Off The Record - Part II

çok ilginç bişeydir. görürsün. yanında biri vardır. o gece sevişeceklerini bildiğin için ya sen de başka bir teselli ararsın. ya da aslında en iyisi yorganı kafana çekip uyumaya çalışırsın. sinirden ne yaptığını bilemediğin anları hatırlamayacağın için direkt geçiyorum o kısmı. ama ilk yapılan, bi sigara yakmaktır.

bi sigara yakarsın ve bakarsın..

Off The Record - Part I

beynimi yerinden söküyorlar sandım ilk anda.. gözlerimi açmaya çalışırken kendimi atlas gibi hissettim. tüm dünyayı sırtımda taşımaya çalışıyordum sanki. hepsinden zoru yüzümü yatağın diğer yanına çevirmekti. kiminle yüzleşeceğini bilmeden kafamı çevirmek zifiri karanlıkta tek başına dolaşmak kadar korkutucuydu. o anla yüzleşmek, nedensizce nefes almanın verdiği anlamsızlık.. aslında en zoru nefes almak da olabilirdi. ama  birkaç öksürükten sonra daha kolaylaştı nefes almak. bir an için göz göze geldiğimizde ne yaptığımızı biliyor gibiydik. sigara tüm bunlar içerisinde en çok gürültü çıkarandı. bir yanda kendi küllerine bürünürken, ben sessizce kendimi toparladım. dışarısının soğuğu beni kendime getirmekte hiç zaman kaybetmemişti. zamanın en anlamsızca aktığı gecelerden biriydi. ciğerlere dolan temiz hava zihnimi açtıkça, düşüncelerin hepsi yıkılan bir bendin üzerinden boşalan nehir gibi her hücreme giriyordu. bazen hayat farklı olabilirdi. henüz kim olduğunu bilmediğim bir mesih gelecek ve dünyamı kurtaracaktı. eve gidip yatağıma uzandığımda en son hatırladığım tanrı ile ilgili mırıldandığım düşüncelerdi. bir kez hayata dair anılarımı kapamıştım. evet artık her şey kayıt dışıydı. 

Yeraltından Notlar - Bölüm 1

yeraltından notlarım var. sevgili dostum dostoyevski'nin bana tavsiyesi. bir kez öldüm ben. sonra yeniden geldim. önceden bir amacım vardı. ya da bazen arabaların arkasından koşan köpek gibi amaçsızdım. geri dönerken eski sevgililerimin bana öğrettikleri herşeyi not etmem gerektiğini farkettim. şimdi her bar köşesinde elimde bir deftere yazıyorum geçmişin karanlığını kalemin karasıyla döküyorum kül ve alkol kokan sayfalara. eskiden bembeyaz ve dümdüz olsun isterdim sayfalar. şimdi en pis kağıdın bile bir değeri var gözümde. aslında asla beyaz bir sayfa açamayacağımı anladığım için sorun etmiyorum artık. ve.. ve sonrası pandoranın kutusunu aralamamla başladı..

