçbirşey bilmediğim için herkes çalışırken sınıfın kapısı önünde duvar önüne yayılıp penguen okuduğum günleri, konser sonrasında yarı sarhoş boş koridorlarda atlayıp zıplamayı, Davutpaşa kampüsünü, hoşlandığım kızla koridorda karşılaşmaya veya derste bir gıdım yakınına oturmaya çalışmayı, hoşlandığın birine yakınlaşmak için harcanan o çabayı ve karşındayken hissettiğin heyecan ve korkuyu, mezuniyete gitme tenezzülünde bile bulunmadan ayrılmayı, son dakikada yetiştirmeye çalıştığım ödevleri, projeleri, birlikte vakit geçirmekten hoşlandığım 2 avuç insanı ama bir türlü fırsat bulamadığım için bunların 1 avuca düşmesini.. daha anlatamadığım hepsini ama hepsini hatırladım bir anda. Lakin hepsini yazarak bitirmek istemedim. Kısa metrajlı ve bitmek bilmeyen bir film gibiydi.
25 ağustosta geçen yıl katıldığımız Hidromobil '07 yarışının yenisi Hidromobil '08 olacak. 26-31 Ağustos arasında İzmir'de yine uyumadan, sınırlarımızı zorlayacak yarış manyaklığımızın içine giricem. 1 Eylül'de tekrar İstanbul'a döneceğim okula ama bu sefer bir üst koridorda devam edecek hayat Yıldız'da ama söylemeyi unutmadan artık İtü'de de okuyorum. -Bir de yorumlara cevap yazmadığım aklımda hepsine cevap yazmak istiyorum ama fırsatım olmuyor işte. Ama gerçekten aklımda hepsine cevap yazsam içim rahatlayacak ama ben bu tedirgin ve kafam dolu halimi pek bir seviyorum. Hah şimdi kaldığım yerden devam edecek olursam..- Yani dur tam açıklayayım. Yıldız elektrik mezunuyum, ama makine okumaya devam ediyorum ve şimdi aynı zamanda İtü'de yüksek lisansa başladım. İtü Maslak Kampüs'ündeki gölette çokça görürsünüz zaten beni gölete taş atıp, etrafında oluşturduğu halkaları izlerken. Yarışmacı arkadaşlara başarılar dilemeye gerek yok gibi. Ben kendime güveniyorum. Neyi neden yaptığımı bilmiyorum aslında. Sinema tarihinin en iyi filmi olarak kabul ettiğim son Batman filminde yine tarihin en iyi karakteri olduğuna inandığım Joker' in de dediği gibi ben sadece arabaları kovalayan bir köpeğim, benim bir amacım yok. Yok galiba gerçekten. Vakit öldürmek mi ne.. Ben bile ölüyorum da zaman neden ölmesin diyor sanki insan bazen.
Perşembe, Ağustos 21, 2008
Kategoriler:
Günlük,
Kişisel,
Okul,
Psikoloji,
The Greatest Hits.
Yazan Çizen:
eroy
gece saat tiktaklarından ne kadar rahatsız olsam azdır ki bu yüzden gece aklıma geldikçe gider pilini çıkarırım.
şöyle birşey var ama cep telefonunun icadından sonra saat taşımanın bir anlamı kalmadı. eskiden saati gösteren bir araçken şimdi aksesuardan başka birşey değil benim için. ilk kez saat takmamaya başladığımda ortaokul çağını yaşıyordum. ortaçağ gibi karanlık bir çağ desem yalan söylemiş olup olmayacağımı bilmiyorum gerçekten. biraz bön insan olduğumdan ya da mükemmeliyetçi diyelim. hatırlamak istemiyorum. hatırlayacağım kadarını hatırladım zaten bu paragrafı yazarken. pişmanım.
ne diyordum onu unuttum.
dur!.. dur kiiii, üç, dört!.. demek o kadar aptalca ki ama bir o kadar da komik benim için. ilk duyduğumdan bu güne hala komik. olacak o kadar gibi modası geçmedi daha. herhangi bir zorluk anında durup düşünmek gerektiğinde yeri gelir sesli yeri gelir sessiz söylerim.
yeri gelir... yeri gelir..., sözcük öbeğinde giden hiçbirşeyin olmaması o kadar neşe kaynağı ki düşünsene bi, hiç kaybolan birşey yok. bir insanın hayatının en güzel anları gibi.
ne diyecektim yine unuttum.
güzel kek yapan kıza aşık olabilirim hemen ben arkadaş! hemen hem de.. güzel kek yapan güzel kıza taparım. kek yapamayan güzel kıza da aşık olurum gerçi. o da hemen.
birgün ben de evlenicem ya o kadar merak ediyorum ki o anı. bi de daha çok gelini merak ediyorum ya neyse. lan korktum birden. düğünleri sevmem ki ben. siz gidin düğüne ben evdeyim. sonra görüşürüz. evlenmeyi de hiç istemiyorum. kim icadettiyse..
futbolcu olsaydım hiç koşmadığım için çok eleştirilen biri olurdum. ama sahaya çıkar golümü de atardım. büyük yalan aslında!..
istanbul'a döndüğümde daha önce tanıdığım herkes ile görüşmek istiyorum. 2 yılda listeyi tamamlayıp sonra temelli buralardan gidicem gibi. küba'lı biriyle evlenip ab statüsünde oynamak istiyorum.
mp3 çalarım (çalarım burda birleşik mi yazılıyor diye 10 dk. film arası verdim. bi sigara yakıp uzaklara baktım. çıkardığım sonuç ise, ben benim gibi adama nüfus cüzdanı bile vermem oldu. hayat garip tabii bulaşık deterjanlı çubuğa üflüyosun baloncuk filan çıkıyor. o kadar garip işte.) mp3 çalarımı kene ısırdı. böyle birşey işte hayat. kulaklık kablosunu ısırdı hatta. ayrıntıya girersek.
bi de ben bir yerden eve dönerken "sweet home alabama"yı dinlemezsem eve dönmüş saymam kendimi.
vietnam sendromu gibi birşey oluştu bende "edirne sendromu". kepçe, kürek, kum, beyazlı kırmızılı uyarı bandı, buğday-ayçiçek-pirinç tarlası, su borusu, köylü gördüğümde irkiliyorum. rambo'da vardı ya adam bişey yapıyo en basit birşey bile ona işkenceyi hatırlatıyor kafayı sıyırıyor gibi. metallica konseri için istanbula geldiğimde tribünden izlerken yukarı kalkan eller buğday tarlası gibi gelmişti bana kafayı yiyeyazdım. bir de blogda yazdım işte.
kendi yolumu çizmek istiyorum diye dünyanın en büyük şirketlerinden birinden rüya gibi teklifi reddettim ya ilerde çöpten kağıt toplarken o anı hep hatırlıycam.
böyle aklı sıra kendi yolunu çizip de "bişeyler yapıcam lan ben!" diye yola çıkmak. ama özlü bir sözde dendiği gibi " o yol bayır aşşaağııı.."
"hasss..." diye "der untergang" gibi tepetaklak olmak var.
lakin ne kadar kıç üstü düşersem düşeyim bu eblek gülüşüm var ya hep ağzımı yüzümü kırasım geliyo. fakat ki, en azından denedim. bir kez daha güneşe çok yakın uçtum.. gibi
fakat nihayetinde daima başka bir yol bulunabilir..
bi de dahi anlamındaki "eroy" ayrı yazılır tabii o da var. bu yazıda geçmiyor.
Çarşamba, Ağustos 06, 2008
Kategoriler:
Benim Ben,
The Greatest Hits.
Yazan Çizen:
eroy