live4it_limited edition

gelecekte kendime baktığımda geçmişte geçen bir gecenin üstünden 1 yıl geçmişti ve ben nefretle kavruluyordum diye göreceğim kendimi. daha önce öldüğüm günü hatırlayıp nedenini sorgulamayacağım. beni şekillendiren keski darbelerinden biriydi. bazen heykellerin de canı acır. bir vuruşta dağılır onca zaman, onca emek, onca anı.. her şey kırılır. taş parçalarını bir araya getiremezsin. getirmeye çalıştığında da o kırıklar, çatlakların izleri kalır. kopan parçalar belli olmasın diye küçültürsün, daha da ufalır kaybolursun.
bir melek heykeli yapmak için çıktığın yolda önünde bir moloz yığınıyla kalırsın. ağlasan, nefret etsen, bağırsan, çığlık atsan ne olacak ki? hayatta güzel hiçbir şeyin olamayacağını anladığını düşünsene bi.. düşün.. o zaman beni anlamaya başlayacaksın. karşılıksızca yaşadığını düşün hayatı, aşkı.. delirdiğini düşün.. yok olduğunu.. nefret.. o kadar salt ve katı ki.. nasıl da yumuşadığına inanamıyorsun.. kırdığını, öldürdüğünü düşündüğün nefret her seferinde orada duruyor. başını kuma gömmek, gözlerini kapamak olmadığını düşünmek de yetmiyor. her yerden fışkıran salt inançsızlık karşısında tanrı bile unutulur. anlamsızlaşır.
inandığın tanrının, gücünün yetmediğini görünce artık ona nasıl bağlı kalacaksın? senin inancın olmadığında onun tanrı olmaya devam edemeyeceğini de bilmiyor musun? insanların birbirine neler yapabileceğine bir sınır koymayan bir tanrıyı kabul etmenin ne anlamı var ki..
yok olsa daha iyiydi. varlığı silinen asla hatırlanmayan kadim krallıklarla beraber yerin dibinde, karanlıkta kaybolup gitseydi ya.. nefretin hükümranlığının asla bitmediği bir dünyada nasıl da varolabileceksin.. asla olmamış olmanı dileyenlerin dünyasında nasıl olur da devam edebilirsin.. burada böyle bir tanrıya gerek yok.. intikamın verdiği karşılığı alamamanın verdiği yoksunluğu hangi dünyanın hazineleriyle karşılayabilirsin ki..
söylesene.. karanlıkta tek başına geçen zamanlarında neler gördün anlatsana.. beni anlatsana..

one night stand alone

bazı şeyler vardır.. evet vardır. bazıları ile başlayan birçok cümle kurabilirsin. aslında işin kolayına kaçmanın en afili yoludur bir önceki cümle kalıbı ki ben de çok yaparım itiraf ediyorum. itiraf ederek bir samimiyet ve güven yaratmaya çalışıyorum ki gör bak ne kadar açığım. ne kadar oldu bilmiyorum.. bu da bir başka gizem ve içerik yaratma cümlesidir. bunu da itiraf.com'larıma ekleyerek giderek artan bir güven grafiği yakalamış oluyorum. uzaktan bakınca insanların size içini dökmesini sağlayacak kadar güven olgusu yaratmak birkaç basit prosedürü tamamlamaktan ibaret. hiç olmadık bir tüyo ve açıklık cümlesi daha kurdum. hayatı ve insanları anlamada yetenekli olduğumu hissettiriyorum. böylece sözlerim ve düşüncelerim önem kazanıyor.

önümüzdeki süreçte artık benim düşüncelerim ve fikirlerim seninkilerin üstüne çıkacak. böylece sınavda senin kuşku duyduğun soruya yanındaki işaretlediği şık daima doğrudur algısına varmış olacağız. buradan sonra ben seni yatağa atmaya çalışmayacağım. bundan nefret ediyorum. yatağa atmaya çalışmak basit bir şey. bu kadar çabuk ve avlanma içgüdüsüyle hareket etmedim. edemiyorum bir çeşit çocukluk içimde sürüyor. bunları yapmak insanları kandırmak gibi geliyor. zaman bunu bende yarattı. sarhoş olmaktan, geceyi birinin altına yatarak geçirmekten nefret eder hale geldim. bir anda o cool, o hayattan nefret eder tavırlarım bitti. farklı bir benlik oluştu. o yüzden de umrumda değil. artık eskisi gibi dışarı da çıkmıyorum. sebebi beni hepsinden soğutan şeylerin geçmesi sanırım. isteksiz de değil, çok çalıştığım için vaktimin olmaması da değil, para da değil tek bir sebebi iğrenmek olabilir. bunun da bir çeşit algıda zorlamayla açılan yara olduğunu söyleyeyim de kurtulayım.
bir başkasını afili cümlelerle altıma almaktansa eve gidip masturbasyon yapıp sonrasında kahvemi alıp keyifli bir şekilde bunu yaptığımı yazıyorum. bu güzel.. içimde günden güne büyüyen yol ayrımındaki kararsızlığı bastırmaya yardımcı oluyor. bu da hayatta görülmesi gereken bir evre ve devam ediyor şu an. başladığı andan itibaren de sonuna yaklaşıyor..
biryerden sonra cümleler konudan sapacak ve birbirinden alakasız olarak her bir cümle diğerini takip etmeyecek. bu yüzden sanırım zirvede bırakmak en iyisi. bu cümle de her zaman tutarlı olmayı seven ve kontrolünü kaybetmeyen bir kişiliği de yansıttı. harika. bir yerlerde bunların hepsi bir puzzle tahtasına oturuyor. resmin bütüne uzaktan bakılacağı gün için sırayla yerlerine oturuyorlar. neyse. iyi geceler.

The Beginning of the End Part I: Any Last Words?

I_believe_in_peace__bitch_by_miroitement

kelimeler her zaman bi anlam ifade etmek zorunda değildir. pekala anlamsız da olabilir. hayat gibi işte. bir araya gelen ufacık semboller kelimelere, cümlelere, fikirlere, içini dökmelere, kavgalara büyük nutuklara filan dönüşür. ama en önemlisi son sözdür. o çok koyar işte. o çok kalır insanın içinde bir yerlerde. son sözü söyleyen karşısındakinin içinde biryerlerde yaşar. ölümsüz olur karşısındaki öldürürken. o yüzden herhalde sonsuz'a benziyor. son söz.. herşeydir. öncesinde söylenenleri anlamsız kılar.

L4i! Chronicles: The Beginning of the End.

hayat çok basittir. zor ve karmaşık olan yaşamaktır. yaşamanın sorun olmadığı anlar artık kaybedecek birşeylerinin olmadığı, elindekilerine değer vermediğin anlardır. aslında öldüğünde yok olup gittiğinin ne kadar erken farkına varırsan o kadar çok yaşarsın. farkına varmadıkça kölesin. dertler seni öldürebiliyorsa kölesin. parasızlık senin hayatından götürüyorsa kölesin. birinin arkasından ağlamaktan gözlerin önünü göremiyorsa yine bir kölesin. özgür olmak için ölmek gibi birşey lazım. üstündeki herşeyden kurtulmak gerek
aslında bunları söyleyip nirvana'ya ermiş tavırların da bir anlamı yok. sonuçta yaptığımız herşeyi birileriyle sevişmek için yapıyormuşuz gibi... içimizdekileri dışa çıkarmak hoşumuza gidiyor hepimizin... ayrıca kabul et ki, seks yapılmış en güzel icat.
depression
özgürlük belki de ne kadar rahat ve ne kadar çok sayıda insanla sevişebildiğindir. bilmiyorum. ama en kuvvetli olasılık gibi. ne kadar çok kişiyi peşinden koşturabiliyorsan, ne kadarıyla yatabiliyorsan o kadar tanrı katına yakın bir yerden bakıyorsun aşağıya. hormonlar herhalde doğru cevap. ama büyümek istiyorsan sevişmek zorundasın. yoksa hep küçük kalıcaksın. günah işlemeden nasıl insan olabilirsin ki. insanlar günahkardır. tamahkarca kendi çukurlarını kazarlar hazine sandığı gömmek için, bok çukuruna dönüştürmek için, bazen de mezar olsun diye.
karanlık ve ılık gecelerde camdan girip vücudunuzu sarmalayan rüzgarın verdiği ürpertiyi ve tahriği hissettiren birinin yanında uyumak.. kaybetmenin korkusu kadar birleşmenin zevki. her gece ve her gündüz.
bir yabancının yanında uyanmak ve geceyi lanetlemek.. bir nefes ve bir yudum daha.. gerçeklikten ne kadar uzaklaşırsan yaşamak o kadar kolaylaşır. Birlikte yaşa ve yalnız öl. basit.